AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli, Merkez Bankası'ndaki başkan değişikliğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Piyasa beklentisinin üzerine çıkılması ekonomiye yük getirir, enflasyon beklentisini yukarıya taşır. Ekonomideki fiyatlamalar da yükselen enflasyon beklentisine göre realize olur. Bu durum Merkez Bankasının temel hedefi olan fiyat istikrarının sağlanmasını da zorlaştırır" diyen Canikli, "Hükûmetin, optimal pozitif reel faiz seviyesinin belirlenmesinde para politikası araçlarını rasyonel kullanmadığını ve bu nedenle de ekonomiye büyük bir mali yük getirdiğini düşündüğü Merkez Bankası başkanını değiştirmesi piyasalara meydan okumak değildir" dedi. Canikli sözlerine, "Sadece ekonominin kaynaklarının ve para politikası araçlarının verimli ve etkili kullanılması gerektiği hassasiyetini yansıtır" diye devam etti.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi 18 Mart’ta beklentilerin üzerinde 200 puan artırmasının ardından, Naci Ağbal’ı görevden almıştı.
Nurettin Canikli'nin kişisel sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle:
"Merkez Bankası başkanlarına kanunla verilen öncelikli görev fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bugüne kadar görev yapan tüm Merkez Bankası başkanları kanunla verilen fiyat istikrarının sağlanması hedefine hep sadık kalmışlardır. Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirilen herhangi birisinin bu hedefin dışına çıkması mümkün değildir, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Hükümetlerin temel hedefi olan istikrarlı büyümenin ancak öngörülebilir ve makul seviyelerde kontrol edilebilen fiyatlar genel düzeyi ile gerçekleştirilebildiği bilimsel bir olgudur. Para politikası araçları da bu gerçek göz önünde bulundurularak dizayn edilir. TL cinsi varlıklara sağlanan reel getirinin pozitif bir değerde dengelenmesi, TL cinsi varlıklara olan talebin canlı tutulması için gereklidir. Negatif reel faizin TL cinsi varlıklardan altın ve dövize doğru yönelişi ve dolarizasyonu hızlandırdığı bilinmektedir ve görülmüştür.
Ekonomi tek bir dengeden ibaret değildir, bir dengeler manzumesidir. Tüm bu dengelerin birlikte değerlendirilmesi ve modellenmesi gerekir. Pozitif reel faizin para ikamesini durduracak, hatta ters para ikamesinin önünü açacak seviyede olması rasyonel olmanın bir gereğidir.
Diğer taraftan, pozitif reel faizin optimal seviyede olması da bir zorunluluktur. Optimal seviyenin altında kalan reel faiz oranı dolarizasyon akışını durdurmaz. Optimal seviyenin üzerinde belirlenen reel faiz ise ekonomi için maliyetler ortaya çıkarır.
Üretim, ihracat, istihdam hedeflerini olumsuz yönde etkiler. Finans kuruluşlarının aktif kalitesini bozar. Optimal reel faiz seviyesi için yol gösterici faktörlerden bir tanesi beklentilerdir, piyasa beklentisidir. Piyasa beklentisi pozitif reel faizin sınırını belirler. Piyasa beklentisinin üzerine çıkılması ekonomiye yük getirir, enflasyon beklentisini yukarıya taşır. Ekonomideki fiyatlamalar da yükselen enflasyon beklentisine göre realize olur. Bu durum Merkez Bankasının temel hedefi olan fiyat istikrarının sağlanmasını da zorlaştırır.
Hükümetin, optimal pozitif reel faiz seviyesinin belirlenmesinde para politikası araçlarını rasyonel kullanmadığını ve bu nedenle de ekonomiye büyük bir mali yük getirdiğini düşündüğü Merkez Bankası başkanını değiştirmesi piyasalara meydan okumak değildir. Sadece ekonominin kaynaklarının ve para politikası araçlarının verimli ve etkili kullanılması gerektiği hassasiyetini yansıtır.
Türkiye ekonomisi 19 yıldır piyasa kurallarını hiç taviz vermeden uygulamış, iç ve dış şokların yoğunlaştığı dönemlerde dahi sermaye hareketlerinin liberalizasyonunu sağlamıştır. Türkiye ekonomisi için piyasa ekonomisi kurallarının kararlılıkla uygulanması altının çizilmesi gereken bir kredibilite kaynağı olmuştur. Bundan sonra da piyasa kurallarının ve sermaye hareketlerindeki liberalizasyonun kararlılıkla uygulanması kırmızı çizgiler olmaya devam edecektir."