Magazin

Amerika'ya kaçıp gitmedim

Sanem Çelik ABD’ye kaçtı” söylentileri için “Hiçbir yere kaçtığım, gittiğim yok. Dinlendim, kendimi dinledim” diyor.

01 Ocak 2009 02:00

‘Güldünya’ dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanan Sanem Çelik “Kudret Sabancı’yla ilişkisinin ortaya çıkmasının ardından ABD’ye kaçtı” söylentileri için “Hiçbir yere kaçtığım, gittiğim yok. Dinlendim, kendimi dinledim” diyor.

“Aliye” dizisinde çocukları için mücadele veren bir kadını canlandıran Sanem Çelik, 2.5 yıl aradan sonra şiddet gören kadınların öykülerini anlatan “Güldünya” dizisiyle ekranlara dönüyor. “Aliye”nin yönetmeni Kudret Sabancı’yla görüntülenince o dönemin en çok konuşulan magazin olayına imza atan Çelik yaşananların ardından ABD’ye gitmişti.

2.5 yıldır ABD’de yaşayan Çelik “Türkiye’yi yavaş yavaş özlediğim bir dönemde böyle bir proje gelince hemen geldim” diyor. Çelik, yaşananların ardından ABD’ye gitmesiyle ilgili olarak “Hiçbir yerden kaçtığım, gittiğim yok. Bir şeyden kurtulmaya da çalıştığım yok. Projemizi bitirdik ve dinlenmem gerekiyordu. Bu süreci Amerika’da geçirmek istedim” açıklamasını yaptı.


Güldünya’yla birlikte ufkum açıldı

ABD’de geçirdiği 2.5 yılın ardından Güldünya adlı diziyle yeniden ekranlara dönmeye hazırlanan Sanem Çelik “Bu dizi neyin şiddet, neyin taciz olduğunu bize gösterecek” diyor. Başrolü paylaştığı Erhan Emre de senaryodan çok etkilendiğini söylüyor

Aliye dizisinde çocukları için yaşam mücadelesi veren bir kadını canlandıran Sanem Çelik, 2.5 yıl aradan sonra şimdi de kadın sorunlarına ayna tutan “Güldünya” dizisiyle seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Star TV’de ocak ayının ilk haftası ekrana gelecek “Güldünya”da Çelik başrolü Erhan Emre ile paylaşıyor. Hayatın ağır sınavlarından geçmiş kadınların öykülerini ekrana taşıyacak olan dizide Gizem karakterini oynayacak olan Sanem Çelik “Şiddetin parayla, pulla, eğitimle, kültürle alakası yok. Şiddet insanın beyninde” dedi.

Yönetmen Kudret Sabancı ile ilişkisinin ortaya çıkmasının ardından bir süre sonra Amerika’ya giden Sanem Çelik,”Hiçbir yerden kaçtığım, gittiğim yok. Bir şeyden kurtulmaya da çalıştığım yok. Çalıştık, projemizi bitirdik ve dinlenmem gerekiyordu. Bu süreci Amerika’da geçirmek istedim” açıklamasını yaptı.

Siz iki yıldır Amerika’daydınız, siz de Almanya’da yaşıyorsunuz. İkinizi de Türkiye’ye getiren Güldünya projesi mi oldu?

Sanem Çelik: 2.5 yıldır Amerika’da yaşıyordum. Türkiye’yi yavaş yavaş özlediğim bir dönemde böyle bir proje gelince hemen geldim. Güldünya’nın hikâyesi beni çok çekti. Çok doğru bir toplumsal yaraya parmak bastığı için burada olmalıyım dedim ve geldim.
Erhan Emre: Ben de doğma büyüme Almanya’dayım. Senaryo bana geldiğinde gerçekten çok etkilendim. Anlatılan hikâye kafama çok yattı.

İzleyicinin karşısına hangi karakterlerle çıkacaksınız?

