Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, "Nefret suçu fiili”ni ceza kanununa dahil edilirse bundan en çok Müslümanların mağdur olacağı yorumunu yaptı. Bulaç, "Denebilir ki, nefret suçu sayılan fiillere en çok maruz kalan Müslümanlardır. Buna rağmen belki “İslamofobi’yi de kapsama sokarız” mülahazasıyla bizim tanımında dahlimizin olmadığı “nefret suçu fiili”ni ceza kanununa dahil edecek olursak, bilelim ki yine bundan en çok Müslümanlar mağdur olacaktır. Bir bakmışsınız, üretilme amacına uygun olarak bu sefer İslamofobi, nefret suçları üzerinden beslenmeye başlamıştır. Bu haliyle nefret suçu İslamo-fobi’ye hizmet eder" dedi.
Ali Bulaç'ın Zaman'da İslamofobi’ye karşılık 'nefret suçu' başlığıyla (4 Kasım 2013) yayımlanan yazısı şöyle:
Belli merkezlerden dünyaya servis edilen İslam korkusu (İslamofobi) temelde iki argümana dayanır: “İslam modern kültürü ve medeniyeti tehdit ediyor”; “İslam terör ve terörist üretir”.
Huntington, Bernard Lewis’ten mülhem “medeniyetler çatışması” tezini ortaya atarken, çatışmada beşeri gelişmişliği Batı’nın temsil ettiğini ima ediyordu. Lewis, zaten açıkça İslam’ın süren göçmen akınlarıyla Batı’nın demografik yapısını ve kültürel dokusunu bozacağını söylüyordu. İslam beşeri gelişmişliği tehdit ediyorsa tabii ki kendisinden “korkmalı”dır.
Lewis’in argümanı şuydu: “Belki ‘İslami terörizm’ denemez ama bütün teröristler Müslüman’dır.” Bu şu demektir: İslam terörizme zihni zemin hazırlar, bu zihin evreninde gözünü açanlar ancak terör yaparak kendilerini ifade edebilmektedirler. Daha geriden terörizmin İslam dininin tabiatından, kelamî temel varsayımlarından kaynaklandığını düşünenlere göre “Allah katında makbul dinin İslam” sayılması ve “Mü’min iseniz en üstün sizsiniz” telkini bir Müslüman’ı zorunlu olarak “terör” yapmaya sevk eder.
Terör tanımı üzerinde mutabakata varılmış değildir. Öyle de olsa sonuç itibarıyla “terör” tanımına girebilecek bir fiilde öne çıkan yegâne unsur “siviller”in hedef alınmasıdır: Buna göre şu veya bu maksatla (dini, politik, iktisadi, stratejik, etnik, bölgesel amaçlı) mücadelede masum sivilleri hedef alan her türlü saldırı ve zarar verici eylem terördür. Sivilleri hedef alan bireylerin veya örgütlerin eylemleri terör sayıldığı gibi bu yöndeki devletlerin de fiilleri terör tanımına girer; bireyler ve örgütler gibi devletler de terör yapar. Bir “İslami örgüt”ün şu veya bu hedefe yönelik intihar saldırısı düzenleyip bu arada onlarca habersiz-masum sivili öldürmesi “terörist eylem”dir, ama askeri işgal veya savaş diye şehirler üzerine bomba yağdıran devletlerin yaptığı da terördür. Yerleşim birimlerini hedef alan modern savaşlar devlet terörüdür. Soru şu: Bir terör eylemini şu veya din mensubunun yapmış olması eylemin niteliğini değiştirir mi? Elbette ki hayır!
Pekiyi neden Müslümanların askeri direnişi, yurtlarını savunması terör oluyor da benzer eylemleri yapan başkalarının eylemleri terör olmuyor? Mesela İrlanda iç savaşı 25 sene sürdü, Katoliklerle Protestanların süren karşılıklı şiddet eylemlerinde 3.600 kişi hayatını kaybetti ki bunların tabii ki kahir ekseriyeti sivildi. Neden kimse “Hıristiyan terörü” veya “Katolik terörü” ya da “Protestan terörü” demedi? Ermeni kökenli Asala örgütü onlarca Türk diplomatını terör yöntemleriyle öldürdü, neden kimse “Hıristiyan terörü” veya “Ermeni terörü” demedi de “Asala terörü” dedi? Neden masum sivilleri acımadan öldüren İsrail’in terörüne kimse “Yahudi terörü” demiyor? 1984’te başlayan silahlı mücadelede PKK binlerce kişi öldürdü, neden kimse “Kürt terörü” demedi de “PKK terörü” dedi?
Aslında tanımlamalar doğruydu; zira bozulmamış haliyle din veya herhangi bir kavim terör yapmaz. Terörü yapan şahıslar, örgütler, devletlerdir. Durum bu ise sadece İslam’ın ve Müslümanların bu hakikatten istisna edilip yurtlarını savunan insanların direnişlerine ve bu arada bazı örgütlerin sahiden terör sayılan eylemlerine bakıp “İslami terör” demek, aslında İslamiyet’i ve Müslümanları dolaylı ve fakat son derece etkili yollarla “nefret objesi” haline getirme işleminin bir parçasıdır.
İslamiyet’in terörizmle özdeşleştirilmesi basit bir dil veya tanımlama hatası değildir. Bu sayede gezegen ölçeğinde İslamofobi yaygınlaştırılırken bu arada küresel güçler bölge üzerindeki tahakküm ve sömürü düzenlerine “meşruiyet zemini” tedarik etmiş ol