Politika

Alçakgönüllü bir uygarlığın inşası sürecinde Kürt sorunu

Tarihin akışının değişmesinin mümkün olduğu bu dönemde Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaklaşım ve çağrılarını, hak-hukuk ve adalet talebindeki güçlü duruşunu; diğer tüm ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlarımızla birlikte Kürt sorununun da çözümü için tarihi önemde ele almak ve değerlendirmek hepimizin yararına olacaktır

12 Temmuz 2021 00:00

İnan Akgün Alp*

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde,Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorunu nasıl bir politik iklime sürüklendi? Sorunun çözümü bu sistemde mümkün olabilir mi? Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Alçakgönüllü Bir Uygarlığın İnşasına Çağrı" ve "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" ile sunduğu perspektif çözüm için uygun demokratik zemini sağlayabilir mi?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, Kürt sorununa demokratik bir çözüm üretmek yerine sorunu daha da ağırlaştırdığını söylemek mümkündür. Çünkü;

1) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, cumhuriyet tarihinin en ağır yargısal ve bürokratik vesayeti yaşanmaktadır. Seçmen öteden beri milli iradenin üstünlüğünü talep etmektedir ancak gelinen noktada TBMM'nin etkisizleştirildiği ve milli iradenin eskisine oranla daha çok baskı altına alındığı bir hakikattır. Muhalefet partilerinin önerileri Meclis'te gündeme dahi alınmaz oldu, yasama organı etkisizleştirildi. Düşünce ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar giderek ağırlaştı. Yargı, siyasallaştı. Politik rakiplere karşı adeta düşman savaş hukuku uygulanmaya başlandı. Mevcut sistem bu haliyle anti-demokratik uygulamalar üreten bir mekanizmaya döndü, ülkenin en hassas sorununda çözüm için gerekli demokratik iklim yerle bir edildi.

2) Adalet ve Kalkınma Partisi; imam hatipler, yönetim mekanizmalarında temsiliyet ve türban konusundaki mağduriyet iddialarını, "Kürt Sorunu benim de sorunumdur" dediği dönemlerde aştı. Bu sorunlar aşılıncaya kadar Kürt sorununda demokratik çözüm umutları Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından hep canlı tutuldu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra ise Kürt sorununa demokratik çözüm isteyen kesimlerin siyaseten mağduriyeti artarak devam etti; "Kürt sorunu yoktur" söylemi ile beraber sorununun varlığını dahi kabul etmeyen bir zihniyet yönetime egemen oldu.

3) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte, milli iradenin üstünlüğünü talebinde seçmenin bir bölümünün payına, kendi seçtikleri yöneticiler yerine kayyım yöneticiler, seçilmemiş ama atanmış politikacılar düştü. Gücünü halktan almayan ama egemenliği kullanan kayyım atamaları, tutuklanan siyasetçiler ve parti kapatma girişimleri ile temsilde adalet ilkesi yara aldı.

4) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, etnik kimlik, inanç ve yaşam tarzı eksenli politikalarla toplum kutuplara ayrıldı; iktidar otoriterleşti. Milliyetçilik soslu bu otoriterleşme ile birlikte Kürt sorununun demokratik çözümü tartışılamaz bir noktaya evrildi.

Ülkemiz tarihinin en ağır krizlerinden biri yaşıyor. Siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel anlamda bir dönüşümü zorunlu kılan bu krizden çıkmak için atılacak adımlar ya da sorunların çözümüne katkı sağlayacak politikalar Türkiye'de yaşayan her vatandaşın beklentisi haline gelmiş durumda. Çoğulculuğu esas alan demokratik ve güçlü bir parlamenter sistemin tesisi, ülkemizin temel sorunlarını diyalog ve tartışma zemininde konuşabilmenin ilk adımı olacaktır. İşte tam da bu noktada, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Alçakgönüllü Bir Uygarlığın İnşası" ve "İkinci Yüzyıl" Çağrıları tarihi bir önem taşımaktadır.

Şöyle ki;

1) Kemal Kılıçdaroğlu, Kürt sorunun güvenlik politikalarıyla değil; "Eşit Yurttaşlık" temelinde yeni bir anayasal siyasal sistem içerisinde çözülebileceğini konuşmalarında defaatle vurgulamaktadır.