E. E.: Yurtdışında yaşayan, Fransa’da gazetecilik yapan Murat isminde birini oynuyorum. Türkiye’ye ablasının yanına gidip geliyor. Son gelişinde başına bazı olaylar geliyor ve Fransa’ya dönmüyor. Türkiye’de kalmaya karar veriyor ve kendisini olayların içinde buluyor.
S. Ç.: Ailesinin içinde bir çeşit şiddete maruz kalınca kendini bir anda şiddete karşı çıkan grubun içinde bulan Gizem adlı bir kadını oynuyorum. Ekonomi okumuş, yalnız yaşayan, ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş güçlü bir kadın.

‘Şiddet gören erkekler de var’

Töreye kurban giden Güldünya’dan adını alan bu dizi onun hayat hikâyesini mi işleyecek bir nevi?
S. Ç.: Güldünya’nın hikâyesini anlatmıyoruz ama Güldünya yaşadıklarıyla bir sembol haline gelmiş. Onun gibi zulme uğramış kadınların hikâyelerinin anlatıldığı bir dizi olduğu için o isim uygun görüldü diye düşünüyorum. Türkiye’de birçok kadın şiddete maruz kalıyor. Ancak onun şiddet olup olmadığını bile bilmiyorlar. Bu dizi biraz neyin şiddet olduğunu, neyi nasıl davranmamız, korumamız gerektiğini anlatacak bir proje olacak bu...
E. E.: Her zaman kadınlar şiddet görmüyor. Şiddet gören erkekler de var ben duyuyorum. (Gülüyor) Şiddet çok önemli bir konu. Bu sadece Türkiye’de yaşanmıyor tüm dünyada kadınlar, çocuklar, erkekler şiddete maruz kalabiliyorlar.

Bu proje Türkiye’de şiddet gören kadınlara nasıl bir yol gösterecek, neler öğretecek?

S. Ç.: Şiddet görenlerin yanısıra şiddeti uygulayanlara da ‘Ya ben ne yapıyorum’ dedirtecek. İnsanların fark etmesini sağlayacak bir ortam hazırlayacağını diliyorum. Şiddete maruz kalan kadınlarımızın başvuracakları bir danışma hattımız olacak aynı zamanda. 656 96 96 numaralı hattı arayarak yardım isteyebilecekler.

Dizi öncesinde şiddet gören kadınların sığındıkları yerlere gittiniz mi? Neler yaşadıklarını ve ortamlarını görme şansınız oldu mu?

S. Ç.: Amerika’dan gelir gelmez çekimlere başladık böyle bir şansım olmadı. Senaryoyu okudukça, çevremdekilerle konuştukça inanılmaz hikâyeler duymaya başladım. Ne kadar çok şiddete maruz kalındığını, şiddetin çeşitliliğini gördüm. Çok ağır hikâyeler duyuyorum gerçekten. Bu dizi neyin şiddet, neyin taciz olduğunu bize gösterecek.
Başımıza taciz ve şiddet geliyor ve biz “yanlış anladım” “Bunu yapmak istemedi” diyerek bunların üstünü örtüyoruz. Ben bu işin içine girdikçe o yanlış anlaşılmaların adının taciz olduğunu, psikolojik taciz uygulandığını görmeye başladım. Benim bu diziyle birlikte ufkum açıldı. İnanıyorum ki toplumumuzun da ufku açılacak. Bir tokat atınca kadınlarımız ‘Kocamdır, döver de, sever de’ diyor. Ancak hastaneye yattıklarında “Ben şiddete mi maruz kaldım” diye düşünüyorlar.

Siz bundan sonra oyunculuğa Türkiye’de mi devam etmeyi düşünüyorsunuz?

E. E.: Bir süre buradayım. Sürekli Almanya’ya gidip geliyorum. Yılbaşını ailemle birlikte kutladım. 17 aylık bir oğlum var. Türkiye’ye gelip yerleşmeyi düşünmüyorum. İş olduğu sürece gidip gelmeyi düşünüyorum.

Eşime şiddet uygularsam benden boşanır

Şiddet önceden cahil,kültürsüz insanların yaptığı bir şey gibi gösterilirdi. Günümüzde eğitimli, kültürlü insanlarında şiddete başvurduğunu görüyoruz.

S.Ç: Evet, bunda paranın, pulun, yaşın, eğitimin, kültürün önemli olmadığını görüyoruz. Şiddet insanın beyninde ve beynini kontrol edemediği yerlerde dolaşıyor.

