Sadece son 2 ayda, AKP’lilerin doğrudan içinde bulunduğu ya da yolları AKP ile kesişen isimlerin karıştığı tam 4 ciddi skandal patlak verdi.
1 milyon dolara arsa aracılığı yapan Şaban Dişli, AKP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Almanya tarihinin ’en büyük yardım dolandırıcılığı’ olarak görülen Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili iddianamede, yolları AKP ile kesişen pek çok isim yer aldı. Gaziantep’te, AKP’li Büyükşehir ile MÜSİAD ve AKP’li işadamlarıyla ilgili, üç günde 73.5 milyon YTL rant getiren iddialar yargıya taşındı. Batman’da, ’ihaleye fesat karıştıran’ bir çeteyle ilgili soruşturmanda, AKP İl Başkanı hakkında ’yakalama kararı’ çıktı.
SON dönemde AKP’lilerin doğrudan rol aldığı veya yolları AKP ile kesişen isimlerin karıştığı skandalların ard arda patlaması Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sinirlerini gerdi. Bu tür yolsuzluk haberlerinin ardından genelde önce medyayı suçlayan Erdoğan, kapatma davası sürecinde bu tutumunu askıya almıştı. Ancak, son iki ay içinde, Şaban Dişli olayı, Deniz Feneri’yle patlayan bağış skandalı, Gaziantep’teki rant protokolleri ve AKP’li teşkilat yöneticilerinin karıştığı ihale yolsuzlukları patlak verdi. Erdoğan da bu yolsuzlukları haber yapan medyaya karşı tavrını, partisinin İstanbul’da cumartesi ve pazar günü yaptığı ilçe kongerelerinde konuşması ile sertleştirdi. İşte, Erdoğan’ı kızdıran son dönem skandallar şöyle:
Sudan'a esrarengiz yardım1- AKP’li Dişli’yi milyon dolarlık rant istifa ettirdi
ARSA spekülatörlüğü ve iş takipçiliği skandalı, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgeyle ortaya çıktı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli ile Akademi Ofset’in sahibi Mehmet Karasu arasında iki şahidin tanıklığıyla imzalanan protokol, 31 Ağustos 2006 tarihini taşıyordu. Protokolde, Silivri’deki üç parsel arazinin 2.2 milyon dolarının banka kredisi, bir kısmının da öz kaynakla karşılanarak "tüm ticari taramalar ve imar değişiklikleri sonrasında" 8.6 milyon dolara satılması ve Dişli’ye 1 milyon dolar ödenmesi hükme bağlanıyordu. Bu belge öncelikle, 1.5 yıllık süreçte 3.5 milyon dolar rant getiren bir imar değişikliğini ortaya koydu.
CHP’lilerin şerhi çıktı
Silivri’deki arazi, gerçekten de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2 Nisan 2007, Silivri Belediyesi’nin de 11 Mayıs 2007 tarihli kararlarıyla imar değişikliği yapılarak Kipa marketleri için Tesco’ya satıldı. CHP, protokoldeki 1 milyon doların "iş takipçiliği" karşılığında Dişli’ye ödenmesi taahhüt edilen bir rüşvet olduğunu ileri sürdü. Dişli ise Akademi Ofset’e kendisinin de ortak olduğunu, dolayısıyla ortağı olduğu şirketten komisyon almasının söz konusu olamayacağını iddia etti. Ancak Akademi Ofset’te ortaklığı olmadığı ortaya çıktı. Dişli, "O 1 milyon dolar bankaya yatırdığımız teminat" dedi. Ama bu teminatın banka dekontunu gösteremedi. Dişli, tapusu alınamadığı için arsaların teminat gösterilemediğini savundu. CHP ise, arsaların teminat gösterildiğini kanıtlayan belgeleri çıkardı. Dişli, protokoldeki 1 milyon doların yurtdışından getirdiği birikimi olduğunu iddia etti. Ancak bu kaynağın yurtdışından aktarımıyla ilgili belgeleri halen çıkaramadı. Dişli, Silivri’deki arsanın imar değişikliğine CHP’li üyelerin de oy verdiğini savunurken, 4 CHP’li üyenin muhalefet şerhi ortaya çıktı.
