T24 - Haziran 2011 genel seçimlerinde yüzde 49, 8 oy aldığı açıklanan AKP'nin 'asıl' oy oranının yüzde 40,5 olduğunu söyleyen Ali Eşref Turana, ''Yayımlanan oranlar seçime katılmayanlar ve oyları geçersiz olanlar dikkate alınmadan verildiği için AKP’nin % 49,8 ile seçimi kazawndığı duyuruldu. Öyle miydi? Hayır. Çünkü bir parti tüm seçmenlerden aldığı oylarla seçimi kazanır. AKP tüm seçmenlerin % 40,5’inin oyunu aldı. % 49,8 nereden çıkıyor? Bu oran AKP’nin geçerli oylardaki oranıdır'' dedi.
Ali Eşref Turana'nın bugün (13 Temmuz 2011) Radikal gazetesinde yer alan yorum yazısı şöyle:
AKP'nin % 49,8 oy aldığı söylenip duruyor. Bu oran, geçerli oylardaki orandır. AKP tüm seçmenlerin % 40,5'inin oyunu almıştır.
Son milletvekili genel seçimini, AKP üçüncü kez kazanmıştır. Önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimi de açık ara kazanmıştır. Üstelik bu seferki oy oranı öncekilerden daha yüksektir. Ama AKP bu seçimi yüzde kaç oyla kazanmıştır?
12 Haziran günü seçimler yapıldı. O akşam televizyon kanalları gelen oy dağılımlarına göre oy oranlarını hesaplayıp yayımlamaya başladılar. Kanalların çok büyük bir kısmında, bu oranlar geçerli oylar üzerinden hesaplandı. Hesaplar böyle yapılınca kanallar genellikle seçime katılmayanların oranını vermedi. Böyle olunca barajı geçip geçemeyeceği merakla beklenen MHP’nin aldığı oy oranından daha yüksek bir oranda olan, oy kullanmayanlar hakkında bilgi sahibi olamadık.
Önceki seçimlerde televizyonlar seçime katılmayanlara ilişkin sayıları, oranları da verirlerdi.
Yayımlanan oranlar seçime katılmayanlar ve oyları geçersiz olanlar dikkate alınmadan verildiği için AKP’nin % 49,8 ile seçimi kazawndığı duyuruldu. Öyle miydi? Hayır. Çünkü bir parti tüm seçmenlerden aldığı oylarla seçimi kazanır. AKP tüm seçmenlerin % 40,5’inin oyunu aldı. % 49,8 nereden çıkıyor? Bu oran AKP’nin geçerli oylardaki oranıdır. Ama her seçimin birincisi gibi AKP de seçim sonuçlarından söz ederken tüm seçmenlerdeki oranını değil, geçerli oylardaki oranını dile getirmeye başladı. Ama bu söylem akademisyenler ve hatta siyasi çözümleme yapan siyasetbilimciler tarafından da kullanılmaya başladı. Bu sürüyor da.
3 Temmuz Pazar günü seçimin üstünden üç hafta geçmişti. Radikal’i okumaya başlayınca köşe yazılarından birinde “Son seçimlerde % 50’ye yakın oy alan iktidar partisine …” diye bir ifadeyle karşılaştım. Akşam televizyon kanallarına bakarken Haber Türk’te dört akademisyenin, bir siyasetçinin katıldığı programda, izlediğim kısımda iki akademisyenin de AKP’nin % 50 oy aldığını söylediklerini duyunca seçim üstünden üç hafta geçmesine rağmen bu yazıyı yazma gereği duydum.
Alınan oy oranını söyleyebilmek için bir partinin tüm seçmenlerden aldığı oya bakmak gerekir. Geçerli oylar, alınan oylar değildir. Onlar, il seçim kurullarının ilin milletvekilliklerini partilere dağıtabilmek için hesapladıkları oylardır.
Bir seçimde seçmen sırasıyla şu kararları verir:
- sandığa gidip gitmeme,
- sandığa gidince geçerli oy verip vermeme yani geçerli ya da geçersiz oy verme
(Buradaki geçersizlik bilerek geçersiz oy verenlerdir, geçerli oy vermek istediği halde yanlış yere mühür basmaktan ötürü oyu geçersiz olanlar değildir.)
- geçerli oy verecekse bir parti ya bağımsız adaya oy verme.