E.E: Okumuş, cahil hiç fark etmiyor, her sınıftan insan şiddet uygulayabiliyor.

Hiç şiddete başvurduğunuz ya da şiddet gördüğünüz, tacize uğradığınız zamanlar oldu mu?
 

E.E: Benim üç ablam ve annem var. Bana dört anne gibi davrandılar. Hiçbir zaman şiddet uygulamadım, görmedim de... Kız arkadaşlarıma da uygulamadım. Zaten şu anda evliyim. Eşime şiddet uyguladığım an herhalde benden boşanır.

S.Ç: Gün içinde birinin bana yer gibi bakması taciz mesela. Adam beni baştan aşağıya taciz ediyor. Burada benim nasıl bir savunma mekanizmam olabilir. Nasıl koruyabilirim kendimi bilmiyorum. Benim de bir tacize, tacizle, şiddetle cevap vermem mi lazım. Ama kendimi korumam için bunu yapmam gerek bir sistem var maalesef.

Türkçeniz bozuk olduğu için zorlanıyor musunuz oynarken.

E.E: Evet biraz sıkıntı çekiyorum bu konuda. Ders alıyorum. Senaryoyu ilk okuduğumda sözlükle okudum (Gülüyor). Senaryoyu Sanem’le birlikte okuyoruz. Çok iyi bir öğretmen Sanem bana çok yardımcı oluyor.

S.Ç: Erhan bence çok zorlanmıyor. Birbirimizi çok iyi dinliyoruz aramızda şiddet yok. (Gülüyor)


Amerika’da kendimi dinledim

2,5 yıl Amerika’da kaldınız. Bu süreçte neler yaptınız?

S.Ç: Dinlendim, kendimi dinledim. Çok iyi geldi bana bu süreç... Bol bol resim yaptım. Workshoplara katıldım. Caz derslerine, dans derslerine katıldım.

Resim yapıyorsunuz. Bunu profesyonelliğe dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?

S.Ç: Uzun yıllardır resim yapıyorum. Alev Mavitan, Mihrap Mavitan’dır hocalarım. . Karakalemle başladım. Şimdi reprodüksiyona geçtim. Belki çok ileride sergi açabilirim.

E.E: Çok mütevazı bence resimleri çok güzel. Set aralarında yaptıklarını görüyorum çok süper.

S.Ç: Sette bir şey dikkatimi çekiyor hemen çiziyorum. Algıda seçicilik yaratsın ve ben yaratıcı olmaya başlayayım diye set aralarında resim yapıyorum.


Döner yemeyi özledim

Amerika’da kaldığınız süreç size nasıl geldi peki?
S.Ç: 2.5 yıl orada yaşadım. Buraya geleli 3 ay oldu. Kimseye kendimi tanıtmadığım sürece, kimsenin beni bilmediği bir yerdeydim.

Amerika’da Türkiye’ye ait en çok neyi özlediniz?
Döner. (Gülüyor) Oraya gidince oldukça sık söylediğim şey Türkiye’ye gitsem de döner yesem oluyordu.

Bir yere kaçtığım gittiğim yok

Kudret Sabancı’yla yaşadığınız aşk, yuva yıkan kadın olarak lanse edildikten sonra Türkiye’den gittiniz. Bu bir kaçış mıydı?

S.Ç: Gezmeyi çok severim. Başka kültürlerin içinde olmayı severim. Zamanlama çok doğru oldu benim için. Bu fırsatı bulmuşken değerlendirmek istedim. Bunu kaçırmanın bir manası yoktu. Çalıştık, projemizi bitirdik ve dinlenmem gerekiyordu. Hiçbir yere kaçtığım, gittiğim yok. Hiçbir yerden kurtulmaya çalıştığım yok. Ben kendimi dünya çocuğu olarak görüyorum. Bugün oradayım, yarın başka ülkedeyim. Benim için kaçmak, gitmek yok, sadece gezmek, görmek var. İnsan bazen durduğu zaman kendini çok net seyredebiliyor. Ben de kendimi seyretmek istedim.