Burak Karen mahlaslı Yeni Akit yazarı, AKP'yi eleştiren söylemleri nedeniyle Saadet Partisi Mustafa Kamalak'ı eleştirerek, "Saadet Partisi Genel Başkanı değerli hocam Mustafa Kamalak 13 yıl boyunca AK Parti ne yaptı diye soruyor. El insaf, kısaca hanımına bak anlarsın ne yaptıklarını diyorum. Başörtülü adliyeden içeri giremeyen avukat hanımın şimdi başörtülü olarak mahkemelere katılıyor. Kızın başörtülü olarak doktorluk yapabiliyor" dedi.
Burak Karen, yazısında "Erbakan’ın çocuklarına sahip çıkmazsan bu millet sana destek vermez. Birleştirmek, kucaklamak için gayret göstereceğinize, bölmek, parçalamak için çaba sarf edilecek sonra da Erbakan’ın meşalesiyiz diyeceksin. Hadi oradan, hadi oradan" ifadelerine yer verdi.
Dönemin Ankara 11. Aile Mahkemesi Hakimi Mustafa Karadağ, 2013'te hem SP lideri Mustafa Kamalak’ın eşi Zübeyde Kamalak’ı hem de Avukat Tuba Arslan’ı başörtülü oldukları için duruşmadan çıkarmıştı. Arslan'ın bireysel başvurusu sonucu Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı vermişti.
Burak Karen'in Yeni Akit'in bugünkü (31 Ekim 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde Saadet partililerin diğerlerinin ağzıyla AK Parti’ye ve Reis-i Cumhurumuza saldırıları doğrusu içimi acıtıyor. Hele de Erbakan hocaya siyaset yasağı koyanların, hep önünü kesenlerin yanında ve kanallarında bu atışlar olunca manasını tamamen kaybediyor.
Hz. Ömer ra. “Bir devlet başkanı elinizden Kur’an-ı almayıp, namazınızı engellemiyorsa hakkında çıkan dedikoduların hepsi fitneden ibarettir” buyuruyor.
Saadet Partisi Genel Başkanı değerli hocam Mustafa Kamalak 13 yıl boyunca AK Parti ne yaptı diye soruyor. El insaf, kısaca hanımına bak anlarsın ne yaptıklarını diyorum. Başörtülü adliyeden içeri giremeyen avukat hanımın şimdi başörtülü olarak mahkemelere katılıyor. Kızın başörtülü olarak doktorluk yapabiliyor.
Dün mecliste haddi bildirilen başörtülü bayanın yerine bugün bakanlar kurulunda başörtülü bayan yer bulabiliyor.
Dün namaz kılıyor, hanımı kızı başörtülü diye ordudan atılan subaylar vardı, bugün bunlar tarih oldu.
Dün Erbakan ağır sanayi diyordu, bugün silahını, tankını, topunu, helikopterini, insansız hava uçağını yapan bir Türkiye var.
Dün Erbakan’ın Gümüş Motorda yaptığı ilk yerli araba “Devrim” yerine bugün ilk yerli araba yapılıyor.
Trabzon Sümela Manastırı, Van Akdamar, Çeşme Pazaryeri Kilisesi’nde ve Diyarbakır Surp Giragos Ortadoks Kilisesi’nde ayin yapılmasına izin verilmiştir diye Erdoğan’ı eleştirenler Rusya’nın, Küba’nın, Yunanistan’ın, Avusturya’nın göbeğinde camiler ibadete açıp küffara ezan sesi dinletmiştir diyemiyorlar.
Bu hükümet CHP’den daha tehlikeli söylemleri vicdan dışıdır ve bunun millet nezdinde karşılığı da bindelik bir oy oranıdır. Demirtaş, Kılıçdaroğlu, ya da Bahçeli ile Erdoğan’ı aynı kefeye koymak insafsızlıktır. İnsan vicdanını kontrol etmelidir.
Saadet Partisi, AK Parti seçmenini kapmaya çalışacağına CHP, MHP seçmenini uyarıp, onlara giden oylara gözünü dikmelidir.
AK Parti bu memlekete bir şey yapmadı diye meydanlara çıkarsan havanı alırsın. Fakat AK Parti’yi kötülemek, karalamak yerine biz daha iyisini yapacağız diye büyük düşünür, büyük oynarsan halkın tercihi sana yönelebilir.
