T24- İrtica ile Mücadele Eylem Planı olduğu iddia edilen belgeyi hazırlayarak, “hükümeti cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçlamasından tutuklanan Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek’in üzerine atılı suçu işlediğine dair yeterli kanut bulunmadığı için tahliye edildiği oratay çıktı. Mahkemenin tahliye kararında "Şüphelinin üzerine atılı suçların kanuni tanımında yer alan unsurlar ve suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular bulunamadı" denildi.
Kamuoyuna, Çiçek’in tutukluluğunu sadece kaçma şüphesi ve delilleri karartma riski bulunmaması gibi usul gerekçeleriyle kaldırdığı yansıyan mahkemenin, kararında, “Şüphelinin üzerine atılı suçların kanuni tanımında yer alan unsurlarının bulunmadığı, üzerine atılı suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunmadığı” ifadelerini kullandığı anlaşıldı.
Mahkemenin, bu görüşü, ıslak imzalı belge, bu belgenin Çiçek’in eli ürünü olduğuna yönelik Adli Tıp raporu ve savcılığın diğer tüm delillerini inceleyerek oluşturduğu da öğrenildi. Oybirliğiyle alınan karara göre, Çiçek, savcılar soruşturma kapsamında yeni ve mahkemeyi tatmin edici bir delile ulaşmadığı takdirde tutuklanmayacak.
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda, 4 Haziran’da yapılan aramada fotokopisi ele geçirilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı başlıklı belgede imzası bulunan Çiçek, ilk olarak 30 Haziran’da savcılıkça sorgulandı. Sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklanan Çiçek, 18 saat tutuklu kaldıktan sonra, karara yapılan itirazın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilmesi üzerine serbest kaldı. Aynı süreçte, Genelkurmay Askeri Başsavcılığı, fotokopisi ele geçirilen belgeden imza karşılaştırması yapılamayacağına karar vererek, Çiçek hakkında takipsizliğe hükmetti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise askeri savcılığın aksine soruşturmayı açık tuttu.
İhbar mektubu
Açık tutulan soruşturmanın seyri, 15 Ekim’de, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen ihbar mektubu ve ekindeki belgelerle değişti. Kendisini “subay” olarak tanıtan ihbarcı, Çiçek’in, komutanların da bilgisiyle belgeyi imha etmek istediğini ancak kendisinin erken davranarak orijinal belgeyi sakladığını kaydetti. Postayla gönderilen mektubun ekinde, İrtica ile Mücadele Eylem Planı başlıklı belgenin ıslak imzalı orijinali olduğu öne sürülen belge çıktı. Savcılık, belgeyi, Adli Tıp Kurumu’na inceletti. Adli Tıp Kurumu da belgedeki imzanın “Çiçek’in eli ürünü” olduğuna yönelik rapor verdi. Savcılık, imza taklidi yapabilen makinaların bulunduğu, belgenin emniyet, jandarma ve TÜBİTAK tarafından da incelenmesi gerektiği yönündeki itirazlara rağmen bu yola başvurmadı ve Çiçek’i ifade vermeye çağırdı.
11 Kasım’da avukatı Mustafa Çevik ile birlikte savcılığa gelen Çiçek’in ifadesinde, “Bu belgeyi hazırlamadım ve imza atmadım. Bu belgeyi askeri savcılığa ve referans laboratuvarına göndermediniz. Çünkü o durumda sahteliği ortaya çıkacaktı” dediği iddia edildi. Savcılar, ifadesini aldıkları Çiçek’i, “Terör örgütü üyesi olmak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçlarından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etti. Mahkeme de bu gerekçelerle Çiçek’in tutuklanmasına karar verdi.
11 Kasım günü, saat 22.15’te Hasdal Cezaevi’ne konulan Çiçek, avukatı aracılığıyla karara itiraz etti. İtiraz, önceki gün İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlandı. Mahkeme, oybirliğiyle Çiçek’in tahliyesine karar verdi. Çiçek, 43 saat tutuklu kaldıktan sonra önceki gün saat 17.15’te tahliye oldu.
Usulden değil esastan
Çiçek’in tutukluluğunun, kaçma şüphesi ve delilleri karartma riski olmadığı gerekçesiyle kaldırıldığı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Ancak bu gerekçelerin, tutukluluk kararının kaldırılmasında ikinci derecede etkili olduğu ortaya çıktı. Milliyet’in ulaştığı karara göre, Çiçek, asıl olarak, usul yönünden değil, esas yönünden tahliye edildi. Islak imzalı belge, bu belgenin Çiçek’in eli ürünü olduğuna yönelik Adli Tıp raporu, bu rapor doğrultusunda daha önce ifadesi alınan askerlerin anlatımlarını inceleyen mahkeme, şu karara imza attı:
“Şüphelinin üzerine atılı suçların kanuni tanımında yer alan unsurlarının bulunmaması, üzerine atılı suçları işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunmaması, şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini gösteren somut olguların bulunmaması, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme girişimi bulunmaması, soruşturma sürecindeki davranışları gözönünde bulundurularak şüpheli ve müdafiinin tutuklama kararına karşı yaptıkları itirazın kabulüne, tahliyesine ve derhal serbest bırakılması için müzekkere yazılmasına oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.”