12 Nisan 2017 22:55
Fundanur Öztürk
Anayasa değişikliği referandumuna sayılı günler kala iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Halk Partisi (CHP) kadın seçmenlere nasıl ulaşıyor? BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk Ankara'dan Kars'a iki partinin kadın seçmenlere neler anlattığını yazdı:
Bir yanımızda gecekonduları diğer yanımızda TOKİ'nin (Toplu Konut İdaresi) yeni yapılarını ardımızda bırakarak Ankara'da Altındağ'ın Barajlar Mahallesi'ne doğru yol alıyoruz.
Altındağ, başkentin en çok Suriyeli göçü alan ve kentsel dönüşümün en yoğun yaşandığı ilçeleri arasında.
Semtte ilerledikçe gecekonduların yerini tamamen çok katlı TOKİ apartmanları alıyor. Bu binalardan bir tanesine giriyoruz.
Altındağlı kadınlar Cuma okumaları yapmak için toplanmış, yaklaşık 20 kişilik bir kadın grubu evin salonunda yan yana oturmuş ilahiler okuyup, dua ediyor.
AKP Kadın Kolları heyeti sessizce kalabalığın içinde yerlerini alıyor ve kadınların ibadeti bittikten sonra kendilerini tanıtıyorlar.
AKP Kadın Kolları'ndan Zeliha Akın, kadınlara referandumda neden 'Evet' demeleri gerektiğini anlatmaya başlıyor.
Akın'ın "15 Temmuz gecesine kadar hayatımda böyle bir korku yaşamamıştım. Bizim ülkemizi başkanlık sistemiyle sağlama almamız lazım. Koalisyonsuz, her dönemde güçlü bir iktidara ihtiyacımız var" demesi üzerine Diyarbakır Silvan'dan genç bir kadın söz alıyor:
"15 Temmuz'da çok kötü bir gece geçirdiğinizi söylediniz ya, ben Doğu'da daha kötülerini yaşadım. Savaşı, 70 yaşında kadının gözümün önünde öldüğünü gördüm."
"Çok kötü şeyler yaşadık, hendekler kazıldı, evlerimizi terk ettik, yıkılan evlerimizin hiçbiri geri yapılmadı. Bazı insanlar evlerinde mahsur kaldı. Biz kızlara zorla, 'Siz de savaşa gideceksiniz' diyorlardı. Yani 15 Temmuz gecesi benim gördüklerim yanında hiçbir şey değildi."
İsmini vermek istemeyen Silvanlı genç kadına cevaben Akın, "Bir daha o günleri tekrar etmenin bence anlamı yok. Bu yaşadıklarımızdan ders çıkararak devam etmeliyiz" diyor.
Genç kadın Doğu'da gördüğü savaşın kendisini AKP'ye yakınlaştırdığını ve PKK'dan uzaklaştırdığını söyleyerek bitiriyor cümlelerini:
"Bölgedeki insanlar AKP'yi hep kötü biliyordu, ama bu savaşı gözüyle gördükten sonra hemen hepsi oylarını değiştirdi. Benim bile fikrim değişti onlara (PKK) karşı. Küçüklüğümden beri onları bize iyi gösterdiler. Ama artık büyüdük, her şeyi kendi gözlerimizle görüyoruz."
Ev hanımı Sebahat Karaoğlan ise darbe girişimi gecesi iki oğlunun da tanklara çıktığını ama yeğeninin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildiğini anlatıyor:
"Uşak'ta komiser olan yeğenim darbeden sonra işten atıldı, stresten 20 kilo zayıfladı. 'Ben 20 senelik polisim teyze, vatan haini ne demek? İnancım olmasa kendimi öldürmek istiyorum' diyor."
"Geçen gün oğlum da Başbakan'a mektup yazdı, 'Bu işten atmaları nasıl belirliyorsunuz, ne olur iyi inceleyin' dedi. Şu anda elimde Kur'an var, yemin ederim yeğenimin hiçbir suçu yok. Ben bunların tekrar incelenmesini istiyorum."
Akın ise ihraçlardaki hatalara yönelik sürecin devam ettiğini hatırlatarak, "Bu süreçlerin bir an evvel sonuçlanması ve bütün suçluların suçlarının kanıtlanıp ceza almaları için hep birlikte dua etmeliyiz" diyor.
Kadınların her biri ülkenin gündemini meşgul eden temel meseleleri günlük yaşamlarındaki pratiklerden yola çıkarak gündeme getiriyor.
Akın, referanduma ilişkin konuşmasını bitirir bitirmez, salonun gündemi artık referandum olmaktan çıkıyor.
Kentsel dönüşümün gerçekleştiği mahallelerden bildiğim bir mağduriyete Altındağ'da da rastlıyorum.
40 yaşındaki ev hanımı Semiha Sargı, Altındağ'da kentsel dönüşüm için yıkılan evlerin yerine yeni evleri uzak bir araziden aldıkları için hak kaybına uğradıklarını anlatıyor.
