AKP’nin tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edemediği 7 Haziran seçim sonuçlarını değerlendiren Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, “Ankaralılaşma tehlikesi’ kibri içkin bir milletten kopma hastalığının adıdır... Kabahat Başbakanımızın dediği gibi Hacı Bayram’ın şehri olan Ankara’da değil elbette, kibirle beslenen güç zehirlenmesinde” dedi.
Metiner, yazısında “Düştüğümüz yeri biliyoruz. Bizi düşüren sebepleri de... Kibirden arınmış özgüvenimizi yeniden kuşanarak aşağılık duygusunu dışarıda bırakan bir özeleştiri sürecinden geçiyoruz şimdi. Eminim ki bu süreçten çok daha güçlenerek çıkacağız. O büyük lider ile bilge genel başkanın arkasında dimdik durduğumuz sürece, en önemlisi de ilkelerimize sadık kaldığımız sürece sırtımızı kimse yere getiremez” ifadelerine yer verdi.
Mehmet Metiner’in Star gazetesinin bugünkü (27 Haziran 2015)nüshasında yayımlanan, “Sizi gidi suç ortakları sizi...” başlıklı yazısı şöyle:
Kobane’de sivil Kürtlere yönelik bir terör eylemi gerçekleştiriliyor IŞİD tarafından.
Alçakça bir terör eylemi... HDP’nin kadın eşbaşkanı hemen dilini uzatıyor Türkiye’ye/AK Parti hükümetine karşı: “Bu terörist unsurlar Türkiye sınırından Türkiye’nin himayesiyle girdiler.”
İşin ilginç yanı, aynı iddiayı paralel yayın organlarına manşetlerine çekiyorlar.
Kobane’deki terörist eylem için “Türkiye IŞİD ortaklığı” türünden alçakça ithamlarda bulunuyorlar. Suriye PKK’sının askeri kanadını YPG bile henüz bu iddiada bulunmazken HDP’nin alelacele bu iddiaya sarılması manidardır. HDP Eşbaşkanının veya işbirliği içinde olduğu paralel suç örgütünün elindeki delil nedir acaba?
Hiçbir şey!
Sadece bir iddia...
Alçakça bir iddianın arkasına saklanmış haince ithamlar söz konusu.
Paralelcilerin Todays Zaman’ı ile HDP destekçisi Birgün gazetesi neredeyse aynı başlığı kullanmış. Mantık aynı... Kullandıkları kelimeler bile aynı... Hepsi tek bir merkezden hareket ediyor besbelli...
***
HDP Eşbaşkanının bu yalan iddiaya giydirdiği kılıf da saçmasapan... “Bu iddia doğru değilse aksini Türkiye ispatlasın” diyor... Yahu nerede görülmüş olmayan bir şeyi ispatlamak? Hem ispat işi, iddia sahibine düşmez mi?
Delilsiz-ispatsız ithamlarda bulunuyorsan o zaman yalancı ve müfterisin demektir.
Hadi bakalım koyun ortaya delillerinizi de bilelim... Aksi takdirde özür bekliyoruz sizden... Tabii erdem sahibi iseniz...
***
Paralel-HDP işbirliğinin arkasındaki güç odaklarının gerçekte Kürtleri nereye doğru sürmek istedikleri artık görülmeli. Bu suç ortaklığı belli ki devam edecek. Çünkü her ikisi de o üst aklın farklı ünitelerini oluşturuyorlar.
O üst akıl kim mi? Recep Tayyip Erdoğan’dan derin nefret duyan ülkeler. Onun AK Parti hareketinin başından da, Türkiye’nin liderliğinden de mutlaka uzaklaştırılması gerektiğine inanan güçler.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin kendi iç sorunlarını çözerek büyümesinden ve bölgesinde rol dağıtan güçlü bir aktör olmasından rahatsızlık duyan ülkeler. Seçimlerde AK Parti iktidarını alaşağı ederek bölgeyi tek başına kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmek isteyen güç odakları. Kandil/HDP üzerinden AK Parti iktidarını sonlandıran ve Kürtleri bölgede kendi kara orduları gibi kullanmak isteyen devletler.
Seçimlerde istedikleri sonucu devşirdiler. Şimdi PKK üzerinden IŞİD’le mücadele adı altında kendi amaçlarına doğru hızlıca yol alıyorlar. Asıl hedefleri Türkiye... Türkiye’nin içini oymak istiyorlar...
Siyasal istikrarı bozulmuş ve ekonomik anlamda da küçülmüş bir Türkiye’yi daha kolay ve rahat yönetebileceklerini düşünüyorlar... Türkiye’yi bir anlamda Suriye’ye dönüştürmek istiyorlar... Önlerinde engel olarak gördükleri kişi, Erdoğan... O yüzden hâbire Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar... Beştepe’deki iftar yemeğini dillerine dolamaları bu senaryonun sadece bir parçası...
Diyeceğim o ki Kobane bir kez daha bahane... IŞİD ve PKK birbirlerinin amansız düşmanı gibi savaşıyor olsa bile son kertede bu güçlerin amaçlarına hizmet ediyorlar.
Aynı üst aklın farklı üniteleri üzerinden hem bölge dizayn edilmek isteniyor, hem de Türkiye siyasi anlamda Suriye’ye, ekonomik anlamda da Yunanistan’a dönüştürülerek etkisiz ve yetkisiz konuma düşürülmek isteniyor.
***
Seçim öncesinde “AK Parti kaybederse Türkiye kaybeder!” derken bunu kastediyorduk işte... Gün, basit siyasi hesaplarla ve ayak oyunlarıyla ülkeye kaybettirme günü değildir. Kimin sahiden ülkesinin bekasını düşünüp düşünmediğini koalisyon turları başladığında göreceğiz elbette... Ülkemizin ve milletimizin bekasını tehdit eden bu suç ortaklığına dayalı kanlı senaryoları bozmayanların ne ulusalcılıktan bahsetmeye hakları vardır, ne de milliyetçilikten...
Bilge Başbakandan öğütler
Davutoğlu kendi partisinin milletvekilleriyle konuşurken iki şeyin altını önemle çiziyordu:
- Kibre kaçmayan bir özgüvene ve aşağılık duygusuna yol açmayan bir özeleştiri anlayışına sahip olmalıyız.
AK Parti’yi yeniden 2001 ruhuna döndürecek anahtar anlayış burada yatıyor bence...
Davutoğlu’nun önemle kaydettiğim sözlerinden biri de şu: “Devlete yaklaştıkça milletten uzaklaşıyorsak oturup düşünmemiz lazım.”
“Ankaralılaşma tehlikesi” kibri içkin bir milletten kopma hastalığının adıdır... Kabahat Başbakanımızın dediği gibi Hacı Bayram’ın şehri olan Ankara’da değil elbette, kibirle beslenen güç zehirlenmesinde... AK Parti hareketinin büyük lideri Erdoğan, Genel Başkan ve Başbakan iken defalarca uyarıp dururdu:
“Sakın ola ki iktidarın şehvetine yenik düşmeyesiniz...”
Düştüğümüz yeri biliyoruz. Bizi düşüren sebepleri de... Kibirden arınmış özgüvenimizi yeniden kuşanarak aşağılık duygusunu dışarıda bırakan bir özeleştiri sürecinden geçiyoruz şimdi. Eminim ki bu süreçten çok daha güçlenerek çıkacağız. O büyük lider ile bilge genel başkanın arkasında dimdik durduğumuz sürece, en önemlisi de ilkelerimize sadık kaldığımız sürece sırtımızı kimse yere getiremez.