Gündem

'Alay mı ediyorsun, terbiyesiz adam!'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, insanların kendi kimliklerini rahatlıkla yaşaması gerektiğini belirterek, "(Eskiden dağlarda kar oluyordu. Karın üst&u

02 Haziran 2011 03:00

T24 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, insanların kendi kimliklerini rahatlıkla yaşaması gerektiğini belirterek, "(Eskiden dağlarda kar oluyordu. Karın üstünde postalla gezince ’kart-kurt’ diye ses çıkardı. Kürt kelimesi oradan kalma...) Ulan alay mı ediyorsun, terbiyesiz adam.? Ama buna da inandılar. Buna inanma konusunda baskı yaptılar. Resmi ideoloji böyleydi" dedi.

Arınç, Bursa Diyarbakır Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin Holiday Inn Otel’de verdiği, Bursa’daki diğer hemşehri derneklerinin de katıldığı kahvaltıda Doğu ve Güneydoğulu iş adamlarıyla bir araya geldi.

Konuşmasında "Terör bir sonuç, sebep değil. Eğer bu sebeple mücadele edemezseniz, sonucu ortadan kaldıramazsınız. Bir insan kendi kimliğini rahatlıklıkla ifade edemiyorsa, kimliğini ifade ettiği zaman hakaretle karşılaşıyorsa, yasakla karşılaşıyorsa buna buna isyan eden bir insanın neler yapabileceğini tasavvur edin’ diyen Arınç, şöyle devam etti: 

"Terör bir sonuç, sebep değil. Eğer bu sebeple mücadele mücadele edemezseniz, sonucu ortadan kaldıramazsınız. Aynen bir insan vücudundaki bir rahatsızlık gibi. Bir çıban çıktığını düşünün. Bu hastalık belirtileri ortaya çıktığında doktora gidersiniz. Tahliller yapılır, sonunda derler ki; ’sizin rahatsızlığınıza yol açan sebepler şunlar. Bunu yok etmeniz lazım’. Aynen böyle bir hastalık, bir sonuç olarak teröre baktığınızda buna yol açan en az 10 tane sebep bulabilirsiniz."


'ALAY MI EDİYORSUN, TERBİYESİZ ADAM?'

Arınç, 1980 öncesinde Şerafettin Elçi’nin, Bayındırlık ve İskan Bakanı olduğu dönemde, "Ben Kürt’üm ve Türkiye’de şu kadar Kürt yaşıyor’ sözünden dolayı, 1980 darbesinden sonra cezaevinde neler yaşadığını bildiğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Kürtçe konuşmanın yasak olduğunu bilirim. Diyarbakır Cezaevine sırf bu sebeplerden dolayı girenlere işkenceler yapıldığını duyarım, gözümle görmedim ama bilirim. ’Kürt yoktur kardeşim, nereden çıktı bu, beyler. Eskiden dağlarda kar oluyordu. Karın üstünde postalla gezince ’kart-kurt’ diye ses çıkardı. Kürt kelimesi oradan kalma...’ Ulan alay mı ediyorsun, terbiyesiz adam? Ama buna da inandılar. Buna inanma konusunda baskı yaptılar. Resmi ideoloji böyleydi. ’Yok kardeşim Kürt diye bir şey yok...’ Hatta tarihten örnekler göstermeye kalktılar. Yalan yanlış yazılmış kitaplar kitapçıklar bastırıldı. Ne olurdu ’ben Kürt’üm’ diyen bir insana, ’tamam kardeşim dünyada insanların anneleri babaları farklı milletlerden, kabilelerden olabilir, ama seni Allah yarattı. Biz birbirimizle dost olalım. Sen kendini Kürt diye tanımlıyorsan ’başımın-gözümün’ üstüne. Ben de kendimi şöyle tanımlıyorum’ desek bunu, bir kardeşliğe dönüştürsek daha iyi değil mi?

Ama kar olacak ve üstünde ’kart-kurt’ diye sesler çıkacak. ’Kürtçe dil yok’, bunu söylüyorlar neden? Tarihten gelmiş, etimoloji şöyleymiş de böyleymiş de... Kürtçe vardır desen ne olacak? Dünyada 6 bin 692 tane anadil olarak konuşulan bir dil var. Kürtçe bunlardan daha yaygın, edebiyatı, grameri, alfabesi olan bir dil. Bunu inkarla yola çıktığımız zaman tepki gösteren bir insanın nerede duracağını tahmin ediyorsunuz. Kimliklerini ifade edemeyen, kimliklerini, kültürel haklarını vermediğiniz insanlardan her şeyi bekleyebilirsiniz..." 


