Gündem

Akşener: Temel sorun Erdoğan'ın Saray şaşaasına teslim olması

"Erdoğan, kaybedeceğine hiç inanmamış ki bir b planı yokmuş"

10 Mayıs 2019 08:27

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fox TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu Çalar Saat programına katıldı. 31 Mart yerel seçimlerinde AKP teşkilatının, "Reis bir şeyler bulur" mantığıyla, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da, "Bizim teşkilatlar çalışır" mantığıyla hareket ettiğini söyleyen Akşener, "Erdoğan kaybedeceğini hiç inanmamış ki bir b planı yokmuş" dedi. Akşener, İstanbul teşkilatının, genel başkan yardımcılarının ve bakanların kaybedilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hesabının kendilerine kesilmemesi için Erdoğan'ı hiç yapmaması gereken bir noktaya çektiklerini ifade etti.

"Kendisini saray şaşaasına teslim etti" diyen Akşener, Erdoğan'ın bir zamanlar milletin adamı olduğunu ancak şimdi zihniyetinin değiştiğini söyledi. İyi Parti lideri Akşener, "Binlerce bürokratik kadronuz oluştu binlerce arabayla geziyorsunuz bu şaşaanın insan ruhunda yarattığı bir dönüşüm var. O fakir sofrasına oturduğunuzda yadırgarsınız, o sofra da sizi yadırgar" diye konuştu.

AKşener'in konuşmalarından satır başları şöyle:

"Erdoğan, muhtar bile olamaz diye manşetlerin atıldığı, Erdoğan'ın sözleriyle söylüyorum 'abidik gubidik' bir davayla hapse gönderildi. Muhtar değil başbakan sonra başkan, cumhurbaşkanı şimdi başkan yaptı. Şimdi karşı durması gereken muktedir anlayışının içinde yer aldı. Bu da çok acı bir şey.

Bizim de bu noktadaki bir oy vermeyi kolaylaştıran geçmişimiz nedeniyle o dediğiniz doğru. (Küçükkaya: Siz iyi Partiyle yakınlaşınca algı kırılıyor dedim Kılıçdaroğlu. Mehmet Ocaktan, 'Bizim diyor AK Parti eski eleştirdiğimiz CHP'sine döndü, CHP gitti reformist oldu' diyor.) Hürriyet Misakı yayınlıyorlar Rahmetli Byar ile İnönü bir araya geliyorlar. Rahmetli İnönü diyor ki 'haklısınız, Tamam Celal bey o zaman bu yolu halledelim' ve anayasa değiştirmesi problemli olacağı için CHP tüzüğü değişiyor. CHP'nin genel başkanını arıyor cumhurbaşkanlığına geçiyor ondan sonra sırasıyla değişiklikler yapılıyor, seçim yasası değişiyor, ve çok partili seçim yasasına uygun oluyor. Ve 1952'de kazanıyor. bugün 2019'da 47'yi aşıp giden bir Erdoğan. Bunun arkasında bir Saray mantığı var. Bir dönem Erdoğan milletin adamı derdi ve buna inanırdı.

Sayın Erdoğan zihniyet değiştirdi. O subay evlerinde yaşadığınız zaman komşunuzun dertlerini bilirsiniz. Para saklanamayan bir şeydir. Parayı kasada saklayamazsınız üstünüze başınıza, hayat tarzınıza yansır. Saray den,ilen şey bir zihniyettir. Bütün saraylar aynıdır. Böyle bir durumda şimdi Saray'a gittiniz, binlerce bürokratik kadronuz oluştu binlerce arabayla geziyorsunuz bu şaşaanın insan ruhunda yarattığı bir dönüşüm var. O fakir sofrasına oturduğunuzda yadırgarsınız, o sofra da sizi yadırgar. 

Saray'a girdiğiniz zaman herkesten kopmaya başlarsınız. Her zaman birileri size kötülük yapacakmış gibi görürsünüz. Temel sorun Erdoğan'ın Saray şaşaasına teslim olması.

Dünün mağduru mazlumu ekonomik manada bir yükselti içinde oldu. Elin taşıyla elin kuşunu vurmak gibi bir anlayış söz konusu oldu. Çok şey affedildi sayın Erdoğan'ın da hoşuna gitti bunlar. Siz de bir süre sonra buna inanırsınız. O da inandı. Teşkilat 'Reis bulur bir şeyler' dedi, Erdoğan da 'bizim teşkilatlar çalışır' dedi. Daha önce seçilenlerin hizmet anlayışından uzaklaşması, çok ilginç iddialar var. Erdoğan kaybedeceğine hiç inanmamış ki bir B planı yokmuş. Bir fatura kesmesi lazımdı. Orada devreye yakınları girdi. Ailesinden bahsetmiyorum. Kimse fatura kesilecek? İstanbul teşkilatına. Bu konuyla ilgili genel başkan yardımcısına, bakanlara kesilecek. Böyle bir faturanın ödenmemesi için Sayın Erdoğan'ın yapmaması gereken bir noktaya getirdiler.