Hemen yanındaki başka bir kadın Sargı'yı tamamlıyor: "Bizim evlerimizi eski yerinden vereceklerdi ama sözlerinde durmadılar. Yıktıkları evimi yerinden alsaydım şu an yirmi dairem vardı. Eskiden en iyi yerde oturuyorduk, şimdi indik dereye. Her gün ağlıyoruz. Evlerimizin farkını verin biz buradan çekip gideceğiz."
Altındağlı kadınların kentsel dönüşüm mağduriyeti bununla kalmamış. TOKİ konutlarının kurulduğu dağlık bölgede ne park, ne sağlık ocağı, ne market ne de cami var.
63 yaşındaki Adeviye Ünsal, bölgede tek bir market olmadığı için bayat ekmek yemek zorunda kaldıklarını anlatıyor:
"Yeşil alan, evlerimizin önüne merdiven istedik ama yok. Ekmeği 15 günlük alıp dolaba koyuyoruz. Mesela dün akşam kandildi, bak bir cami bulamadık ki camiye gidelim..."
Kadınların benzer şikayetleri birbiri ardına sıralamasının ardından Akın, "O zaman girişimci olup kendi marketimizi kendimiz açalım. Her şeyi devletten bekleyemeyiz" diyor.
Kadınlar Akın'a bölgenin TOKİ arazisi olduğunu ve vatandaşların istese de özel işletme açmasına izin verilmediğini hatırlatıyor.
Barajlar mahallesinden sorumlu AKP'li Halime Yaz ise, "Ben belediyede şikayetlerinizi gündeme getiriyorum zaten, ama yeni bir yerleşim yeri olduğu için..." diyecek oluyor fakat Sargı sözünü tamamlamasına fırsat vermiyor:
"Ben taşınalı üç sene oldu! Öncesi de var, yeni demeyin artık. Biz ota bile muhtacız burada."
25 yaşındaki işsiz üniversite mezunu Yasemin Acer'in tartışmaya katılmasıyla herkes ziyaret nedenini yeniden hatırlıyor:
"Yaşadığımız yerde sosyal olanak istiyoruz başkanım, çıkalım parkta oturalım istiyoruz. Biz referandumda illa ki Evet diyeceğiz, Hayırcı değiliz ama desteğimizin karşılığını da almak istiyoruz."
Fakat kadınların itirazları en çok mahallede yaşayan Suriyeliler konusunda şiddetleniyor. Suriyelilerle beraber yaşamak istemediklerini, sokaklarda taciz edildiklerini, geç saatlerde otobüslere binmekten çekindiklerini sıralıyorlar.
Acer, Fırat Kalkanı harekatını hatırlatarak, "Türk askerimiz onların ülkesinde öldü, ama Suriyeli gençler o sırada bize sokaklarda laf atmakla meşguldü. Çocuklarıyla eşleri bizim ülkemize gelsin, ama erkekleri gitsin savaşsın. Biz nasıl 15 Temmuz'da tankın üzerine çıkıyorsak onlar da bunu yapmak zorundalar" diyor.
Partilerle beraber yaptığım kadın ziyaretlerimde ikinci durağım Kars oluyor. CHP Kadın Kolları Başkanı Fatma Köse de referandum çalışmaları kapsamında il il gezerek kadınlara ulaşıyor.
Ankara'da olduğu gibi Kars'ta da tüm reklam panolarında 'Evet' ilanları asılı. Köse ve kadın kolları ekibiyle Kars CHP İl Başkanlığı binasında buluşuyoruz.
Köse ilk olarak kadın kolları üyesi Karslı kadınlara, CHP'ye yöneltilen 'halka inememe' eleştirilerine karşı seçmene ulaşırken nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda bir konuşma yapıyor:
"İçinde kadının olmadığı bir Anayasa değişikliği önümüze sürüldü. Ama ben bu ülke kadınının öngörüsüne güveniyorum. Kars'ı karış karış gezip özellike kadınlara ulaşmanızı istiyorum. Halkımızın anlayacağı dilden güler yüzle çalışmalarımızı sürdürmek zorundayız. Eğer üstten üstten konuşursak asla bizi dinlemezler."
"Kadınların sorunlarına dokunmamız ve istenen değişikliğinin sorunlarını çözmeyeceğini izah etmemiz gerekiyor. Çünkü bizim Aladağ'da yanarak ölen çocuklara, 10 Ekim katliamında kaybettiğimiz gençlere borcumuz var. Onlar bu ülkenin özgür yarınları için mücadele verdi."
İsmini vermek istemeyen bir üye, Kars'ta 'Hayır' oyu vermek isteyen kadınların üzerinde 'Evet'e yönelik bir baskı olduğunu savunuyor.
İlde kadınlar arasında, 'seçim kabinlerine kamera yerleştirilecek, Hayır oyu veren kadınların çocukları kamu personelliğinden çıkarılacak' söylentisinin yayıldığını anlatıyor ve "En kötü pusulayı eşarbınızla gizleyin, o zaman kamera çekemez' diyerek birkaç kadın ancak ikna edebildim" diyor.