'HATAYI TELAFİ ETMEK HÜKÜMETLERE DEVLETE DÜŞEN BİR GÖREVDİR'

Milliyet gazetesi yazarlarından gazeteci Fikret Bila’nın terörle mücadele ile ilgili eski kolordu komutanları, generaller, siyasetçiler, bakanlar ve başbakanlarla röportajlar yaptığını ve bunu bir kitap haline getirdiğini

"Terörle mücadelede kim nerede yanlış yaptı" diye sorduğunu hatırlatan Arınç, "Be mübarekler! 30 kişi ile konuşmuş, 30’u da ’şuralarda hata yaptık’ diyor. Bir tanesi hata yapmadık demiyor. Bu bize bir şey gösteriyor: Terörle mücadelede bu güne kadar kullanılan yöntemlerin netice vermemiş, bunu gösteriyor" şeklinde konuştu.

Arınç, terörle mücadele konusunda hatalar yapıldığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu hataları süratle telafi etmemiz lazım. Silahla ücadele, silaha karşı silah, daha güçlü silah, buradan 3 kişi olursa oradan 5 kişi... Hesaba dayalı mücadelenin 30 yıl sonra bile çok güçlü bir netice vermediğini düşününce biz ’Demokratik Açılım’ üzerinde iki sene çalıştık.

Ekonomik geri kalmışlık, alın size sebeplerden biri. Fakirlik ve yoksulluk, gençlerde özellikle yarın düşüncesi. Coğrafi şartlar, hepsini de sayabilirsiniz. Ama 10 tane sebep günün birinde dağa çıkmaya yol gösterecek bir noktaya gelmişse, burada ’bir yerlerde hata yaptık’ dememiz gerekiyor. Hatayı telafi etmek hükümetlere, devlete düşen bir görevdir. hükümeti, büyük manada alıyorum ama devletin de bu konuda yapılacak olanlara bütün kurumlarıyla destek vermesi gerekir."

İnsanların kendi kimliklerini rahatlıkla yaşaması, edebiyatı, alfabesi, yazısı, folkloru, yani günlük yaşamda bir insanın neler yapması gerekiyorsa bunların olması gerektiğini dile getiren Arınç, "Bu insanlar bu ülkenin bir parçası, hem Cumhuriyeti kuran unsurlar hem de bin yıldır Anadolu toprakları üzerinde kardeşçe yaşamış, birbirinin kucağında şahadet şerbetini içmiş insanlar. Bugün Çanakkale’de şehitliği gezdiğinizde Diyarbakırlı Ahmet’in, Manisalı Mehmet’in kucağında vefat ettiğini görüyorsunuz. Ürdün’de Salt Şehitliği var, Galiçya Şehitliği var. Gidin hepsi bizim dedelerimiz. Hiç ayırt etmemişler, isyan etmemişler. Yabancı güçlerle bir araya gelip ayrılık tohumlarına kapılmamışlar. Hepsi birbirini kardeş yapan, çok şükür ’vatan sevgisi imandandır’ düşüncesiyle çok şükür memleketimize bir ’kelimeyi tevhit’ düşüncesinin etrafında birleşerek, Müslümanlığın bizi kardeş yaptığı anlayışıyla hemen hemen bin yıldır bu topraklarda ayrılık içinde değil, birlik içinde olmuşuz. Şimdi bu tarihten gelen bizi biz yapan düşüncelerimizi ortaya çıkarmamız lazım."

Arınç, bir insanın Kürtçe konuşabilmesi gerektiğini, hatta dilini geliştirmesinin önemli olduğuna inandıklarını bildirdi.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki insanlarla görüştüklerinde, "İran’da Kürtçe yayın yapan TV’ler var, bizde niye yok?" diye şikayetler aldıklarını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:

"Ermenistan’dan Kürtçe yayın yapan radyo var, bizde yok’ deniyordu. Buna ’haklısınız’ diyen bizdik, başkası değil. TRT-Şeş, 3 yıldan bu yana 24 saat yayın yapıyor. ROJ Tv, MED Tv şu tv, bu tv... Şüphesiz onları da izleyenler var ama ben kendi ülkemde bir varlığı kabul ederek o varlığın diliyle 24 saat yayın yapıyorum. İçinde futbol, eğlence, dini programlar var. Tartışma programları var.

Evet TRT-Şeş yayın yapıyor ama yetmedi. Bugüne kadar 2002’de yapılan yasa değişikliğiyle sabahları, yaşayan dillerden veya günlük konuşmalardaki dillerden günlük yarım saat yayın yapılıyordu. Biz onu 24 saate çıkardık.

Yerel radyolarda 1 saat, TV’lerde de sanıyorum 45 dakika yayın yapma izni verilmişti. Ben RTÜK’ten sorumluyum. RTÜK’ün 2009 Kasım’ında yönetmeliğini değiştirdi. Yerel radyo ve TV’lere istedikleri ana dilde 24 saat yayın yapma izni verdik. Şu anda 18 radyo ve TV, Kürtçenin bütün lehçelerinde, Ermenice, Arapça yayın yapıyor."

Arınç, terörün Türkiye için büyük bir sorun olduğunu, sadece can kaybına mal olmadığını, ekonomik yıkıma da neden olduğunu sözlerine ekledi.