Eğer Mustafa Kemal Paşa ve bizim diğer itiraz ettiğimiz yerlerdeki gerekçe geçerliyse bu sefer AKP ve MHP’nin yaptığı itirazlardaki gerekçe ortaya konulmalı. Türkiye’de YSK son merci olduğu için zaten hukuk ve adaletle ilgili soru işaretleri varken millet anladı ki YSK’daki hâkimlerimiz cübbelerine düğme diktirmiş. Bu kadar kör gözün üzerine parmak sokulmaz, talimat verdi. Ben Erdoğan’ı iyi tanıyan bir insan olarak tam tersini okumuştum. Bu millet vicdanını yaralar. Bizim yaptığımız itirazlarda şöyle bir gerekçe kondu, bunlar seçim sonuçlarını etkilenmiyor dendi. İstanbul‘daki saydırılan sandıklarda Binali Yıldırım 4 puan önde. Bir durum daha var rezalet olan, valilikler kaymakamlıklar il seçimlerine veriyor bu listeleri, yani kim iktidarın memurlar. Siz İstanbul Valisini İBB’ye kayyum olarak koyuyorsunuz. Ceza verilecekse onlara verilmesi lazım. Fatura insanların oylarına çıkıyor. Milli iradenin gasbıdır bu.

Biz hangi kuruma güveneceğiz! Cübbesinin düğmesi dikilmiş yargıca mı güveneceğiz? O güvensizlik, hak, hukuk ve adaletin ortadan kalkması, seçmen iradesine el konulması son derece yanlıştır.

Mustafa Kemalpaşa’daki itirazımız ilginçtir. Biz tam kanunsuzluktan müracaat ettik. YSK bize, '2 Mart’tı itiraz' süresi demişti. Aynı YSK İstanbul seçimlerini iptal etti.

Sayın Baykal olmamış olsaydı Sayın Erdoğan’ın yasağı kalkmış olur muydu? Sayın Bahçeli olmasaydı Sayın Gül seçilir miydi? Bu milletle inatlaşmak gerçekten bu seçimde çok büyük bir yanlış oldu. Şimdi Erdoğan bu seçimlerde kendi kendini oylattıracak. Ne gerek vardı?

Demiri soğutmayı da ben önemsemiştim. Bu çok önemli bir kavramdı. Sert ayrıştırıcı dilin ortadan kalkacağını, hepimizin cumhurbaşkanı olacak gibi algılamıştık. Sonra küçük ortak devreye girdi. Bahçeli sert bir dille azarladı. Sonra ben öyle demek istemedim böyle dedim oldu. Demiri kızgınlaştırmak ne demek. Demir sertliğinde bir ortamın gündeme hakim olduğunu gördük. Anlaşılıyor ki bu sistemi sürdüren paranın sahibi. İstanbul'un her türlü kanunsuzlukla geri alınmasına yönelik bir şeye girildi.

Ben onun yerinde olsaydım İmamoğlu kardeşim hayırlı olsun derdi. Orada ilginç olan şey, iki tane tuzak var burada. Bu parasal meseleden ve sisteminin tembelliğinden dolayı bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Bir de valiliklerin verdiği kanunsuz olduğu belirti,len sandık kurulu üyelerinin bir kenara bırakıldığını ve seçmende tuzak kurulduğunu düşünüyorum.

Sayın Erdoğan'a da partisine de büyük zararı olacak dedik. bugün gelinen noktada ekonomiye bakılamıyor. Bakan damat bey, kayınpederi, küçük ortak ekonominin içine reform anlamında, sanayi kalkındırmak anlamında, üreten tarımı geliştirmek anlamında hiçbir şey yapamıyorlar. Bu partili cumhurbaşkanının getirmiş olduğu bir nokta. Bundan sonra da Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez.

(Küçükkaya: Buradan nasıl çıkarız? İnsanlar demokrasiye inanmışlardı. Fakat bu YSK işi çıkınca insanlar tekrar karamsarlığa kapıldı.  Buradan nasıl çıkacağız biz?) Ekonominin patronu güvendir. Ekonomiye güvence için demokrasiye güven olması lazım. Devletin görevi ekonomide ekonomik faaliyet gösteren insanları eşit şartlarda yarıştırmaya yönelten bir sistem ortaya koyması ve onları denetlemesi. Amerika seviyesinde bir hizmet sektörüyle karşı karşıyayız. üretmeden bir sistem yürümez. Her yılda üniversite açıldı, bu gençlere iş bulunamıyor. Çin'in yurt dışına gönderdiği gençlerin ülkelerine dönmek isterken bizde üniversiteden mezun olan her yüz kişiden 58'i mümkünse yurt dışında hayat kurmak istiyor. Çünkü gençler hayal kuramıyor. Siyasilerin dönüp buraya bakması lazım. Bu çocuklar neden bu ülkeden gitmek istiyor? Bu çocuklar hürriyet, özgürlük bu ülkeye güvenmek istiyorlar, kendilerine güvenilmesini istiyorlar. Buna sebep siyasilerdir, biz yaş gruplarının bu gençlere maalesef görevlerimizi yerine getirmediğimizdendir. 

