Gündem

Akit yazarı: Devlet düzenini biraz daha bozacak olan başkanlık anayasasından vazgeçilmelidir

"Benim sözlerim Kur’an’dan anladıklarımdır"

26 Aralık 2016 17:31

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'yi kuran çekirdek kadronun da içinde yetiştiği Milli Görüş hareketinin kurucusu Necmettin Erbakan ile birlikte "Adil Düzen" fikrini inşa eden isimlerden Süleyman Karagülle, daha önce dile getirdiği başkanlık sistemi eleştirilerine bugünkü yazısında da devam etti. "Yeni anayasa teklifinin Batı merkezli olduğunu" söyleyen Karagülle, “Şimdiki anayasa da böyle müellifi olmayan, nerede hazırlandığı bilinmeyen bir anayasadır. Devlet düzenini biraz daha bozacak olan bu anayasadan vazgeçilmelidir. Başkanlık sistemi getirilecekse bile bir ilim heyetinin bir başkanın başkanlığında çalışması ile getirilmelidir. Benim sözlerim Kur’an’dan anladıklarımdır" ifadesini kullandı.

Karagülle'nin Akit'te "Kanunlar ve yeni anayasa" başlığıyla yayımlanan (26 Aralık 2016) yazısı şöyle:

Sermaye dünyaya uygarlığı götürmüş ve oraları dinsizleştirerek sömürmek istemiştir. İslâm ülkelerini de yenmiş, teknik üstünlüğü ile yöneticileri dize getirmiştir. Ne var ki hukuktaki üstünlüğü ve dindeki ileriliği sebebiyle halkı yola getirememiştir. 93 harbi (1878), Balkan Savaşı, Birinci ve İkinci Cihan Savaşları, Osmanlıları devre dışı edip Müslümanları da Avrupa uygarlığının içinde eritmeyi hedeflemiştir. Bunun için önce “inkılap” adı altında kendi kanunlarını dayatmış, sonra da medreseleri kapatarak İslâmî kanunları unutturmak istemiştir.

Bunun için meclisler oluşturulur, hükümetler kurulur, basın sorunları ortaya koyar, hükümet kanun yapılmasını ister, Adalet Bakanlığı’na havale edilir, Batı’da hazırlanan kanunlar Adalet Bakanlığı Kanunlar Komisyonu’na gelir. Bir görevli onu tercüme eder, parafe eder, şefine verir, o da imzalar. Sonra o da reisine verir, o da imzalar. Bakanlar imzalar, Bakanlar Kurulu’na gelir, Meclis’e gönderilir, komisyonda görüşülür ve Genel Kurul’a gelir. Orada kabul edilerek yürürlüğe girer. 

Batı’da hazırlanan kanunlar Türkiye aleyhine hazırlanır. Denetlemeden geçirilirken herkes bir şeyler ekler ve çıkarır. Kanun, kanun olmaktan çıkar ve Türkiye’de “kanun” yerine “çelişkiler yumağı” hâline gelir. Bunu bilen Mustafa Kemal kanunları aynen kabul etmiş ve Batı için hazırlanmış kanunların zararsız olduğunu düşünmüş, bir devletin müstemlekesi hâline gelmemesi için de değişik kanunları değişik devletlerden tercüme ettirmiştir. Bu durum kanunlar arası uyumsuzluğu doğurmuş ama buna çare bulamamıştır. 

1961 ve 1982 Anayasalarını askerler ilim heyetine hazırlatmış ve birlik sağlamaya çalışmışlardır. AK Parti ise Avrupa Birliği’ne gireceğiz diye yasaları ilim heyetiyle değil, yukarıda anlattığım usullerle değiştirmiştir. Örnek olarak Ceza Kanunu’nu kim hazırladı; hangi başkanın yönetiminde hangi ilim heyeti? Sıradan milletvekilleri kanun hazırlayabilir mi?

Şimdiki Anayasa da böyle müellifi olmayan, nerede hazırlandığı bilinmeyen bir anayasadır. Bir arabanın değişik modellerinin parçalarını toplayıp çuvala doldurmakla araba olmaz. Arabanın projesi sonunda bir kaptan çıkmalıdır. Devlet düzenini biraz daha bozacak olan bu Anayasadan vazgeçilmelidir. Başkanlık sistemi getirilecekse bile bir ilim heyetinin bir başkanın başkanlığında çalışması ile getirilmelidir. 

Herkesin görüşü alınmalıdır ama sonunda bir beyinde birleştirilmelidir. Anayasanın değişmesi için %5 oy için bir ilim adamı seçilmelidir. Böylece sivillerin oluşturduğu bir heyet oluşturulmalıdır. Bunlar ilim adamı olmalıdır. Devlet Planlama Teşkilatı ve tüm Üniversiteler bunların emrine verilmeli, herkesi çalıştırabilmelidirler.

Her ilim adamı bunlardan yararlanarak yirmi değişik Anayasa hazırlanmalıdır. Sonra ikişer ikişer gruplanarak yirmi Anayasa on Anayasa’ya indirilmelidir. Uzlaşamadıkları yerlerde hakemlere gitmelidirler. Hakemler diğer merkezin ilim adamlarından seçilmelidir. Sonra on Anayasa aynı şekilde beş Anayasaya indirilmelidir. Hakemler hep devrede olmalıdır.

Beş kişilik heyet sıralama usulü ile kendisine bir başkan seçmelidir. Başkan istişare ederek kendisi tek metin hâline getirmelidir. Diğer üyelerin hakemlere gitme yetkileri olmalıdır. Sonunda hakemlerin kararları ile denetlenen bir beyin tarafından Anayasa hazırlanıp Meclis’e gönderilmelidir. Meclis Komisyonu’nda ve Meclis’te yeter ekseriyet bulunursa kabul görmelidir. Gerekli görüldüğünde halk oylamasına gidilmelidir.

Ne var ki bir Anayasa birden uygulanamaz, en az on yıllık bir geçiş döneminin geçmesi gerekir. Mevcut heyet ideal Anayasa geçiş maddelerini benzer usullerle hazırlayacak ve geçiş on senede tamamlanacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti bir asırdır, iki partiden çok partiye, bütün çabalarına rağmen geçememiştir. Ben yazılarımı halk anlasın çok kimse okusun diye yazmıyorum. Bilenler anlasın ve onlar okusun ve anlasın diyorum. Çok az kimse okuyor. Ne var ki gelecekte okuyanlar olacaktır. Nitekim benim söylediklerimi anlayan Erbakan ve Akayev (Kırgızistan) büyük başarılara imza attılar. Benim söylediklerimi yaptılar demiyorum. Onlar kendi içtihatları ile hareket ettiler. Sadece her söze kulak verdiler, bu arada kulak verdikleri arasında Akevler de vardı. Kimseden benim dediğimi yapmasını istemiyorum. Ama başarılı olabilmeleri için ben anlatmasam da onlar anlamalıdırlar. Benim sözlerim Kur’an’dan anladıklarımdır.

İlgili Haberler