Anadilden seçim barajının düşürülmesine, temel hak ve özgürlüklerden geçmiş travmaların yaralarının sarılması için TBMM zemininde kurulması planlanan "Gerçekleri Araştırma Komisyonu" modeline, TBMM'de temsil edilmeyen sivil toplum örgütlerinin, sendika ve odaların görüşlerinin alındığı "Ortak Akıl Heyeti"ne kadar birçok başlıkta Kılıçdaroğlu'nun bakış açısını, 2018 seçim beyannemesinde, Kürt sorununa dair "22 Soru 22 Cevap" başlığı ile kamuoyu ile paylaşılan belgede ve CHP'nin 37. Kurultayında tüm delegelerin oy birliği ile kabul ettiği "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" nde görmek mümkündür.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilan ettiği ve CHP kurultayında da kabul edilen bu beyanname henüz hakkettiği önemde yeterince tartışılmamış ancak oldukça önemli bir strateji belgesidir. CHP bu belge ile cumhuriyetin ikinci yüzyılı için ülkenin karşı karşıya olduğu temel sorunlara yaklaşım vizyonunu ortaya koymuştur. Strateji belgesi, ülkemizin ağır bir ekonomik buhran ve derin bir siyasal-toplumsal kriz içinde hızla çöküşe gitmekte olduğunu teşhis ederken, emeği vahşice sömüren, çevreyi tahrip eden, insanlık değerlerini ayaklar altına alan, sadece kendisini ve yakın çevresini refaha kavuşturan sömürü düzenini değiştirme iddiasındadır. Bildirge'nin 2. Maddesi'nde Kürt sorununun demokrasi temelinde TBMM öncülüğünde çözüleceği taahhüt edilmektedir.

2)  İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi ile kamu hizmetlerinin vatandaşa daha etkin ve verimli şekilde ulaştırılabilmesi için yeni bir Merkez - Yerel dengesinin kurulacağı ilan edilmiştir. Yerel yönetimlerin gelirlerinin arttırılacağı, kayyım sistemine son verileceği yani seçimle gelen belediye başkanlarının ancak seçimle gideceği CHP kurultayında delegelerin oyuna sunulmuş ve oy birliği ile kabul edilmiştir. Böylece yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hedefi CHP'nin strateji belgesinde yerini almıştır.

3) Doğu ve Güneydoğu'da neredeyse tüm derelerin üzerine yapılan yapılan HES'ler, barajlar ve vahşice açılan maden alanları önemli bir toplumsal sorundur. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nde yer alan gelecek nesiller için ‘Ekosistem Hakkı' bu kapsamda güçlü bir toplumsal talep olarak ileri sürülmektedir. Beyanname'de ekosistem hakkı anayasal bir hak olarak güvence altına alınmıştır.

4) Kürt sorunu, aynı zamanda bölgesel bir sorundur. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nde, bölgemizde huzur, barış ve istikrar oluşturmayı hedefleyen "Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı" (OBİT) kurulacağı ilan edilmiştir. Türkiye, Irak, İran ve Suriye'nin kurucu üyeler olacağı İşbirliği Teşkilatı ile, Ortadoğu'ya huzur ve barışın gelmesi CHP tarafından stratejik olarak kabul edilmiştir.

5) Kemal Kılıçdaroğlu, 22 Nisan 2020 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan "Alçakgönüllü Bir Uygarlığın İnşasına Çağrı" yazısı yine bu anlamda tarihi bir belge niteliğindedir. İnsancıl, adaletli, demokratik, özgürlükçü, ekolojik, eşitlikçi, alçakgönüllü ve dayanışmacı bir anlayışla kaleme aldığı bu yazıda Kılıçdaroğlu, yeni bir çağrı yapmaktadır. Bu çağrı, cumhuriyetimizin ilk yüzyıllık tarihinde tüm eşitlik, adalet ve demokrasi arayışına rağmen çözümsüz kalan Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözüleceği umudunu yeşerten bir çağrıdır.

6) Aynı yazıda, antidemokratik tüm yasaların, kararnamelerin, kararların, yönetmeliklerin, genelgelerin ve tüzüklerin mevzuattan temizleneceği, fikir, düşünce ve inanç özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engellerin de kaldırılacağı ilan edilmektedir.

7) İktidar olmak için gerekli 50+1 oy nisabını görev süresince konsolide etmek için kutuplaştırma, ayrıştırma ve ötekileştirme siyasetinin uygulandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde, temel sorunların çözümü için eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir yaklaşım beklemek mümkün değildir. Çünkü sistemin doğal müttefiki, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin düşünsel anlamda böyle bir perspektifi yoktur. Oysa, 2019 seçimlerinde görüldüğü üzere milliyetçiler ile Kürtleri, sağcılar ile solcuları, Saadet Partisi tabanı ile Alevileri, gençler ile daha ileri yaştakileri aynı adaylara oy vermeye ikna eden, ittifak siyasetinin mimarı Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde "toplumsal mutabakatın" sağlanması mümkündür.

8) Temel insan hakları sorunlarının çözümü devletin demokratikleşmesi kadar toplumun da demokratikleşmesine bağlıdır. İktidarın otoriterleştiği dönemlerde ise uzlaşı kültüründen uzaklaşılmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun vizyonu ile toplumun da demokratikleşeceği unutulmaması gereken bir başka noktadır.

Tarihin akışının değişmesinin mümkün olduğu bu dönemde Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaklaşım ve çağrılarını, hak-hukuk ve adalet talebindeki güçlü duruşunu; diğer tüm ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlarımızla birlikte Kürt sorununun da çözümü için tarihi önemde ele almak ve değerlendirmek hepimizin yararına olacaktır. 



* Avukat