Gündem

Akil İnsanlar’dan ilk rapor: Hükümete ana dilde eğitim önereceğiz

Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti Başkanı Can Paker: Yerel yönetimler kısmen vergi toplayabilir, vergi koyabilir

27 Nisan 2013 04:50

 

Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti Başkanı ve TESEV Başkanı Can Paker, Malatya, Elazığ, Van ve Hakkari ziyaretleri ardından heyetin hükümete sunacağı raporda yer alacak talepleri açıkladı. “Biz sadece elçi değiliz, bir sentez yaratıp onu aktarmaya çalışacağız” diyen Paker, “Batı için henüz çok yabancı bir kavram” notu düşerek, “Ana dilde eğitim önereceğiz” dedi. Raporda “yeni anayasada etnik vurgunun yapılmasını” da tavsiye edeceklerini belirten Paker, “Koruculuk meselesinin ortadan kalkması için de bazı şeyler olacak” ifadesini kullandı. Üyelerini Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mahmut Arslan, Abdurrahman Dilipak, İzzettin Doğan, Abdurrahman Kurt, Zübeyde Teker ve Mehmet Uçum’un oluşturduğu heyetin başkanlığını yapan Paker, yerel yönetimde “Avrupa Konseyi’nin yerel yönetim felsefesine uygun bir model”in geliştirilebileceğini söyledi. Paker, modeli “Kısmen vergi toplayabilir; vergi de koyabilir” sözleriyle somutlaştırdı.

Murat Sabuncu ve T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın’ın SKYTURK 360’ta sunduğu “Gündem ve Ekonomi” programına konuk olan Can Paker, Akil İnsanlar Heyeti çalışmalarına dair şöyle konuştu: 

“Her hafta dört gün bölgedeyiz. Malatya, Elazığ, Van ve Hakkari’yi ziyaret ettik. Malatya’da 168, Van’da 200’ün üzerinde sivil toplum kuruluşu var. Meseleyi Türkiye’nin Batı’da yaşayanlar tarafından nasıl görüldüğünü anlayabilmek için bir araya geldik. Hem Doğu’yu, hem Batı’yı bilen bölge insanı meseleyi nasıl görüyor anlamak istedik. Çok da faydalı oldu. İstanbul’da yaşayanlar biraz daha toleranslı bakıyor duruma. Bölgedeki insanlar daha çok günlük dertleriyle meşguller.”

 

‘Bölgede iki azınlık var; ulusalcılar ve Kürt kısmının aşırıları’

 

“Bölgede ekonomi ile ilgili talepler çok az. Esas mesele kimlik ile ilgili talepler. İstanbul ile aradaki en büyük fark bu. Şehirleri ayrı düşünmek lazım ama bakıldığında bölgede iki türlü azınlık var. Birincisi, ulusalcı gibi bakan ve süreçten aşırı endişeli olan ve bir de Kürt kısmının aşırıları. ‘Öcalan serbest kalsın, eyalet olsun, bayrak asalım’ gibi. Ama büyük çoğunluk, barış olsun, biz artık bu meseleyi götürmeyelim, diyor. Evlatlarını kaybetmiş insanlardan, sivil toplum üyelerine kadar herkes böyle düşünüyor.”

 

‘Çözüm sürecinin sonu, yeni anayasal sürecin başlangıcı olacak’

 

“Bu grupta soru işaretleri var. Altı nasıl doldurulacak? Onlara şu cevabı veriyoruz: Barış süreci Türkiye’de anayasanın yapımında veya insan haklarının Türkiye’de daha iyi bir noktaya gelmesinin bir başlangıcı olacak. Yani çözüm sürecinin sonu, yeni anayasal sürecin başlangıcı olacak, her ikisi aynı anda götürülemez. Türkiye’deki gerek anayasa süreci gerekse insan hakları sürecinin toplumdan gelmesi gerektiğine inanıyorum. Önce oy veren kitleye bakarım. Bu siyasi partiyi, parti de lideri tayin eder diye bakarım. O sürecin sonucunda yapılması istenen demokratikleşme ve insan hakları toplumsal talebin bir sonucu olarak meydana gelecektir.”

Paker, “Bunun için çıta nedir; örneğin ana dilde eğitim mi, yerinden yönetim mi, anayasada etnik vurgu mu” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Bunların üçü de yapılabilir şeyler. Enteresan bir şekilde bölgede anadilde eğitim ile ilgili referanslar İslam’dan veriliyor. Yani büyük ölçüde dinsel olarak da veriliyor. Yerinden yönetim veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiği gibi konular zaten Türkiye’nin zaten objektif gereksinimi. Türkiye Ankara’dan yönetilemiyor.”

