AKP'nin kurucu isimleri arasında yer alan, 2011 seçimlerine kadar MKYK'da görev üstlenen Ayşe Böhürler, "AKP içinden bir muhalefet partisi çıkabileceğini, ancak bunun partiyi zayıflatmayacağını" yazdı.
Böhürler, uzun vadede AKP içinden bir muhalefet partisi çıkabileceğini belirterek, “Bu daha liberal eğilimlere mi yoksa daha muhafazakâr eğilimlere mi sahip olur onu bilemem. Ancak siyasetin sıhhati için uzun vadede buna mecbur kalınacağını da düşünüyorum. Bunun da AK Parti'yi zayıflatmayacağını bilakis siyasete sıhhat kazandıracağına inanıyorum” görüşünü dile getirdi.
Ayşe Böhürler’in Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (9 Ağustos 2014) nüshasında yayımlanan “Siyasi öngörüler” başlıklı yazısı şöyle:
‘Siyasi öngörüler’
Türkiye büyük bir değişime hazırlanıyor. Siyasetin ve kurumların yapısal değişikliklerinin yanı sıra gelecek on yılı yönetecek kadroların da değişeceği bir ortamda senaryolar havada çarpışıyor. Yarın itibarı ile Türkiye'nin büyük seçimi yeni bir dönemin kapısını açacak. Bu senaryolar ve kulislerin yanında sağduyu çerçevesinde kendi öngörü ve yorumlarımı paylaşmak istiyorum...
-11 yıllık Ak Parti iktidarı, Başbakan Erdoğan partisinin başından ayrıldı, Cumhurbaşkanı oldu diye yıkılmaz parçalanmaz. Tam tersine güçlenir. Türkiye'nin en ücra yerine kadar örgütlenmiş, 8 milyonu aşan üye sayısı, 1,5 milyonu bulan teşkilat mensubu ile stratejisi, yönü, programı, etkinlikleri planlanmış bir parti olarak parti gövdesini de kollarını da her koşulda uzun süre ayakta tutabilir.
- AK Parti'nin Anap'a benzetilmesini yanlış bir argüman olarak görüyorum. Yok etmek için benzer yöntemler uygulansa da ikisinin de ortaya çıkış koşulları, yapısı, dinamikleri, seçmen eğilimleri, icraatları ve gücü arasında kıyas kabul etmez farklar var.
-10 Ağustos'tan sonra kimin genel başkan ve başbakan olacağı, parti yönetimi ve parlamento açısından tabandan daha çok önem taşıyor. Taban, genel kurulda seçilen genel başkanın kimliğine -travmatik krizler olmadığı sürece- itiraz etmeyebilir. Bu seçim, partinin mevcut yönetimini herkesten çok etkiler. 11 yıldır oradalar ve güçlü bir yapı kurdular. Genel kurulda seçilecek genel başkanın kimliği bu yapıyı yakından etkileyecektir. 'Kim olacak ve nasıl bir ekiple çalışmak isteyecek' sorusu tabandan ziyade parti yönetimi için önemli bir soru. Cevap ise parti yönetim mekanizmasından milletvekillerine hepsinin konumunu yakından etkileyecektir. Bu nedenle Ak Parti yönetiminin tutumu önemlidir.
-AK Parti'nin hafızası, idealleri, prensipleri özellikle Gezi olayları sonrasında daha geri planda kaldı. Parti hafızasını taşıyan kurmay yapısı etkisini kaybetti. Gezi olayları sonrasında şekillenen yeni hiyerarşi ile eski kurmaylar arasındaki bakış farkı parti politikalarını etkiler. Burada ortaya çıkabilecek sonuçlar üzerine tartışmak gerekiyor. Bu nedenle genel başkan ve ardından başbakan olacak kişinin belirlenmesinde parti içi dengeler de etkili olacaktır.
- Başbakan Erdoğan duygularına göre konuşsa da rasyonel kararlar alan bir liderdir. İşaret edeceği ismi belirlerken 2015 seçimlerini göz önüne alacak, oy kaybına sebep olmayacak, taban kadar yönetim kadrolarının da itiraz etmeyeceği bir isme işaret edecektir. Çünkü parti, seçimlere tecrübeli bir yönetim kademesi ile girmezse zorlanabilir.
- 10 ay sonra yapılacak 2015 seçimleri 'Ak Parti genel başkanı kim olacak' sorusuna verilecek cevabın kilidini oluşturuyor. 2015 seçimlerinde Ak Parti'ye kim oy kaybettirmeyecek ise o Ak Parti genel başkanı o olacaktır.
- Bu nedenle isimler çerçevesinde yapılacak anket sonuçları doğru cevabı ortaya koyabilir.
- 2015 sonrası Türkiye bölge coğrafyası ile birlikte farklı bir etaba giriyor. Belirlenecek ismin böylesine riskli bir dönemi yönetebilecek tecrübe ve ekibe sahip olması Türkiye açısından önem taşıyacaktır. Bu nedenle isim belirlenirken Türkiye'nin derin veya yüzeysel tüm güçlerinin fikri de taban kadar dikkate alınacaktır. Bu konuda kişisel ilişkilerin, küçük ölçekli ayak oyunlarının etkili olacağını zannedenler yanılabilir.
-İsim AK Parti'yi güçlendirebilir de yerinde saydırabilir de. Ancak uzun vadede içinden bir muhalefet partisi çıkarabilir. Bu daha liberal eğilimlere mi yoksa daha muhafazakâr eğilimlere mi sahip olur onu bilemem. Ancak siyasetin sıhhati için uzun vadede buna mecbur kalınacağını da düşünüyorum. Bunun da AK Parti'yi zayıflatmayacağını bilakis siyasete sıhhat kazandıracağına inanıyorum. Hele de mevcut muhalefetin vasatlığı düşünüldüğünde... Bir hareket ancak kendi karşıtını çıkarabilecek güce eriştiğinde kalıcı ve büyük bir harekete dönüşebilir.
Kısaca özetlemeye çalıştığım şekilde 'AK Parti genel başkanının kim olacağı' sorusu ne tesadüf ne de kişisel kararlar ile belirlenecektir. Birçok faktörün gözetileceği bir denklemin sonunda ortaya çıkan isim Ak Parti'nin genel başkanı olacaktır. Yarından sonra Türkiye Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığında başka bir etaba giriyor. Yarınki seçim sonuçları kimse için sürpriz olmayacak. Ancak sonrasında Türkiye'nin girdiği yeni etabın yeni kaptanının da sürpriz bir isim olmayacağına eminim.
...
Bir önemli soru da çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu'na ne olacağıdır. Bu soru, yeni başbakan kim olacak sorusu kadar önemli bir sorudur.