Gündem

Anayasa Mahkemesi’nden iş insanı Erol Aksoy’a iki ret

Erol Aksoy, TMSF'nin Bankacılık Krizi'nde el koyduğu şirkete ait taşınmazları satmasını AYM'ye taşımıştı

15 Mayıs 2019 20:02

T24 Ankara

İş insanı Erol Aksoy’un, TMSF’nin grup şirketlerinin yönetimini devralarak, taşınmazlarını satması ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurular reddedildi.

Aksoy, İktisat Bankası’na 15 Mart 2001’de BDDK tarafından el konularak, bankanın denetiminin TMSF’ye verilmesine ilişkin süreçten sonra yaşanan gelişmeleri Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.

Buna göre, TMSF, 2006’da Aksoy için Borç Tasfiye Protokolü düzenledi. Fon bankalarına olan 1 milyar 35 milyon 325 bin 865 dolar ve 12 milyon 932 bin 875 dolar gayri nakdi grup borcunun on iki yılda ödenmesi öngörüldü. 2008’de borcun 33 milyon 416 bin 303 dolar tutarındaki taksitlerinin ödenmediği belirlendi. Bunun üzerine Aksoy’un hissedarı olduğu S.T. Pazarlama Turizm Otelcilik İnşaat ve Ticaret A.Ş.nin mülkiyetinde bulunan İzmir'in Menderes ilçesine bağlı Görece köyünde bulunan taşınmazlar satıldı.

Aksoy, bu satış işleminin iptalini istedi. Mahkeme ise tahsil edilemeyen kamu alacağının hissedarı olduğu şirketin taşınmazından tahsil edilebileceğine hükmetti. Danıştay bu kararı bozdu. Mahkeme ise 2013’te aynı kararı tekrarladı. Danıştay bunun üzerine kararı onadı.

Aksoy’un 2008’de grup şirketlerinin tümüne el konulmasına ilişkin açtığı iptal davası da reddedildi.

Aksoy, bunun üzerine konuyu bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı iddiasıyla yapılan başvuruyu kabul edilemez bularak reddetti. Mahkeme, geçen süreçte, bakanlık bünyesinde kurulan tazminat komisyonu dahil farklı yolların bulunduğuna işaret ederek bu kararı verdi.

Mülkiyet hakkı

Yüksek Mahkeme, Aksoy’un temerrüde düşmediği, protokole uygun davrandığı, TMSF’nin tekliflerini reddederek şirketlerine ve taşınmazlarına el koyduğu iddiasını da inceledi.

Kararda, TMSF’nin takip işlemlerine başlayarak Aksoy’un taşınmazları ile ilgili satış işlemi yapmasının mülkiyet hakkına müdahale anlamına geldiği kaydedildi. Ancak bu müdahalenin kanuni dayanağının olduğu sonucuna varıldı.

Kararda, “kişilerin kamuya olan borçlarının tahsili için mal varlığının haczedilerek satış işlemlerinin yapılmasında kamu yararına dayalı meşru bir amacın olduğu açıktır” denildi.

Kararda, Aksoy’un grup şirketlerinin yönetimine el konulması için de “Başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil denge bozulmamış olup müdahale ölçülüdür” yorumu yapıldı.

Anayasa Mahkemesi, kabul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilir olduğuna ancak mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine hükmetti.