Politika

AKP, çözüm komisyonu raporunu BDP'siz açıkladı

TBMM Çözüm Komisyonu raporunda 'çözüm sürecine çok kısa süre ömür biçerek her şeyin bir anda çözülmesini beklemek sürece haksızlık olacaktır' denildi

02 Aralık 2013 17:38

Muzaffer Gençdoğan / ANKARA

TBMM Çözüm Komisyonu’nun “resmi” raporu açıklandı. Komisyonun AKP’li başkan ve üyeleri, raporu BDP’siz açıkladı. Raporun açıklandığı basın toplantısına Komisyon üyesi Hüsamettin Zenderlioğlu katılmadı. Komisyon Başkanı AKP Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın açıklamaları, BDP’nin hazırlayıp Meclis Başkanlığına sunduğu “alternatif rapora yanıt” izlenimi yarattı.

Komisyon Başkanı Bostancı tarafından açıklanan 450 sayfalık “resmi” raporda, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıyla akan kanın kalıcı bir şekilde durmasıyla elde edilecek ortamın, Türkiye’nin yakalayacağı ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel gelişme ivmesinin de çözümün orta ve uzun vadede hanesine yazılacak önemli kazanımlar olacağı belirtildi. Çözüm sürecinin stratejik iyi yönetişiminin sağlanmasına vurgu yapılan rapordaki göz önünde tutulması gereken önemli hususlardan bazıları, satır başlarıyla şöyle:

 

Çözüm çok kısa sürede olmaz

 

“—Çözüm çok kısa sürede, bir anda veya bugünden yarına elde edilebilecek bir sonuç değil, birbiriyle bağlantılı gelişmeleri ve süreçleri içeren bir süreçtir. Bu nedenle, çözüm sürecine çok kısa süre ömür biçerek her şeyin bir anda çözülmesini beklemek sürece haksızlık olacaktır. Çözüm sürecinde şiddetten, çatışmadan, kavgadan, birbirine hasmane bakma yaklaşımından ve psikolojisinden arınmış, bunu yaşam kültürüne yansıtmış, toplumsal ilişkilerini buna göre şekillendirmiş, siyaset anlayışını buna göre biçimlendirmiş nesillerin en azından kan akmayan ortamlardayeşerip serpilmesine izin verecek zaman dilimlerinin önemini unutmamak ve çözüm sürecini çok kısa ömürlere hapsetmemek gerekmektedir.

--Çözüm süreci, iç içe girmiş bir süreçler bütününü ifade etmektedir. Bu nedenle, bazı süreçlerde süreçleri olmaz noktalara sürüklemeye çalışmak ya da süreci o şekilde yorumlamaya çalışmak, ondan sonraki süreçlere ve olası olumlu sonuçlarına şans vermemek anlamına gelebilecektir.

 

Şart konulması süreci olumsuz etkiler

 

--Hassas, orta ve uzun vadede çözüme kavuşabilecek hususları baştan çözümün ilerlemesine şart hususlar olarak koymanın çözümsüzlüğe hizmet etmekten başka bir fayda getirmeyeceği dikkate alınmalıdır.

--Çözüm süreci ile elde edilmiş olan kazanımların ‘pozitif barış’ diyebileceğimiz bir sürece evrilmesi için herkesin elinden gelen samimiyet ve desteği göstermesi, destekleyen ve tamamlayan süreçlere gidilebilmesi şansına zarar verici tavırlardan uzak durması gerektiği değerlendirilmektedir.

--Çatışmanın öncelikle silahın sustuğu, sonrasında diyalog, karşılıklı birbirini dinleme ve anlamaya çalışma, demokratik talepleri öne sürebilme zeminine dönüştürüldüğü ortamların kalıcı ve sürdürülebilir bir barışa doğru yol alması için herkesin elinden gelen katkıyı sağlaması faydalı olacaktır.

 

Tüm unsurlar sürecin paydaşı olsun

 

--Tüm unsurları sürecin paydaşı yapmak, bu yönde sabırla pozitif iklimi desteklemek çözümün toplumsallaşması açısından önemlidir.

--Sürecin bazen tahmin edilemeyecek bazen de bağlantısız olaylar nedeniyle inişli ve çıkışlı bir devinim ya da ivmeyle hareket edebileceği, barışa, diyaloga ve hoşgörüye akan nehrin zaman zaman ve belli yerlerde ters akıntılara maruz kalabileceği unutulmamalıdır.

--Üzerinde uzlaşı olan konuları süreçte öne çıkarmak, adalete önem vermek ve ‘diyalog ya da barış için adaleti ertelememek’ yaklaşımının esas alınması, mesafe alınmasında önem arzetmektedir.

--Sürece etki eden sınırlarımızı aşan dış dinamiklerin süreci olumsuz etkilememesi ve olumsuz yönlendirmemesi için bilinçli olunmalı ve azami hassasiyet gösterilmelidir.

--İlk etap olarak, silahın gölgesinden kurtulmak açısından silahsızlandırma ve belki daha da önemlisi ‘kafaların silahsızlandırılması’, sürecin ilerleyeceği zeminler açısından dikkate değerdir.

 

Din, toplum ve kanaat önderlerinin katkısı alınsın

 

--Çözüm ve çözüm sonrası her aşama ve süreçte sivil toplum örgütleri ile işbirliğine gidilerek, din, toplum ve kanaat önderlerinin katkılarının alınarak, diasporaların yapabileceği her katkı sürece yönlendirilerek sivil hareket alanının yaratılması ve geliştirilmesi faydalı olacaktır.

--Sorunun çözümsüzlüğüne yıllardır destek veren önyargılar, klişeler, sabit düşünce kalıplarından sıyrılmak ve soruna ve çözüm sürecine daha kucaklayıcı, daha ılımlı ve daha tutarlı eksende bakmak gerekmektedir.

--Toplumun psikolojisinin de çözüm odaklı dikkate alınması, çözüm sürecini gerçek anlamda anlar, değerlendirir ve destek verir hale getirilmesi, sürece ve sürecin işleyişine dair algıları ‘demokrasi ve adalet’e uygun biçimde seyrettiği şeklinde yönetecek ve bunu toplum nezdinde yayacak mekanizmaların geliştirilmesinin önemi yadsınmamalıdır.

--Çözüm sürecinin içinde bile bizatihi karşılıklı çekinceler olabileceği değerlendirilerek ‘kucaklaşıncaya kadar çekinmeler olabilir ama kucaklaşınca her şey biter’ yaklaşımını akıldan çıkarmamak gerekmektedir.

 

Empati kurulsun

 

--Çözüm olmazsa sorun nedeniyle yaşamını kaybedecek ilk çocuğun sizinki olacağı empatisiyle düşünmek ve bu düşünceyi toplumsallaştırabilmek sorunun çözümüne giden yolda atılan her adımı önemli ve değerli kılan bir bakış açısını bizlere kazandırabilecektir.

--Çözüm açısından siyasi ve idare reformların hayata geçirilmesi kadar bu yönde dile getirilen taleplerin ‘özerklik’ ve ‘yerel özerklik’ kavramlarının birbiriyle karıştırılabildiği ve birbirinin yerine kullanılabildiği örneğinde olduğu gibi, dile getirilenin tam olarak ortaya konulmasının reformların hayata geçirilmesinin yönetiminin de iyi yapılması önem taşımaktadır.”