Gündem

AKP'li Yasin Aktay: Afrin harekâtı, ABD'nin yıllardır yürüttüğü stratejik plana çomak soktu

"ABD'nin DAEŞ'e karşı savaş söyleminin inandırıcılığı kalmadı"

27 Ocak 2018 12:52

AKP Siirt Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik düzenlediği operasyonu değerlendirdi. Aktay, "Afrin operasyonu başta ABD’nin olmak üzere bir çok uluslararası aktörün bütün ayarlarını altüst etmiş durumda. ABD’nin aslında yıllardır yürütmekte olduğu bir stratejik planın içine  çomak sokan bir operasyon bu" dedi. 

Yasin Aktay, "ABD’nin mızraklarını çuvallara FETÖ sığdıracaktı" başlığıyla yayımlanan (27 Ocak 2017) yazısının devamında, şu ifadeleri kullandı:

ABD Türkiye’nin kendi planlarına çomak sokan bu adımına karşı fazla bir şey yapamıyor, çünkü yıllardır yürütmekte olduğu bu stratejik plan şeffaf değildi. Temel unsurları bizzat kendi müttefiklerinden gizleniyordu, açıkça ifade edilmiyordu ve bugün açığa çıktığında bunu savunabileceği, insan içine çıkarabileceği hiçbir geçerli argümanının olmadığını kendisi de görüyor.

Hiç sonraya bırakmadan peşin peşin söyleyelim ki, bu stratejinin mızrağının çuvala bir türlü sığdırılamayan tarafları, ancak 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı Türkiye’de kendilerine hizmet edecek darbeciler tarafından gizlenmiş olacaktı. O adım eksik kaldığı andan itibaren mızrağı hiçbir çuvala sığdıramıyor olmanın dağınıklığını sergiliyorlar.

Amerikan sözcülerinin Türkiye’nin Afrin operasyonu karşısında sarılabildiği tek zavallı argüman “Bu operasyonun asıl işe, yani DAEŞ’e karşı savaşa odaklanmaktan alıkoyduğu” şeklinde oluyor ki, artık bu argümana kargalar gülüyor.

Bilakis DAEŞ’e odaklanmaya davet ederek herkesi ayakta uyuduğu ortaya çıkmış olduğu için epey zamandır ABD’nin DAEŞ’e karşı savaş söyleminin hiçbir inandırıcılığı kalmamış bulunuyor. Hem DAEŞ’e karşı Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatıyla birlikte ortaya koyduğu tutarlı, dürüst ve etkili performans, hem de ABD-PYD ve DAEŞ arasında artık gizlenemeyen bir dansın görüntülerinin ayyuka çıkmış olması dolayısıyla.

Rakka’da DAEŞ militanlarının ABD ve PYD askerlerinin gözetimi ve koruması altında tahliye edilmesi görüntülerini bütün dünya BBC’den izledi. DAEŞ’le mücadeleye odaklanmış ABD öncülüğündeki koalisyonun açıklayabileceği bir durum değil bu. Bu durum öteden beri PYD ve DAEŞ arasındaki ancak anlaşmayla mümkün kılınabilecek ritmik oyunun arkaplanına dair ihtiyaç duyduğu bütün verileri sunuyor.

ABD’nin Türkiye’nin Afrin operasyonundan da hiç memnun olmadığı açık, ama içine girmiş olduğu tuhaf durum onu tutarsızlıklar içinde bocalamak durumunda bırakıyor. Konuyu Kürt meselesine getirse bile bu konuda kendi resmi söylemleriyle icraatları arasında derin bir uçurumla karşı karşıya kalacak. Çünkü baştan beri bütün tarafların Suriye’nin toprak bütünlüğünde ısrar ettiği bir yerde PYD’nin temsil ettiği Kürtleri silahlandırarak Suriye’yi parçalamaktan başka bir işe öncülük etmiş olmaz. Bu kadar silahlandırdığı ve çok ağır bir terörizm ve etnik temizlik bagajı olan müttefiklerinin Suriye’de şiddeti, anlaşmazlığı, çatışmaları daha fazla körüklemekten başka hiçbir rolü olmaz.