Ardından Kars'ın Çakmak köyündeki kadınlarla buluşmak üzere yola çıkıyoruz. 250 haneli köyde yaklaşık 600 seçmen bulunuyor ve büyük oranda 'Hayır' çıkacağı tahmin ediliyor.
İl merkezinden köye olan yolculuğumuz sırasında hayvanlarını otlatmakta olan bir çoban, CHP'nin 'Hayır' arabasını kasketini sallayarak selamlıyor.
Misafiri olacağımız köy evinde kadınlar CHP'lileri kapıda karşılıyor. Köyün meşhur peyniriyle, çayla, börekle referandum sohbetine geçiyoruz.
Köse, "1980 darbesinden sonraki Anayasa'nın içinde de özgürlük ve kadın haklarını içeren maddeler yoktu. O nedenle parlamenter sistemin güçlü olduğu yeni bir Anayasa yazalım istedik hep. Neden karşı durdular? Çünkü kadın kardeşlerim, şimdi bize dayatılmak istenen sistemde her şeye bir kişinin karar vermesi isteniyor" diyor.
Ardından kadınların referandumla ilgili düşüncelerini öğrenmek için sözü onlara bırakıyor.
Gülbeyaz Kadirhan'ın hem anayasa değişikliğinin içeriğine hem de Kars'taki sosyal hizmet yetersizliklerine itirazı var:
"Gençlerimiz hep üniversite mezunu ama işsiz geziyorlar. Şimdi diyor ki, 18 yaşındaki milletvekili olsun. O yaştaki çocuğu beş kazla gönderiyorsun otlatsın diye, üç taneyle geri geliyor. Milletvekili nasıl olacak 18 yaşında çocuk?"
Kars'ta kiminle konuşsam ciddi bir hastane ve doktor ihtiyacı olduğundan söz açıyor. Köylü kadınların da temel itirazları gerekli sağlık hizmetini alamadıkları yönünde birleşiyor.
Kadirhan, "Ayrıca hastanelerimizin acil servislerinde doktor yok. Okullarımızda öğretmen yok. Bu hizmete nasıl evet diyelim, milletim için hayır vereceğim" diyor.
Yerelde halka verilen çeşitli sosyal yardımlar özellikle seçim zamanlarında hız kazanıyor. 70 yaşındaki köylü Resmigül Saraç ise, "Köye kömür dağıtıyorlar, ben de dul ve topal halimle almaya gidiyorum ama 'Sana yok' diyorlar. Çünkü ben onlardan değilim, sadece kendi insanlarına veriyorlar" diyor.
Emekli memur Vahide Yame ise Cumhuriyet için Hayır diyeceğini söylüyor:
"2023 [Cumhurbaşkanı Recep] Tayyip Erdoğan tarafından rastgele ortaya atılmış bir tarih değil, Cumhuriyeti yok etmek istiyorlar. Ama ben Cumhuriyet sayesinde okudum, devlette memur oldum. 17/25 Aralık'ta ortaya çıkan yolsuzluklarından yargılanmamak için gündemimize bu paçavrayı getirdiler."
"Bu yapılan işlerin gerçek anlamda Müslümanlıkla, İslamiyet'le alakası yoktur. Hayır diyeceğiz, gerçek anlamda Müslümanlığı da bunların ellerinden çekip alacağız. O kozlarını alacağız inşallah."
Doğu'da erkek çocuklarının kız çocuklarından üstün tutulmasından söz açılıyor. Kars'ta yaşayan Emekli öğretmen Hacer Akyol, "Biz kadınlar hep erkek çocuklarını el üstünde tuttuk, artık yeni nesiller böyle büyümemeli" diyor ve çocukluğundan annesiyle olan bir anısını heyecanla paylaşıyor:
"Bir gün annem elime bir tavuk tutuşturdu ve köyde birini bulup kestirmemi istedi. Elimde başı kesik tavukla eve döndüm, yüzdüm, pişirdim. Akşam olduğunda bir baktım ki annem tavuğun en iyi yerlerini erkek kardeşlerime, en yenmeyecek yerlerini bana paylaştırmış. Bir oldu, iki oldu, üç... En sonunda isyan ettim. Benim isyanım tavuk budunda başladı arkadaşlar!"
Bir anda alkış kopuyor ve o küçücük köy odasına gözle görülür bir biçimde bir kadın isyanı hakim oluyor.
Hemen solumda oturan Resmigül, erkek çocuk sahibi olabilmek için yedi kız doğurmak zorunda kaldığını ama bir türlü erkek doğuramadığını kulağıma üzüntüyle fısıldıyor.
Ankara'da ve Kars'ta yaptığım ziyaretler bana, kadınların Anayasa değişiklik paketine daha fazla hakim olduğunu ve siyasi aidiyetlerinden bağımsız olarak rasyonel bir şekilde gündelik sorunlarına çözüm üretecek yönde karar vereceklerini düşündürüyor.
© Tüm hakları saklıdır.