Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, Adana'nın Aladağ ilçesinde meydana gelen 11 çocuğun ölümüyle sonuşlanan yurt faciası hakkında "O yurt, bir ticarethane değildi. Yöneticileri para kazanmak için değil.. Ulvi gayelerle o yurdu açmışlardı. O yurt ve benzeri yüzlerce yurtta, dar gelirli ailelerin çocukları, tamamen bedelsiz veya sembolik karşılıklarla yatılı kalıyorlar, okullarına devam etme imkanı buluyorlar" dedi.
Ali Karahasanoğlu'nun Yeni Akit gazetesinin bugünkü nüshasında yayımlanan 'FETÖ yurtlarını çok ararmışız!' başlıklı yazısı şöyle:
Adana Aladağ’daki kız yurdunda çıkan yangında 11 ortaöğretim öğrencisi yavrumuz ile 1 de öğretmenimizi kaybettik..
Tabii ki üzüldük..
Tabii ki ihmali olanlar varsa, onların soruşturulması, yeni ihmallerin önlenmesi açısından zorunlu..
Ama dolduruşa da gelmeyelim..
O yurt, bir ticarethane değildi..
Yöneticileri para kazanmak için değil.. Ulvi gayelerle o yurdu açmışlardı..
Kapı kapı dolaşarak toplanan yardımlarla..
O yurt ve benzeri yüzlerce yurtta, dar gelirli ailelerin çocukları, tamamen bedelsiz veya sembolik karşılıklarla yatılı kalıyorlar, okullarına devam etme imkanı buluyorlar..
O yurt; hayır sahiplerinin yardımları ile hizmet veren, devlet okuluna devam eden çocukların kaldıkları bir yurt..
Hani geçtiğimiz hafta tartışıyorduk ya..
Erken evliliklerin önlenmesinden bahsediyorduk ya..
İşte bu yurt ve benzerleri..
Erken yaştaki evlilikleri önleyen bir araç..
Ben isterim ki, yine bedelsiz olsun, ama devlet eli ile olsun..
Devlet eli ile olamayan yerlerde de, yine hayırseverlerin yardımı ile faaliyetlerine devam etsinler..
İllerde, ilçelerde, hatta kasabalarda ya devletin ya da hayırseverlerin yurtları olsun ki.. Kızlarımız küçük yaşta evlilik yapmaya mecbur bırakılmasınlar..
Eğitimlerini tamamlasınlar..
En azından, lise seviyesinde bir eğitimden sonra, yuvalarını kursunlar..
Sorunlara hep din karşıtlığı penceresinden bakanlar ise..
“Erken evlilik” deyip, saldırıyorlar..
Eğitim çağındaki küçüklere (erken yaşta da evlenmemeleri için) yardım amacı ile kurulan yurtların yöneticileri dindar insanlar diye, ordaki olumsuzlukları gerekçe gösterip yine saldırıyorlar..
Dertleri küçüklerin haklarını korumak mı?
Yangında hayatını kaybeden çocuklarımıza mı acıyorlar?..
Hayır, bin defa hayır, milyon defa hayır..
Küçüklerin haklarını korumak isteselerdi, böylesi vahim bir olayı gülerek ekranlara taşımazlardı..
Binbir rica ile televizyona bağladıkları devlet görevlisi olay ile ilgili bilgi verirken, “Siz anlatıyorsunuz ama, bu arada ölü sayısı da 13’e çıktı”diyerek, büyük bir sevinç ile, olmayan 13. ölümü, saniyesinde haber verme pişkinliğine imza atmazlardı..
Kaybettiğimiz çocuklar, hepimizin çocukları..
O yurdun yöneticileri, kendi çocukları o yurtta kalıyormuşçasına gerekli tedbirleri almışlarsa..
Yapılacak ne var?
Anne babası ile aynı araçtayken, karışılan trafik kazasında çocuklarımız ölmüyor mu?..
Hangi anne baba, çocuğunun ölmesine sebep olmak ister?
Taşımalı eğitim sebebi ile, devletin kontrolünde oldukları halde de, onlarca öğrencimiz hayatını kaybetmedi mi?
Özel yurt değil de, devlet yurdu olunca, öğrencilerin kaza sonucu ölümleri tümü ile engellenmiş mi oluyor?
Kaldı ki..
Devlet yapabiliyorsa..
“Devlet yapmasın.. Özel yurtlar daha iyi” diyen de yok..
Herkes dürüst olsun.
Samimi olsun..
Şunu da ekleyelim..
O yurdun yöneticileri, kendi çocukları o yurtta kalıyormuşçasına gerekli tedbirleri en ince ayrıntısına kadar almamışlar ise..
Küçücük bir ihmal göstermişler ise..
O zaman da..
Devlet soruştursun, gereken müeyyideyi de uygulasın..
Ama toptancılığa da soyunulmasın..
Bütün cemaatlerin yurtlarına kilit vurulmasını isteyenlere, eyvallah edilmesin..
Allah rızası için, kapı kapı dolaşıp, yardım toplayan.. O yardımları, küçük yavrularımızın yetişmesi için yurtlara, okullara kanalize edenlere..
Ticari rant uğruna çocuklarımızın can vermesine sebep olmuşlarcasına, tahkiratta bulunulmasın.
Boğaz’a nazır yalılarında viski yudumlayanların, yurdun ücra köşelerinde zor şartlar altında çocuklarımıza hizmet vermeye çalışan fedakar insanlara saldırmalarına, fırsat verilmesin..
•
Aladağ’da kaybettiğimiz çocuklarımıza sahip çıktıklarını iddia edenlerin içinde.
Laikçi Kemalistler bir yana..
Bir de FETÖ’cüler var..
“Gülen’in yurtlarını daha çok ararsınız. Oh olsun” tiviti atanlar bile var..
Bu kadar alçalmışlar..
Bu kadar ahlaksızlaşmışlar..
Sanki onların yurtlarında, hiç kaza yaşanmıyordu!..
Ah ah..
Gülen’in yurtlarında yaşanılanlar, kaza ile sınırlı kalsaydı..
15 Temmuz ile gördük ki, Gülen’in yurtlarında yaşanılanlar, çok daha vahim..
Çok daha korkunç..
O yurtlarda kalıp. Gülen hipnozu ile yetişen gençlerin, kendi halkına nasıl kurşun sıktıklarını gördük..
Kendi güvenlik görevlilerini, polislerini bombalayan satılmış hainler olduklarını gördük..
Dahası var..
Kendi kimliklerinden kopan çift kişilikli insanlar olduklarını gördük..
Adı “Adem” olan Gülen mensubu, isminden utanıyor olmalı ki, “Adam” diye ismini deklare ediyor..
ABD’lilere şirinlik yapıyor.
“Ahmet” olan adını “Matt” yapıyor..
“Selçuk” olan adını, “Steven” yapıyor.
“Kemal” olan adını, “Kevin” yapıyor.
“Timur” olan adını, “Tim” yapıyor..
Böyle böyle gidiyor, Müslüman isimlerinden utanırcasına, yaşadıkları ABD’de, gayrimüslimlerin isimlerini kullananlar..
Böyle bir dejenerasyonu gençlerimize reva görenler, hangi hakla karşımıza çıkıp, “Gülen’in yurtlarını çok ararsınız” diyebilir ki?
Gülen’in yurtlarının neyini arayacağız?
Bizler, çocuklarımızın isimlerinin John olmasını mı istiyoruz?
Matt olmasını mı istiyoruz?
Kevin olmasını mı istiyoruz?
Ki, Gülen’in yurtlarını arayalım..