Üstelik, Türkiye gerek Zeytin Dalı operasyonunda gerekse de önceki bütün süreçlerde Kürtlerle bir meselesinin olmadığını anlatıyor. Salih MüslimZeytin Dalı Operasyonu başladığında Afrin’in Kobani’den aşağı kalmayacağını söyledi. Kendisine ve Avrupalı dostlarına kötü bir haberimiz var: Türkiye’nin Afrin’e yönelik operasyonunu herkesten önce Kürtler destekliyor. Kürtler Afrin operasyonuna katılmak üzere TSK’ne gönüllü olarak yazılmak üzere yarışıyorlar.

Türkiye’nin Suriye’nin parçalanmamasını istememesi Kürtlere karşı olduğunu göstermez. Haddi zatında Amerikan bayrakları altında mevzilenmiş, o bayrak altında bölge halklarına karşı savaşan insandan Kürt de olmaz.

Amerika ile Türkiye’nin bu kadar açık bir biçimde karşı karşıya kaldıkları bir ihtilafta kimliğini, kişiliğini, ahlakını, namusunu satmış olanlardan başka hiç kimse işgalci ABD’nin yanında saf tutmaz. O kişiler de Kürt olmaz.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) toplantısında benim de katıldığım bir Afrin tartışması yaşandı. Bu vesileyle Avrupa kamuoyu değilse bile AKPM’de kamuoyunun nasıl oluştuğuna ve şu aralar ne tür etkilere maruz kaldığı hakkında önemli gözlem imkanı bulduk.

Burada Türkiye adına katılan HDP’li temsilcilerinin açık dezenformasyonlarına hep birlikte ibretle şahit olduk. Afrin operasyonu konusunda Türkiye’nin tartışmasız haklılığını bile sulandırmaya ve onu kuşkulu kılmaya, hele operasyonu Kürtlere karşı yapılıyormuş gibi göstermeye çalıştılar.

Ne yazık ki, ikna ettikleri, zaten Türkiye aleyhtarlığı sözkonusu olduğunda ikna olmaya çok teşne Avrupalı vekiller de söz aldıklarında Afrin operasyonunun yeni mülteci dalgaları doğuracağını söyleyerek durumu Avrupalılar için vahim kılmaya çalıştılar. Doğrusu Avrupa’nın umursadığı tek konu bu aslında. Suriye’den veya başka bir fakir ülkeden bir göç dalgasının kapısını çalması. Yoksa insan hakları, Kürt hakları onlar için tamamen hikaye.

Meclisin HDPKK sevici vekilleri de Avrupa kamuoyuna karşı bu kozu kullanmaktan çekinmiyor. Hiç birinin de aklına biraz haya edip zaten Suriye’deki bütün hareketliliklerini ilk bedelini sadece Türkiye’nin ödemekte olduğu gerçeği gelmiyor.

Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, HDP’li vekillerin Afrin operasyonu dolayısıyla AKPM’ni ajite eden yaklaşımlarına karşı Kürtlerin oyunu almış bir vekil olarak çok etkili bir konuşma yaptı. “Huzur ve istikrarı terör örgütlerine silah vererek, bu örgütlerden ordular kurarak mı inşa edeceğiz?” canalıcı sorusunu sordu.

AKPM Türk delegasyon başkanı Akif Çağatay Kılıç da konuşmasında ABD’nin 5000 tır dolusu silahı Suriye’ye geçtiğinde sadece adını PYD olarak değiştirmiş olan PKK terör örgütüne vermiş olduğunu ve Afrin operasyonunun bir Avrupa ülkesi olan Türkiye’nin güvenliği için kaçınılmaz hale geldiğini anlattı. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında Afrin operasyonu Avrupa’nın sınır güvenliğini sağlamak üzere atılmış bir adım olarak değerlendirilmeliydi.