Özgecan Aslan cinayetiyle tekrar gündemin üst sıralarına yerleşen kadın cinayetlerini yazan Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, “Müslümanlar dinlerine göre amel etmiyorlar, dinlerini retoriğe ve kartvizite indirgemişlerdir. Kadın cinayetlerinde olsun Hizmet-hükümet ihtilafında olsun, sadece bu ayete göre amel edebilsek, ihtilafları kolayca çözeriz. Yazık ki kendini güçlü hisseden diğerini toptan yok etmek istiyor” dedi.
Ali Bulaç’ın Zaman gazetesinin bugünkü (19 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, “Sulh hükümlerin efendisidir!” başlıklı yazısı şöyle:
‘Sulh hükümlerin efendisidir!’
Sulh neden hayırlıdır? Bu sorunun cevabını araştırırken, kadının ve erkeğin “nüşuz”undan söz eden Nisa Sûresi’nin 34. ve 128. ayetleri ışık tutar.
“Nüşuz” kadının kocası ve eviyle ilgili görevlerini ihmal etmesi, kocasında cinsel kıskançlığa yol açan uygunsuz davranışlarda bulunması; mazeretsiz onunla birlikte olmayı reddetmesi, ona ve ailesine karşı saygısız davranması durumuna denir. Bu olayda erkek fiziksel güce sahip olduğu için değil, sorumlu gözetleyici rolü demek olan “kavvam” vasfıyla kadına müeyyide uygular.
Sûrenin 128. ayeti ise “erkeğin nüşuzu”nu ele alır: “Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca yoktur. Sulh (barış) hayırlıdır.”
Kadının “erkeğin nüşuzundan korkması” demek, kocasının ona karşı sorumluluklarını yerine getirmemesi, onda cinsel kıskançlık duygularını uyandıran davranışlarda bulunması veya buna bağlı olarak ona karşı kocalık görevlerini yerine getirmede ihmalkar davranması, ona ve ailesine karşı saygısız davranması vs. demektir. Bunun birkaç aşaması olduğu söylenebilir:
1) Erkek karısının fiziksel veya kişilik özelliklerini beğenmediğini söyler, eşini aşağılar, onun bazı yönleri ve davranışlarıyla alay eder; kişiliğini zedeler.
2) Erkek, niyeti zina etmek olmasa da başka kadınlarla uygunsuz hareketler içine girer, kadınlarla içli dışlı yaşar, eşinin hoşlanmayacağı biçimde arkadaşlıklar kurar, eşiyle yeterince vakit geçirmez, ondan uzaklaşır.
3) Erkek eşine eziyet etmeye başlar, döver, şiddet kullanır, sert davranmaya başlar; meşru ihtiyaçlarını karşılamaz, ona karşı sorumluluklarını yerine getirmez.
4) Evlilik akdindeki taahhüdüne aykırı olarak bir daha evlenmeye kalkışır. Evlendiği ikinci eşini ona tercih eder, ona gerekli sevgiyi ve ilgiyi göstermez.
Bir erkek bir kadınla nikâh akdi imzalamışsa akdine sadık kalmak zorundadır. Kadının kişiliğini, onurunu, gururunu korumalı; insanlık değerine azami dikkati göstermelidir. Onu küçük düşürecek hareketlerde bulunamaz. Şayet ondan hoşlanmıyorsa, bunu açıkça dile getirip birlikte bir çıkış yolu arama yolunu seçmelidir.
Nüşuzun söz konusu olduğu her olay karşılıklı anlaşma ile sonuçlanmayabilir. Ayette “nüşuz”dan ayrı “i’raz”dan da söz edilmektedir ki, bunun anlamı, kavga gürültü, fiziksel eziyet vb. yollara başvurmadan erkeğin eşinden yüz çevirmesi, nefretini, hoşnutsuzluğunu dolaylı yollarla açığa vurması veya bu tarzda anlatmaya çalışmasıdır ki, bunun anlattığımız konuyla ilgili olduğu açıktır.
Böyle bir durumda kadın, tabii ki erkeği fiziksel güç kullanarak yola getiremeyeceğinden –buna gücü yetebilen kadın sayısı azdır-, memnuniyetsizliğini, mağduriyetini hakemlere götürme hakkına sahiptir. Yine her iki tarafın ailesinden toplanacak hakemler –veya yetkili hakimler- durumu masaya yatırır, etraflıca düşünür ve ilk iş olarak erkek ile kadının arasını bulmaya çalışır. Barışın sağlanması, yuvanın dağılmaktan kurtarılması büyük bir hayırdır. Bu anlamda “barış/sulh hayırlıdır”.
Bu ayet, söz konusu olay bağlamında inmiş olsa bile, ifade genel ve mutlaktır. Yani erkek-kadın ihtilafı veya başka ihtilaf olsun, her durumda anlaşmazlıkları “barış”la sonuçlandırmak, anlaşmazlığa düşen insanların arasını bulmak (musalahatı sağlamak) ve böylelikle beşeri/toplumsal hayata barışı (sulh ve salahı) hakim kılmak gerekir. Nitekim “Barış hükümlerin efendisidir (Es Sulhu seyyidü’l-ahkam).” denmiştir.
Bu ayetin işaret ettiği özel konu çerçevesinde kesin anlaşmazlık durumu ortaya çıksa da, sonuç itibarıyla barış hayırlıdır. Yani, eğer eşler artık bir arada kalmayacaklarına dair kendi içlerinde kesin karar vermişlerse, hakemler de bu kanaate varmışsa işi uzatmadan, taraflara acı ve zararlar vermeden anlaşma ile eşleri ayırıp aile birliğini bitirmek barışın diğer şeklidir.
Müslümanlar dinlerine göre amel etmiyorlar, dinlerini retoriğe ve kartvizite indirgemişlerdir. Kadın cinayetlerinde olsun Hizmet-hükümet ihtilafında olsun, sadece bu ayete göre amel edebilsek, ihtilafları kolayca çözeriz. Yazık ki kendini güçlü hisseden diğerini toptan yok etmek istiyor.