Ekonomi yöneticilerimizin, bu zihniyet ve anlayış değişmedikçe, biz sistemi demokrasi anlamında yola koyacağız ama ekonomi anlamında siz yapısal reformları yapamaz içi boş paketler açıklarsanız, Türkiye ciddiyetsiz bir ülke algılanıyor. Yıllardır söylediğimiz uyarılarımız kale alınmıyor. Çözüm anlamında tavsiyelerde bulunuyoruz ama bizlerden gelen her şey tu kaka diye algılanıyor.

Şimdi benim evim basıldı, çok ışkı takip ettim. Merak ettiler, Kılıçdaroğlu lince uğradı, linç teşebbüsüydü, nasıl 15 Temmuz sonuçlandırılamamış bir darbe teşebbüsüyse bu da bir linç teşebbüsüydü. Önce Bütün bunlar vicdana dokunan işlerdir. Bu nedenle bu seçim vatandaşımızın vicdanına dokunan, onun tercihine saygısızlık yapılan bir sonuçtur. Dolayısıyla birincisi hukuk, milli iradenin tecellisi. Şu anda bu yok. Bir de ekonomi yönetiminin ne bilgisi ne feraset, ne tecrübesi var. Bir de ekonomi koyun buraya. Dolayısıyla bunlar dönüşüp değişmeden ekonominin düzelmesi mümkün değil. Yine dönüp geliyoruz evrensel hukuk kurallarına.

Ben kişisel olarak emekli maaşımdan hem Sayın İmamoğlu’na hem de Saadet Partisi’nin genel merkezi için bağışta bulunacağım. Tekrar söylüyorum helal paramla. O parayla iki yere de bağışta bulunacağım. Çünkü İmamoğlu aynı zamanda bizim adayımız.

Teşkilatlarımız çok çalıştı. Şimdi yine aynen öyle olacak. Şimdi İmamoğlu Millet İttifakı adayı, biz kendisinin kampanya modeline hem lojistik hem insan hem de her türlü alanda yardımcı olduk. Ama bizi organize etmek konusunda onun kampanyasına uyduk. Yine onu yapacağız. Bir aday var, o adayı çekiştirmek gibi bir pozisyonda olmamak için onun kampanyasına uyduk. Biz bir hesap yaptık son seçim günü her ilçeye dört milletvekili düşünüyor. Onlar hem CHP’nin avukatlarıyla birlikte sandık başına ikişer avukat düşüyor. Bunları yapacağız. Birinci seçimde de çok şahsi olarak çok çalıştım. Onu pek çok alana taşıdım. Arka kapı çalışması deniyor ona. Yine yapacağım. İnşallah kendisini kazandıracağız.

Sayın Bahçeli’yi ilk defa çalışırken göreceğiz. Rekabet iyi bir şeydir. Sayın Erdoğan’a tavsiyemdir bu illet zillet hakaretlerini bir kenara koymakta fayda var. Küçük ortağının yolundan giderse çok daha kemikleşen, hepimizin cumhurbaşkanı olma imkanını ortadan kaldırmış olur.

Korkunç bir şuur altı var. GS Divan Başkanı diyor ki 'son divanımız olabilir.' Sanatçılar konuşuyor, fişleniyorlar. Bu fişlenmeleri 28 şubatta yaparlardı. Tarih tekerrürden ibaret. Rahmetli Özal'ın Türkeş'in Demirel'in, İnönü'nün siz bu tarzdaki açıklamalarla ilgili bir sanatçıyı mahkemeye verdiğini gördünüz mü hiç? Onlar renktir. Size de çok hoş bir şey sağlar. O tavırları gördüğünüz zaman dönüp dersiniz ki, acaba mı? Sanatçılar gibi insanların bu tür cümlelerinden 'acaba bende bir hata var mıyı' anlarsınız. Bunlar çok hoyrat davranışlar. Ve hepsi Sayı Erdoğan'a tarih tekerrür ettiriliyor.

Asıl olan o kuruluş değerlerinin dışına çıkmış, gerçekleştirmek istedikleri o değerlerin dışına çıkmış ve o değerlerle ters düşen bir Sayın Erdoğan var."