Gündem

Albay Çiçek, cumaya kadar gelmezse yakalama emri çıkarılacak

Çiçek'in hafta sonuna kadar ifade vermemesi durumunda yakalama kararının işleme konulacağı öğrenildi.

03 Kasım 2009 02:00

Son bir tebligat gönderilen Çiçek, cumaya kadar gelmezse hakkında yakalama kararı çıkarılacak.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde açıklama yapan Çiçek'in avukatı Mustafa Çevik kendilerine tebligat ulaşmadığını açıkladı. Çevik, müvekkilinin Genelkurmay'da işinin başında olduğunu savundu. Genelkurmay, ihbar mektubunda isimleri geçen 7 subay ve bir sivil memuru 30 Ekim'de adliyeye göndermişti. Binbaşı Hicri Dinçerol, şüpheli sıfatıyla sorgulanmış, diğer isimler tanık olarak dinlenmişti.

Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" 12 Haziran 2009'da Taraf gazetesinde yayınlandı. Dursun Çiçek, 30 Temmuz'da sivil savcılar tarafından sorgulandı. Aynı gün gece yarısı tutuklanarak Hasdal Askerî Cezaevi'ne gönderildi. Ancak tutukluluk hali sadece 18 saat sürdü. Çiçek, imzanın fotokopi olması ve kaçma ihtimali olmadığı gerekçe gösterilerek serbest bırakıldı.

Çiçek'in 1 Temmuz 2009'da serbest kalmasının üzerinden 3,5 ay geçtikten sonra eylem planının orijinali muvazzaf bir subay tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Savcılık, önce belgedeki imzanın Dursun Çiçek'e ait olup olmadığını tespit etmek için Adli Tıp Kurumu'na başvurdu. Adli Tıp Kurumu'nun yaptığı inceleme sonucu belgenin altındaki imzanın Çiçek'e ait olduğu ispat edildi. Bunun üzerine harekete geçen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, öncelikle ihbar mektubunda ismi geçen ve söz konusu İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın yazıldığı iddia edilen bilgisayarları imha ettikleri belirtilen 6 eri ifade için çağırdı. Bir er terhis olduğu için geldi, ancak hâlâ görevde olan 5 er gelmedi. 21 Ekim 2009'da ifadeye çağrılan erler gelmeyince bu kez 26 Ekim'de ihtarlı davetiye gönderildiği ortaya çıktı. Genelkurmay, ihbar mektubunda isimleri geçen Hava Öğretim Binbaşı Hicri Dinçerol, Albay Şükrü Kısadere, üsteğmenler Kazım Bozkurt, Erhan Sakallı, Fatih Karacaer, Berrin Şahin, Başçavuş Mustafa Urhan ve sivil memur Rıfat Sülük'ü ise ifade vermeleri için 30 Ekim'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Binbaşı Dinçerol, şüpheli sıfatıyla sorgulanırken, diğer 7 isim tanık olarak dinlendi.

'Yakalama kararı çıktı' iddiası

Bu gelişmelerden sonra gözler tekrar Dursun Çiçek ve imha ekibinde olduğu iddia edilen 5 askere çevrildi. Çiçek ve söz konusu erler, aradan 18 gün geçmesine rağmen dün de adliyeye gelmedi. Bunun üzerine Çiçek hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Ancak Çiçek'in avukatı Mustafa Çevik, müvekkiline ya da kendisine ulaşan bir tebligat bulunmadığını açıkladı. Avukat Çevik, müvekkilinin Genelkurmay'da işinin başında olduğunu savundu. Avukatının açıklamasının ardından Çiçek hakkındaki yakalama kararı bir hafta ertelendi ve son bir tebligat gönderildi. Çiçek'in hafta sonuna kadar adliyeye gelmemesi durumunda hakkındaki yakalama kararının işleme konulacağı öğrenildi.

Yakalama kararı, dün Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde hareketli saatlerin yaşanmasına yol açtı. Sabah saatlerinde adliyeye gelen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, burada yaklaşık iki saat kaldıktan sonra ayrıldı.

İlk ifadeye 18 gün sonra gelmişti

Taraf gazetesinin 12 Haziran'da yayımladığı 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' manşeti üzerine, belgede imzası bulunan Albay Dursun Çiçek, kamuoyunun gündemine gelmişti. Savcıların ifadeye çağırdığı Çiçek, ancak 18 gün sonra adliyeye getirilmişti. Yapılan sorgulama neticesinde mahkemeye çıkarılan Çiçek, tutuklanarak cezaevine gönderilmiş, ancak bir gün sonra tahliye edilmişti. Tutuklamaya itirazı değerlendirecek mahkemeye son dakikada yapılan hâkim ataması, 'kurtarma operasyonu' olarak yorumlanmış ve büyük tepki çekmişti.