İkinci nüfuz Sapanca’da
Silivri’de nüfuz kullanmadığını savunan Dişli’yi Sapanca’da başka bir araziyle ilgili gelişmeler zor durumda bıraktı. CHP, Şaban Dişli’nin kuzeni Davut Dişli’ye devrettiği Sapanca’daki Sırma Su fabrikasının orman arazisini işgal ettiğini, fabrika için dere yatağının değiştirildiğini ve imar sorunlarının belediye meclisinin tartışmalı kararıyla sonradan çözüldüğünü ileri sürdü. Yerel basın, Şaban ve Davut Dişli’nin, diğer kuzenleri olan Adapazarı Merkez İlçe Belediye Başkanı Süleyman Dişli’den de güç aldığını iddia etti. Bu iddialara ikna edici açıklamalar getiremeyen Dişli, Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı AKP MKYK’da bir nevi sorguya çekildi. Ve sonunda Dişli partideki görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı.
2- Fener’e ’yakın’ AKP’liler var
ALMANYA’da tarihin en büyük bağış skandalı olarak tanımlanan Deniz Feneri e.V. olayının başlangıcı, Alman Savcılığı’nın 2006 sonunda bir ihbar üzerine başlattığı soruşturmaya uzanıyor. Olayın basına yansıması ise mart 2007’de Frankfurt Emniyeti’nin 340 polis ve 5 savcıyla yaptığı baskınlarla oldu. Rhein-Main bölgesinde 14 yere dolandırıcılık ve para aklama şüphesiyle baskın düzenleyen Alman savcılığı, 2002-2006 yılları arasında Müslümanlara yardım amacıyla toplanan milyonlarca Euro’nun amaç dışı kullanıldığını saptadı.
Parayı Türkiye’ye kaçırdılar
Alman savcılığı, dernek yöneticileri Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan hakkında organize dolandırıcılık suçlamasıyla Nisan 2008’de iddianame hazırladı. Skandalın gerçek boyutu, Frankfurt Bölge Mahkemesi’nde geçen hafta başlanan duruşmadaki iddianame ve sanıkların itiraflarıyla ortaya çıktı. Alman yargıç, skandalın Türkiye, İran, Irak, Pakistan, Endonezya, Azerbaycan, Mali gibi birçok ülkede uzantısı olduğunu ve 41 milyon 434 bin Euro’yu kapsadığını açıkladı. Alman Savcılığı, sanıkları, bu paranın 18.6 milyonun Eurosu’nu elden almak ve bir bölümünü Türkiye’ye kaçırmakla suçladı.
Bavul bavul Euro taşıdılar
İddianamede, bağışların kişisel hesaplara aktarılması, taşınmaz mal alınması amacıyla paravan firmalar kurulduğu, bir bölümünün bizzat Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin yöneticilerince, bir bölümünün kuryeler aracılığıyla Türkiye’ye gönderildiği, toplanan 14 milyon Euro’nun dört ayrı hesaba aktarıldığı, bunun en az 8 milyon Euro’sunun aralarında Kanal 7’nin de bulunduğu firmalara aktarıldığı belirtildi. Dört şüpheliden üçü para aktarılan şirketlerde yöneticilik yaptı, biri de nakit para kuryesi olarak çalıştı. Alman savcılığı, bavulla taşınan paraların kesin miktarını henüz açıklamadı.
MASAK 1 yıldır ’seyrediyor’
Frankfurt Savcılığı, kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgili bazı istemleri bir dosya halinde Ankara’ya gönderdi. Türkiye’deki yetkili makam olan Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun (MASAK), bir yılı aşkın süredir bu konuda attığı bir adıma rastlanmadı.
İddianamede adı geçenlerin yollarının AKP ile kesişmesi olaya yeni bir boyut getirdi. AKP kontenjanından RTÜK’e seçilen Zahid Akman’ın adı iddianamede 34 ayrı yerde geçti ve kurye olmakla suçlandı. Derneğin muhasebecisi Firdevsi Ermiş, itiraflarında, Akman’ın yanı sıra Kanal 7 yöneticileri Zekeriya Karaman ve İsmail Karahan ile Mehmet Gürhan’ın Almanya’daki şirketin gayri resmi ortakları olduğunu, bunlara 32’şer bin Euro ödeme yapıldığını iddia etti. Ermiş, "Büyük miktarlarda paralar da Akman’a elden teslim edildi" dedi. Almanya Main-Taunus Bölge Yabancılar Dairesi’nin, mali suç işlediği gerekçesiyle Akman’ın ülkeye girişini 5 yıl yasakladığı, geçen yıl mayıs ayında başlayan yasağın 2012 mayısında biteceği ortaya çıktı.