12 Haziran günü seçmenlerin % 16,8’i sandığa gitmedi. %1,8’inin oyu ise geçersiz oldu. Bunlar bilerek ya da istemeyerek geçersiz verenlerdir.
AKP tüm seçmenlerin % 40,5’inin oyunu almıştır. Bu oran CHP için % 21,1, MHP için % 10,6’dır. Barajı geçemeyen partilerin oylarının toplamı ise % 3,6’dır. Bağımsızlar ise % 5,3 almıştır. (Tabloya bakınız)
AKP katıldığı ilk seçimde, yani 2002’de, tüm seçmenlerin %26,1’inin oyunu alarak tek başına iktidar olmuştu. Oy kullanmayanların oranı o seçimde % 20,9 idi. Bu oran ikinci sıradaki CHP’nin oranından yüksekti. O seçimde AKP’nin geçerli oylardaki oranı % 34,3 idi.
AKP 2007’de tüm seçmenlerin % 38,1’inin oyunu aldı. Oy kullanmayanların oranı 2007’de % 15,8 idi. O seçimde AKP’nin geçerli oylardaki oranı % 46,5 oldu.
Bu seferki seçimde AKP’nin tüm seçmenlerden aldığı oy, yukarıda da belirtildiği gibi, % 40,5’tir. Bu sefer seçmenlerin % 16,8’i oy kullanmamıştır. Bu oran üçüncü sıradaki MHP’nin oranından yüksektir. Bu seçimde AKP’nin geçerli oylardaki oranı % 49,8 oldu.
Bu seçimde AKP hem tüm seçmenlerdeki oranında hem de geçerli oylardaki oranından en yüksek düzeye çıkmıştır.
Bu seçim, AKP’nin katıldığı seçimler içinde katılma oranının en yüksek olduğu seçim değildir. Bu seçimle aralarındaki fark az da olsa, katılımın en yüksek olduğu seçim 2007 idi.
AKP’nin katıldığı seçimler içinde geçersiz oyların oranının en düşük olduğu seçim bu seferkidir. En yüksek olduğu ise 2002 seçimi idi.
AKP bu seçimde kendi rekorunu kırmıştır. Ama DP’nin aldığı oylara henüz erişememiştir. DP 1950’de tüm seçmenlerin % 47,6’sının, 1954’te ise % 50,2’sinin oyunu almıştı. Bu oranlar geçerli oylarda 1950’de % 53,6, 1954’te ise % 57,6 ediyordu. Görüldüğü gibi, yüksek oy rekoru DP’dedir.
1965’te yapılan seçimlere seçmenlerin % 28,7’si katılmamıştı. O seçimde tüm seçmenlerin % 36,0’ının oyunu alan AP’nin geçerli oylardaki oranı % 52,9 idi.
Televizyonlar seçim sonuçlarını verirken grafiklerin yanında bir de harita kullandılar. Bir ilde hangi parti en çok oyu almışsa, o ili o parti için ayırdıkları renge boyadılar. Sanki şu anda ülkemizde 1950’lerde olduğu gibi çoğunluk sistemi uygulanıyormuş gibi. O sistemde rakip partiden bir oy fazla alan o ilin tüm milletvekilliklerini kazanıyordu. 1961’den beri Türkiye’de nispi temsil sistemi uygulanmaktadır. Bunun sonucu da bir ilden birden fazla partinin ya da bir patinin ve bir bağımsızın milletvekilliği kazanabilmesidir. Dolayısıyla iller ille de boyanacaksa, tek renge değil, partilerin o ildeki tüm seçmenlerden aldıkları oy oranlarında değişik renklere boyanması gerekir. Elbette bu boyamada bağımsızların da unutulmaması gerekir.
Grafik, harita gibi görseller TV ya da gazetelerde güzel olmakta, söylenmek isteneni hızlı biçimde aktarmaktadır. Ama bunların kullanılmasında özen gerekir. Özenli hazırlanmazlar ise kamuoyunu yanıltırlar. Aynı durum, özen göstermeden oran kullanan ‘siyaset yorumcuları’ için de geçerlidir. Hem insanların kendi yaptıkları işe daha saygılı olmaları hem de kamuoyunu bilgilendirme konusunda titiz davranmaları gerekir. (Doç. Dr. Yönelim Araştırma)