Genelkurmay Karargahı'nda hazırlanan Kirli Tezgâh, 12 Haziran'da Taraf gazetesinin manşetinde yer alan "AK Parti'yi ve Gülen'i bitirme planı" haberiyle deşifre oldu. Kaos Planı'nın altında imzası bulunan Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek, Genelkurmay'ın korumacı tavrı sebebiyle, 18 gün sonra sivil savcılığın huzuruna çıkarılabildi. Tutuklamadan jet tahliyeye giden süreç şöyle gelişti:

Albay Dursun Çiçek, 30 Haziran 2009'da Beşiktaş'taki İstanbul Adliye binasında savcılar tarafından 9 muvazzaf subay ile birlikte sorgulandı.

Tutuklanması istemiyle İstanbul Nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. 1 Temmuz 2009'da tutuklandı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Çiçek'in tutukluluğuna avukatları tarafından gece yarısı itiraz edildi. Bir gün sonra da Albay Çiçek tahliye edildi.

Tahliye kararını veren mahkemede yaşanan olağanüstü gelişmeler hâlâ tartışılıyor. 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, heyette üye eksikliği olduğu gerekçesiyle geçici görevle hâkim atandı. İstanbul Adalet Komisyonu, hâkim Faik Saban'ı görevlendirdi. Mesai saati bitmesine rağmen mahkeme yeni üyeyle birlikte itirazı incelemeye aldı. Tutuklama kararını veren hâkim heyette bulunmadı. Ve tahliye kararı çıktı.

Çiçek'i tahliye eden heyet üyelerinden başkan Erkan Canak ile üye hâkim Faik Saban aynı araba ile adliyeden ayrıldı. Karar, anında cezaevine fakslanarak tahliye sağlandı.

Çiçek'in savcılık sorgusunda ilginç diyalogların yaşandığı ortaya çıktı. Savcılar, Çiçek'e eylem planıyla birlikte imzasının yer aldığı 'gizli' ibareli belgeleri gösterdi. Askerî savcılıkta verdiği ifade sırasında resmî evraka neden farklı imza attığını sordu. Suçlamaları kabul etmeyen Çiçek, söz konusu belgeyi kendisinin hazırlamadığını savundu.

Savcılar, Çiçek'in önüne kriminal raporlarının yanı sıra telefon dinleme kayıtlarını koydu. İddiaya göre telefon tapelerinde, görüştüğü bir kişi, Albay Çiçek'ten savcılara vereceği savunmasında imzasını değiştirmesini istiyordu.

'Hukukî süreci zorlaştırmayın'

AKP Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, hukukî sürecin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütüldüğüne dikkat çekti. Başta TSK olmak üzere herkesin soruşturmaya yardımcı olması gerektiğini söyleyen Özdalga, "Hukukî süreci zorlaştırıcı tavırlardan kaçınılmalı." dedi. Özdalga, ordu yönetiminde köklü bir zihniyet ve işleyiş değişimine ihtiyaç duyulduğunu da belirtirken, bu ihtiyacın karşılanması gerektiğine işaret etti.

AKP Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Türk Silahlı Kuvvetleri dâhil herkesin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmaya yardımcı olması gerektiğini söyledi. Özdalga, hukuki süreci zorlaştırıcı bir tavırdan kaçınılmasını istedi. Özdalga, dün yaptığı yazılı açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı'nın 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın basına yansımasından sonra eşi az görülen bir yıpranma ve itibar kaybı yaşadığına işaret etti. Özdalga, "Şimdi elbette herkes yürütülen soruşturmaya ve onun kurallarına saygı duymalı, olayın hukuki sonuçları için bu sürecin neticesi beklenmelidir." dedi. Hukuki süreç yürürken yapılması gereken şeyler olduğuna dikkat çeken Özdalga, şöyle devam etti: "Öncelikle, TSK dâhil herkesin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmaya yardımcı olması, hukuki süreci zorlaştırıcı bir tavırdan kaçınması gerekiyor. Ama en önemlisi, ordu yönetiminde köklü bir zihniyet ve işleyiş değişimine duyulan şiddetli ihtiyacın karşılanmasıdır.