Erdoğan’la aynı karede
Tutuklu sanıklardan Mehmet Gürhan’ın bir etkinlik sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’la Almanya’da biraraya geldiği fotoğraf basına yansıdı. Sanıklardan Mehmet Taşkan’ın ismi ise Frankfurt’ta kurulu Santour turizm şirketinin yöneticileri arasında geçiyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın gemi satın alırken Santour’dan borç aldığı iddiaları basında yer aldı.
Baykal NTV’de açıkladı
İddianamede Başbakan için para gönderildiğiyle ilgili itiraflar ise CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın NTV’de yaptığı açıklamayla kamuoyuna yansıdı. Soruşturmada tutukluluğa mani olunması için Türk hükümetinin de devreye girdiğine dönük iddialar da yine iddianamede yer aldı. CHP, bu iddiayı soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. İddianamenin bu bölümünde "Soruşturma davası sürecince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmıştır" denildi. Baykal bu gelişmeleri "AKP himayesinde yolsuzluk" olarak niteledi.
3- Gaziantep’te üst üste iki skandal
İMAR protokolü skandalına benzer iki örnek de Gaziantep’ten çıktı. Gaziantep’in AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey’in, bir arazinin "ticaret alanı" ilan edilmesi konusunda MÜSİAD üyesi işadamı Eyyüp Göymen ile önceden protokol yaptığı tespit edildi. Gerçekten de protokolden iki gün sonra belediye meclisinin konuyu görüştüğü ve imar değişikliğinin yapıldığı anlaşıldı. Ancak imar değişikliği mahkemeden döndü. İdare mahkemesinin kararını Danıştay da onayladı. İşadamı Eyyüp Göymen’in bu iş için 700 bin YTL’lik bağış çeki verdiği, ancak engel çıkınca "mağdur oldum" diyerek ödemeyi yapmadığı öğrenildi.
3 günde 73.5 milyon YTL rant
Gaziantep’deki ikinci skandal daha büyük boyutta görüldü. İşadamı Nuri Üysen, "Antep fıstığı kültür sahası" görünen tarım arazisini sahiplerinden 14 milyon YTL’ye satın aldı. Araziyi satan kişilerin imar tadilat talepleri 32 yıldan beri sürekli reddediliyordu. Üysen, arsayı 3 gün sonra, alışveriş merkezi yapacak olan PD Three adlı Lüksemburg şirketine 87.5 milyon YTL’ye sattı. Satış 15 Şubat 2008’de gerçekleşirken, Gaziantep Büyükşehir Belediye Meclisi 11 Mart 2008 tarih ve 308 sayılı kararıyla arazinin ticari alana dönüştürülmesine izin verdi. Belediye meclisi, 119 bin 920 metrekarelik arazinin yüzde 55’nin belediyeye bağışlanması şartını da koydu. 3 günde 73.5 milyon YTL’lik rant sağlayan Üysen, "Belediyeden imar garantisi aldığım için bu işe girdim" diyerek, olayı itiraf etti. CHP, imar değişikliğini yargıya götürdü.
4- AKP Batman İl Başkanı hakkında yakalama emri
AKP’lilerle ilgili son iddia dünkü gazetelerde yer aldı. Batman’da kamu kurum ve kuruluşları açılan ihaleleri kendi istekleri doğrultusunda yönlendiren bir şebekeye polisin yaptığı "Zıpkın" operasyonu, AKP İl Başkanı Ömer El’e uzandı. Zanlıların ev ve işyerlerinde yapılan aramada çeşitli çap ve ebatlarda tabancalar, silah malzemeleri, senetler, firmalara ait kaşeler ve fiyat teklif mektupları bulundu. Gözaltına alınan 14 zanlıdan 7’si "İhaleye fesat karıştırarak, haksız yere kazanç sağlamak" suçlamasıyla tutuklandı. AKP İl Başkanı Ömer El’in, tutuklanan sanıklardan Ferdi Özdemir ile görüşmesi dinlemeye takıldı. Batman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hakkında yakalama emri çıkardığı Ömer El pazartesi günü (bugün) ifade vermeye geleceğini söyledi.