 

‘Raporda ana dilde eğitim de, koruculuğun kalkması da olacak’

 

Can Paker, “Hükümete sunacağınız raporda önerileriniz neler olacak mı, neler olacak” sorusuna “Tabii olacak, ana dilde eğitim de olacak, koruculuk meselesinin ortadan kalkması için de bazı şeyler olacak. Yerel yönetimlerin güçlenmesiyle ilgili de talepler var.”

Yerel yönetime ilişkin olarak yöneltilen “Bu model nasıl konulacak” sorunu Paker şöyle yanıtladı:

“Bence özerklik değil. Daha çok Avrupa Konseyi yerel yönetim felsefesine uygun bir şey olabilir. Bütün dünyada yerelliğe doğru gidiş var. Ulus devletin eski gücünde olmaması küreselleşmenin getirdiklerinden dolayı.”

 

‘Yerel yönetimler kısmen vergi toplayabilir’

 

Paker, “Somutlaştırıldığında, yerel yönetimlerin yeni yükümlülükleri neler olabilir sizce” sorusuna karşılık olarak “Mesela vergi toplayabilir kısmen. Vergi de koyabilir. Ama bu bir tartışma. Her ülke için ayrı bir optimal noktası var” dedi.

Can Paker, bölgede Başbakan Tayyip Erdoğan ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin algıyı şöyle açıkladı:

“Belirli bir kesim, bu işi sadece Erdoğan yapar, elini taşın altına koydu, biz minnettarız diyor. Belirli bir kesim de Öcalan olmasaydı biz bu yola çıkmazdık, o çıkın dediği için çıktık, diyor.”

 

‘Öcalan’ın bu kadar popüler olacağını düşünmüyordum’  

 

“Öcalan’ın popülaritesi sizi şaşırttı mı” sorusunu Paker, “Evet, bu kadar popüler olacağını düşünmüyordum. Toplumdan bu kadar uzak kalmış birinin bu kadar popüler olmasını beklemiyordum. Kandil’in daha etkili olacağını düşünürdüm. Öcalan’dan daha güçlü bir siyasi figür yok bölgede, Kürt hareketinin içinde” diyerek yanıtladı.

 

‘Süreçte aksaklık olursa Öcalan’ın gücü azalmaz’

 

“Kandil mi, Öcalan mı daha güçlü” sorusuna Paker şöyle cevapladı:

“Öcalan’ın gücü kandilden çok daha fazla. Sürecin ilerlemesinde aksaklık olursa Öcalan’ın gücünün azalacağını düşünmüyorum. Ama samimiyetle söyleyeyim, eğer bu süreci başarıyla bitmezse Türkiye inanılmaz bir felaketin içine girer. İnsanlar son umudu olarak bakıyor buna. Gitmeyen anlayamaz.”

TESEV Başkanı Can Paker, CHP’nin çözüm sürecindeki tavrını nasıl yorumladığının  sorulması üzerine “Ana muhalefet süreçte yer alsaydı çok daha etkili bir süreç olurdu. Yeni bir sürece giriyoruz, artık Türkiye’nin sahibi herkes olacak. Önce yanyana sonra da beraber yaşama süreci olacak” dedi.

Paker, Türk sorunu ve Türklerin endişelerine dair de “Sadece Kürt meselesinde değil, daha önceleri Türkiye’deki demokratikleşmeyle ilgili yaptığım söylemlerden dolayı da tepki aldım. Bu zümre gerçek bir demokrasiye alışkın olmadığı için bu endişeler geliyor. Kendi aralarında demokratikler ama Türkiye’deki demokrasiye alışkın değiller” ifadesini kullandı.

 

‘Basındaki çarpıklıklar mülkiyet yapısıyla alakalı’

 

Basın ve ifade özgürlüğü hakkında “Basındaki çarpıklıklar mülkiyet yapısıyla alakalı” diyen Paker, “Genel yapı, basının özgür olmasına mani olacak şekilde. Mülkiyet yapısı temel sorundur. Bu sorun olmasa herhangi bir siyasi parti nasıl baskı yapabilir? Bu yapıyı değiştirmek kolay değil. Belki hukuksal önlemlerle hükümet ve sahibinden daha bağımsız hale getirilebilir” dedi.

 

‘Raporda ana dilde eğitim, anayasada etnik vurgu önereceğiz’

 

Akil İnsanlar Doğu Anadolu Bölgesi Heyeti Başkanı Paker, “Raporda sürpriz bir öneri olacak mı” sorusu üzerine anadilde eğitim ve anayasada etnik vurgu önereceklerini açıkladı. Paker, şunları söyledi:

“Aldıklarımızı önerdiğimizde batı için her şey sürpriz olabilir. Ana dilde eğitimi önereceğiz. Batı için henüz çok yabancı bir kavram. Anayasada etnik vurgu yapılmasını önereceğiz. Biz sadece elçi değiliz. Belirli bir sentez yaratıp onu aktarmaya çalışacağız.”