Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güler, ''Rast gele ana arı, koloni ve oğul arı satışı, gezginci arıcılık sonucu Türkiye'deki
bal arısı ırkları melezleşmiş, saflıklarını kaybetmiş durumdadır'' dedi.
Güler, Anadolu'nun bal arısı genetik zenginliği açısından dünyadaki en önemli gen merkezlerinden biri olduğuna işaret etti.
Türkiye'deki ekolojik ve coğrafi farklılıkların, değişik arı ırklarının oluşumuna imkan verdiğini ve Anadolu'nun bu genetik çeşitliliğinin önemli bir doğal zenginlik olduğunu vurgulayan Güler, ancak Türkiye'nin bu zenginliğe sahip çıkamadığını söyledi.
'Genetik çeşitlilik çok önemli bir avantajdır
Bal arısının Amerika kıtasına getirilişinin 250 yıllık bir geçmişi olmasına ve bu kıtaya dışarıdan arı ırkı ithal edilmesine karşılık Türkiye'de arı ırkı bulunduğunu, Türkiye'nin bal arısı koloni sayısı
açısından da 4-4.5 milyon koloni ile Çin'den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığına işaret eden Güler, yabancı bilim insanlarının ''Anadolu'yu dünyanın gelecekteki tarımsal arıcılık merkezi'' olarak gördüklerine dikkati çekti.çııÖÖçşıÜü''Maalesef biz bunu şu anda kavramış değiliz'' diyen Güler, Türkiye'nin sahip olduğu arı ırklarını ise koruyamadığını vurgulayarak şunları söyledi:
''Genetik çeşitlilik arı için çok önemli bir avantajdır. Genetik çeşitlilik yok edildiğinde arıların yaşama şansları ortadan kalkar. Bu durum arıların kendilerine özgü cinsiyet oluşumlarından kaynaklanmaktadır. Amerika, Çin ve diğer birçok ülkede arı genetik çeşitliliği çok azdır. Bu nedenle dünyanın her bölgesinde Anadolu'daki genetik zenginlik yoktur. Ancak coğrafyanın, ekolojinin İklim faktörlerinin uygun olduğu yerlerde arı bu genetik çeşitliliği gösterebiliyor. Anadolu dünyanın en zengin gen merkezlerinden biridir. Ama ne yazık ki biz bunu koruyamamışız. Rast gele ana arı, koloni ve oğul arı satışı, gezginci arıcılık sonucu gen kaynakları, yani arı ırkları kirlenmiş (melezleşmiş) ve saflıklarını kaybetmiş durumdadır. Eğer bir bölgedeki genetik materyal bozulursa, kirlenirse ya da melezlenirse o bölgede o genetik materyali bir daha oluşturabilmek için on binlerce yılın geçmesi gerek.''
Her arı ırkının kendine has özellikleri olduğunu, bulundukları bölgeye çok iyi uyum sağlamış olduklarını anlatan Güler, başka bölgeden getirilen ırkların ise yeni bölgedeki arı ırklarının melezleşmesine yol açmalarının yanı sıra, yeni ekolojik yapıya uyum sağlayamadıklarında arıların ölmesi sonucu maddi kayıpların oluştuğunu belirtti.
Kafkas ırkı gibi diğer ırklar da korunmalı
Türkiye'nin en önemli arı ırklarından Kafkas ırkının arıcılar tarafından en çok rağbet edilen ırk olduğunu söyleyen Güler, bal veriminin yüksek olması ve sakin bir arı olduğu için tercih edildiğini kaydetti.
Türkiye'nin en önemli arı ırklarından Kafkas ırkının arıcılar tarafından en çok rağbet edilen ırk olduğunu söyleyen Güler, bal veriminin yüksek olması ve sakin bir arı olduğu için tercih edildiğini kaydetti.
Orijinal Kafkas ırkının korunması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından son 30 yıldır Kafkas arısının yetiştirildiği başta Ardahan ve Artvin yöresine göçer arı girişi ve dışardan arı girişinin yasak olduğunu ifade eden Güler, ''Diğer ırkların da belirli bölgelerde korunması için bu kararın yaygınlaştırılmasını istiyoruz'' dedi.
Güler, yurt dışından da farklı ırklardan denetimsiz ana arı girişi olduğunu ve bunun denetim altına alınmasının gerekli olduğu vurguladı.
Gen kaynaklarının korunması için ilgili kurumlardan gerekli önlemleri almalarını isteyen Güler, şunları kaydetti:''Türkiye'de en fazla Kafkas ırkı ana arı Türkiye Kalkındırma Vakfı (TKV) tarafından Ankara Kazan'da ve yine bu ırktan en fazla ana arı TEMA Vakfı desteğinde Artvin, Borçka, Camili'de yetiştiriliyor. Bir arıyı bir bölgeye getirirken sadece verimli olması değil o bölgeye adapte olup olmadığı önce belirlenmelidir. Onun için Türkiye'de özellikle yetkili kurumlar bu rastgele ırk benimsemesini veya ırkların getirilmesini, arıcılar tarafından tercih
edilmelerini kontrol altına almalı, bir sistem içinde bunun yapılmasına izin vermeli ve bu konuda öncelikle arıcılar bilinçlendirilmelidir. Biz dışarıdan en verimli arı ırklarını getirebilir ve bir süreliğine para kazanabiliriz, ancak bu çok değerli olan arı ırklarımızı yok ettiğimizde bir daha ne kadar çaba harcarsak harcayalım bunları yerine koymamız mümkün olmayacaktır.''
Güler, her zaman para kazanılabileceğini ama yok edilen gen kaynaklarının yeniden oluşturulamayacağının altını çizerek, herkesin bu sorumlulukla hareket etmesi ve doğal bir zenginlik olan bu gen kaynaklarının korunmasını istedi.