Cemil Çiçek: Yargının askerîsi sivili olmaz

Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında gazetecilerin 'Kaos Planı'yla ilgili sorularını cevapladı. "Askeri yargı, sivil yargı... Hangi yargı kararını bekleyeceksiniz?" sorusuna Çiçek, şu karşılığı verdi: "Biz bu konuda ayrım yapmayız. Yargı kararı, yargı kararıdır. Anayasa'daki o hükümler, 138. madde, Ceza Kanunu'ndaki ilgili hükümler konulurken, askeri yargıyı beklemeden konuşabilirsiniz, sivil yargının kararını bekleyeceksiniz diye bir ayrım söz konusu değil. Hukuk ne cevap veriyorsa, doğru olanı odur. Onun için yargı kararlarının beklenmesi sağlıklı, karar verebilmek için de şarttır. Çünkü karar verilinceye kadar kimin ne konumda olduğunu, suçlu mu, suçsuz mu bunu ayırt edemezsiniz. Yargı karar vermeden önce insanları şu veya bu şekilde nitelemek doğru olmaz."

Mazlumder: TSK içindeki cuntacılar Türkiye için utanç verici

Sivil toplum örgütleri, planını hazırlayanlar hakkında gerekenin yapılması için ayaklandı. Mazlumder Trabzon Şube Başkanı Mehmet Çınar, 'Kirli Tezgâh' belgesinin aslının ortaya çıkmasıyla TSK içindeki cuntanın varlığının kanıtlandığını belirtti. Genelkurmay'ın 'utanç verici' bu lekeden derhal temizlenmesi gerektiğini kaydeden Çınar, şu çağrıyı yaptı: "Cumhuriyet savcılarının bir an evvel olayın faillerini bulmalarını, sorumlularının derhal sivil yargı önüne çıkartılarak gerekli cezaya çarptırılmalarını, Silahlı Kuvvetler'in despot cuntacı zihniyetlerden arındırılmasını bekliyoruz. Ayrıca TBMM'yi, hükümeti ve TSK'yı, olayın aydınlatılması için sivil savcılara yardımcı olmaya davet ediyoruz."

Muvazzaf bir subayın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği Kaos Planı'nın ıslak imzalı orijinal belgesi ile ihbar mektubunu haber yapan gazeteler hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Konuya ilişkin başvuru, Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'den geldi. Öz'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikayette bulunduğu gazeteler şunlar: "Radikal, Hürriyet, Habertürk, Bugün, Akşam, Star, Yeni Şafak, Zaman, Vakit, Taraf, Vatan, Sabah ve Birgün."

Sorumlular yargılanmazsa, yeni eylem planları yazılacak

Aralarında Mazlum-Der, DİSP, Genç Siviller, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De, Yeşiller Partisi'nin de bulunduğu sivil toplum kuruluşları, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'na karşı protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. Kalabalık, 'Cuntalar olmasın', 'Darbeciler yargılansın' pankartlarıyla Taksim Tünel'den Galatasaray Meydanı'na kadar yürüdü. Eylemin ilk bölümünde grup adına açıklama yapan eski İnsan Hakları Derneği Başkanı Avukat Eren Keskin, sivil siyasetin önündeki engeller kalkmadığı sürece kimsenin özgür olamayacağını söyledi. Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engelin ordu olduğunu belirten Keskin, TSK'nın geçmişteki İttihat ve Terakki'nin zihniyetine sahip olduğunu aktardı. Bu sebeple Başbuğ görevden alınana kadar eylemlerine devam edeceklerini söyledi.

Bu tarihi bir fırsattır, cuntacılar dağıtılsın, darbeciler yargılansın

Bildiriyi okuyan sanatçı Zeynep Tanbay ise cuntacılara iyi bir ders vermek için tarihi bir fırsat ele geçtiğini vurguladı. 27 Mayıs'tan, 12 Mart'tan 12 Eylül'den ve 28 Şubat'tan önce yazılmış ve başarıyla hayata geçirilen eylem planın bir yenisin yürürlüğe konulmadan ele geçirildiğini söyleyen sanatçı, "Çok iyi biliyoruz ki, bu belgenin hesabı sorulamazsa birkaç ay içerisinde bir eylem planı daha yazılacak. Bunun hesabını sormak için sahip olduğumuz bu tarihi fırsatı değerlendirmezsek bu planlar her birimiz için ayrı ayrı yazılmaya devam edecek." şeklinde konuştu. Tanbay, darbe planının ilk elden sorumlusu Başbuğ'un görevden alınmasını, cuntanın derhal dağıtılmasını ve darbecilerin yargılanmasını istedi. Sorumlular sivil yargının önüne çıkarılana kadar bu işin takipçisi olacakların söyledi.