ABD'de son dönemde yaşanan hükümet karşıtı öfkenin sebebi uzaktan bakınca sağlık reformu gibi görünüyor. Ancak asıl sebep ülkede yaşanan köklü değişikliklerin belli gruplarda yarattığı rahatsızlık.
ABD’nin özgür bir ülke olduğu günler yakında geride kalacak. 23 Mart 2010’da ABD’nin istisnai durumu sona erdi. O gün ABD diğer ülkeler gibi bir yer oldu. Daha da kötüsü bir Batı Avrupa ülkesine benzeri. Özgürlüğün ülkesine cesurların toprağına sosyalizm geldi.
Pek çok muhafazakar, Başkan Barack Obama’nın uzun tartışmalardan sonra 23 Mart’ta imzaladığı sağlık reformu yasasını böyle görüyor. Wall Street Journal’ın attığı “Ortalık ısınıyor. Yanabiliriz” ve Washington Post’un attığı “Alevleri söndürürken” manşetleri gibi endişeli ifadeler de tartışmanın ne kadar alevli olduğuna işaret ediyor.
Ancak hıncını kelimelere döken sadece radyoların talk show programcıları ya da Obama’yla Hitler ya da Stalin arasında benzerlikler kuran internet yazarları değil. Reformu Cumhuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi’ndeki grubunun lideri John Boehner “kıyamet günü” olarak tanımlarken Cumhuriyetçi Kongre üyesi Michelle Bachmann, televizyona çıkıp “Başkan’ın Amerikan karşıtı görüşleri yüzünden ülkenin geleceğinden şüphe ettiğini” söyledi.
Bugün yaşanan “özgürlüğün sonu geldi” tartışmaları, o zamanlar şirket sözcülüğü yapan bugün ise birçok Cumhuriyetçi’nin gözünde laik bir aziz olan Ronald Reagan’ın 1961 yılında yaptığı konuşmayı hatırlatıyor. Reagan, “Devletçiliği ya da sosyalizmi halka dayatmanın geleneksel yollarından biri tıptır” demişti.
Medicare'den sosyalizme
Reagan, daha sonra Medicare’e dönüşen yasayla ilgili yaptığı uyarıda, eğer program kabul edilirse, “arkasından bu ülkede bildiğimiz her türlü özgürlüğü işgal edecek federal programlar gelecek. Bir gün uyanacağız ve kendimizi sosyalizmin içinde bulacağız” demişti.
Medicare 1965’te kabul edildi ancak ABD küresel kapitalizmin merkezi olmaya devam etti. Öte yandan ABD aynı zamanda dünyanın yaşlılar hariç vatandaşlarına evrensel sağlık hizmeti vermeyen tek gelişmiş sanayi ülkesi. Ülkedeki 40 milyondan fazla sigortasız insanın hastalığı ya mali yıkım ya da erken ölüm anlamına geliyor.
Ancak sağlık reformu hükümete duyulan öfkenin asıl sebebi değil. Örneğin sağ görüşlü radyo programcısı Monica Crowley, “Sağlık reformu asla sağlıkla ilgili olmadı. Yasa, daha fazla mülke el koymak için bahane arayan hükümetin, anayasanın güvencesi altındaki özgürlüklerinizi elinizden alıp ABD’yi ikinci sınıf, borca batmış sosyalist bir Avrupa ülkesi haline getirme aracı” dedi.
Sol görüşlü yorum da New York Times köşe yazarı Frank Rich’ten geldi: “Sağlık reformu tartışması bu öfkenin kaynağı değil ve hiçbir zaman da olmadı. Bu sadece işe yarar bir bahane. 2010 yılının en büyük öfke patlamasının sebebi 1964’te ABD’yi karıştıran tartışmanın aynısı.”
1964'te de böyle olmuştu
Bu tarihte kabul edilen İnsan Hakları Yasası toplumsal ayrışmaya son vermiş ve siyahlarla beyazların eşitliğini sağlamıştı. Bu sadece ülkenin yönetiminde yapılmış bir değişiklik değil, ABD’nin ulusal karakterini değiştiren bir karar oldu. Bugün ABD’de beyazların siyah nüfusa oranı gittikçe azalıyor. Ülkedeki 100 büyük şehirden 52’sinde beyazlar azınlık konumuna geçmiş durumda.
Nüfustaki bu değişiklik sağcı radikal gruplarda da artışa sebep oldu. Bu grupların sayısı 2000 yılına kıyasla yüzde 50 arttı. Uçlardaki grupların çoğunun üye sayısı düşük ve uğraştıkları işlerin büyük çoğunluğu komplo teorilerinden ibaret ama sonuçta bir binayı havaya uçurmak için de çok fazla insana ihtiyaç olmasa gerek.
Mart sonlarında FBI ajanları Michigan, Indiana ve Ohio’da yaptıkları baskınlarda aşırı sağcı bir gruba üye dokuz kişiyi tutukladı. Tutuklananlar bir polis memurunu öldürmek ve cenazesine bombalı saldırı planlamakla suçlanıyordu. Savcı Eric Holder’ın deyişiyle tutukluların suçu “ABD’ye karşı bir savaş başlatmak için” komplo kurmaktı.
Tea Party'nin öfkesi büyüyor
Bu grupların popülerliği kısıtlı. Ancak bu grupların bazı hükümet karşıtı söylemleri hızla büyümekte olan Tea Party hareketinin yürüyüşlerinde de yankılanıyor. Adını Amerikan Devrimi’ni başlatan 1773 tarihli, İngiliz karşıtı Boston Tea Party hareketinden alan ve çoğunlukla beyazların katıldığı bu halk hareketinin içinde mali muhafazakarlardan, Obama’yı Hitler gibi gösteren posterler taşıyan aşırı özgürlükçülere kadar herkes var.
Hareketin Şubat ayında yapılan ilk toplantısının yıldız konuşmacısı, Cumhuriyetçi sağın sevgilisi Sarah Palin’di. Tea Party hareketi, ABD’lilerin vergi iadelerini teslim etmeleri gereken 15 Nisan tarihinde Washington’da yapılacak bir protesto yürüyüşüne milyonların katılımını sağlamayı umuyor.
ABD’nin siyasi tansiyonunu iki kelimeyle özetlemek gerekirse: yüksek ve yükseliyor.