AK Parti’nin üzerine oynayacağınıza CHP’nin yüz yıl boyunca ülkeye yaptığı zulmü anlatın. Ahır yapılan camileri anlatın, ayaklar altına alınan Kur’anları anlatın, çocuklara Kur’an öğreten hocaların hapislere atıldığını anlatın. CHP’nin yerinde mecliste olmak için gayret gösterin ve CHP seçmenini safınıza almaya çalışın.
MHP’nin iktidarı döneminde terörist affeden cumhurbaşkanı karşısındaki suskunluğunu, darbe yapan komutanlar karşısındaki boyun bükmelerini, zulüm yapan rektörlere, haince karar veren yargıçlara, sendika ağalarına, parlamentoya meydan okuyan iş dünyası karşı sessizliklerini anlatın ve onların seçmenine talip olun.
Saadet Partisi muhalefetin muhalefeti olursa barajı aşar ve meclise girer. Mecliste olması memleket için hem hayırlı olur, hem de hayırlı işlerin yapılmasına itici güç olur. Fakat AK Parti’ye muhalefet ederek, dün kendi önlerini kesmek için alicengiz oyunları oynayanlarla kol kola girerek, aynı safta yer alarak meclise giremez.
Meclisin milli olması için
Saadet’in mecliste olması elzemdir. Fakat bu mecburiyeti CHP ile kol kola, paralelin kanallarında dolaşarak başarmak imkânsızdır.
Erbakan’ın çocuklarına sahip çıkmazsan bu millet sana destek vermez.
Birleştirmek, kucaklamak için gayret göstereceğinize, bölmek, parçalamak için çaba sarf edilecek sonra da Erbakan’ın meşalesiyiz diyeceksin. Hadi oradan, hadi oradan…
28 Şubat döneminde, Necmettin Erbakan’a “beceremediniz artık bırakın” diyerek “istifa” çağrısı yapan Fethullah Gülen’e, Saadet’ten verilen büyük destek hangi ahlaki anlayışa sığıyor?
Necmettin Erbakan’ın kurduğu ve ekonomik alanda büyük reformlara imza atan Refahyol hükümetinin 28 Şubat darbesi ile devrilmesine destek veren Gülen ve Cemaat medyası ile Saadet Partisi’nin bugünkü gizemli ilişkisi, sevgisi, yakın geçmişi bilen herkesi hayrete düşürüyor.
Cemaat medyası, Refahyol hükümeti devrilip yerine yeni hükümet kurulduğu zaman 9 sütununa birden “hayırlı olsun, işte kardeş kavgasına son verecek hükümet” diye manşet atmıştı. Dün sana savaş açanlarla bugün can ciğer olup kanallarında hükümeti eleştirmek Erbakan’ın varislerine yakışır mı?
Kamalak 17 Aralık öncesinde, dershane tartışmalarında STV’de “Hizmet hareketi Türkiye’nin en hayırlı hizmet kuruluşudur. Hatta öyle ki içeride ve dışarıda devletin yapamadığı bazı hizmetleri ifa etmektedir” derken kendini, dününü inkâr mı ediyordu?
28 Şubat döneminde Gülen tarafından yalnız bırakılan Milli Görüşçülerin bugün, Cemaat medyasını ve Gülen’i sonsuz destekleyen tutumu, siyaset-vesayet kavgasında Gülen Cemaati’nden yana bir duruş sergilemesi “o günden bugüne ne değiştiği” sorusunu akıllara getiriyor.
Bu ülkede yerleşik düzen en baştan itibaren Tayyip Erdoğan’ın önünü kesmek, paçasından tutmak için her türlü numarayı çevirdi.
Bu ülkenin egemenleri, Tayyip Erdoğan’a yapmadıklarını bırakmadılar. Ötekileştirdiler, küçümsediler, hor gördüler, ayağına çelmeler taktılar, mavi gökyüzünü ona dar ettiler. Tayyip Bey de egemenlerle uzlaşmak yerine “dik” durdu.
Eğilmedi, boyun bükmedi. Erbakan’ın hedeflerine ulaşmak için adım adım ilerliyor, rüyalarını bir bir gerçekleştiriyor. O halde Milli Görüş Hareketi’nin siyasi kolunu O ve partisi temsil ediyor.
Öyleyse…