Hürriyet yazarı Akif Beki, Atatürk Havalimanı'nda 44 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili olarak, "Sarsıcı katliamlar, bütün Batı gibi bizi de Esad’la IŞİD melaneti arasında nihai bir tercihe sürüklüyor. Artık bununla yüzleşmemiz kaçınılmaz. Rusya ve yerel müttefikleriyle omuz omuza IŞİD’e karşı ortak cephede yer almak, mecburi istikamet görünüyor" dedi.
Akif Beki'nin, "Esad mı, YPG mi IŞİD mi daha kötü?" başlığıyla yayımlanan (2 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Sıra Suriye politikasıyla yüzleşmeye geldi.
Komşum Özkök’ün dün sorduğu soru, daha fazla ertelenemez.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ‘Suriye politikamızı Rusya’yla koordine edeceğimiz’i bildirdiği için değil sadece...
Rusya ve İsrail’le iyileşmenin bıraktığı boşluğu, bize nefes dahi aldırmadan IŞİD doldurmaya yöneldiği için ertelenemez bir soru.
Madem kaçarımız yok, ellerimizi başımızın arasına alıp düşünelim şimdi.
Suriye’de bizim için en büyük tehdit hangisidir:
Esad mı?...
YPG mi?...
IŞİD mi?...
Komşum haklı, karar verme zamanı.
***
Esad kalıyor mu, gidiyor mu? Suriye’de kim terörist, kim değil?
Rusya’yla anlaşma, üstüne de IŞİD terörü bütün melanetiyle bu soruyu getirip dayattı gündemimize.
Dünkü Lavrov-Mevlütoğlu görüşmesinden ‘terörle mücadelede birlikte çalışma’ mesajları çıktı.
IŞİD’e karşı Rusya’yla hangi siyasi çözümde buluşacak Türkiye?
Öyle can yakıcı bir soru ki diğer bütün sorunları bastırıp en öne geçti.
Yani savsaklama lüksüne sahip değiliz. Öyle ya da böyle yüzleşip üstesinden gelmemiz gereken bir açmaz.
Her şeyin üstünde bir öncelik ve aciliyet kazandı şimdi; yeni Suriye politikamız ne olacak?
***
Hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetten gelecek ‘çark’ salvolarını öngörmemiş olamaz.
Yine de eleştirileri göze alarak Rusya’yla el sıkışma ve İsrail’le düzelme adımları atmaları, Türkiye’nin menfaatine.
Fakat arkasını nasıl getireceklerini de hesap etmiş olmalılar.
Biz bilmesek bile bir oyun planımız mevcut mudur? Ne yapacağımız, sırada hangi adımların atılacağı gibi soruların karşılıkları önceden hazırlanıp bir dosyaya konmuş mudur?
Umarım...
Çünkü Putin’i yumuşatmaktan, İsrail’le buzları eritmenin bir yolunu bulmaktan daha az çetrefilli değil Suriye politikamızın içinden çıkmak.
Bütün bu hay huy arasında kaynamaması gereken bir mesele; IŞİD vahşeti, Esad’la YPG’ye karşı tavrımızda bir değişikliğe zorlayacak mı bizi?
***
Suriye politikamızda radikal bir revizyona doğru itiliyoruz.
IŞİD’in İstanbul katliamını bu gözle de değerlendirin.
Fransa, IŞİD sopasıyla nasıl Esad’a razı olacak hale sokulduysa Türkiye üzerinde de benzer bir etki oluşturmak amaçlanıyor olmasın?
IŞİD, kullanışlı bir ikna aracı gibi işlev görmedi mi Paris ve Brüksel katliamlarında?
Kimin daha az kötü olduğuna ikna olmamakta diretenlerin gözünü açma aracı gibi...
Ölümü gösterip sıtmaya razı etme aracı...
Başka ülkeleri kendi can derdine düşürerek Esad’ın varil bombalı katliamlarını, başka bir katil sürüsünün katliamlarıyla örtbas etme aracı...
Şam rejiminin varil bombalı hunharlıklarını, tüyler ürpertici başka hunharlıklarla unutturma aracı...
Seçenekleri ikiye düşürüp iki barbarlıktan birini seçmeye zorlama aracı: Esad’ın barbarlıkları mı, IŞİD’in barbarlıkları mı?
***
Bu arada küçük bir hatırlatma, bu iki barbarlıktan biri doğrudan sizi vuruyor, diğeri ise Suriye’de başka masumların celladı.
Hangisi sizin için daha can yakıcı, daha tehlikeli, daha korkutucu bir tehdit? Ve hangisinin yok edilmesi daha büyük öncelik taşıyor?
Bizi, iki kötülük arasında Esad’ın daha az kötü olduğuna ikna etme kabiliyeti yüksek bir katliama uğradık.
Atatürk Havalimanı’na kadar sokulan melun bir düşmanın saldırısıyla silkelendik daha yeni.
Sınırlarımızın içindeki IŞİD mi öncelikli düşman, dışındaki Esad ve YPG mi bu durumda?
İki kötüden birini tercih edecekseniz, hangisini diğerine tercih edersiniz?
Son bir hatırlatma; şıklar arasında ‘hiçbiri’ seçeneği tanınmıyor. ‘Al birini vur ötekine’ demek de yok.
Ve seçeneklerden birinin ucu, Esad ve YPG’yle bir olup IŞİD’le savaşmaya çıkıyor.
Ona göre söyleyin, hangisi?
Sarsıcı katliamlar, bütün Batı gibi bizi de Esad’la IŞİD melaneti arasında nihai bir tercihe sürüklüyor.
Artık bununla yüzleşmemiz kaçınılmaz.
Rusya ve yerel müttefikleriyle omuz omuza IŞİD’e karşı ortak cephede yer almak, mecburi istikamet görünüyor.