Karar yazar Akif Beki Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in vergi zamlarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamaları eleştirdi. Beki, "Başbakan Yardımcısı Şimşek’in getirdiği izah, bu çağrıyla uyumlu. Hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkeleriyle örtüşüyor.Cebinden çıkan paranın nereye harcandığını milletin de bilmesi önemli elbette.Fakat yine de küçük bir pürüz var. Açıklama, söylenen harcamaların gerekliliği açısından yeterince doyurucu ve ikna edici mi?" dedi.
Beki'nin "Vergi iknasına ha gayret Sayın Bakan!" başlığıyla yayımlanan (7 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, zamları şöyle bir zaruretle açıkladı:
“Yeni silah sistemlerini almak için kaynak ihtiyacımız var. Türkiye, önümüzdeki yıl savunma için 17-18 milyar liralık ilave harcama yapacak.
2018’de Türkiye’nin etrafındaki tehditlerle baş edebilmesi, caydırıcı bir güce sahip olabilmesi için ilave silah sistemleri gündemde. Bu harcamaları borçlanmayla karşılamak yerine ek vergi artışlarını tercih ettik.”
Yani Rusya’dan satın alacağımız S-400’lerin parası, MTV artışlarından çıkacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vergi zamları için ne demişti: “Ben yaptım oldu demekle olmaz. Zamların gerekçeleri önce halka anlatılmalı ve toplum gerekliliğine ikna edilmeli...”
Başbakan Yardımcısı Şimşek’in getirdiği izah, bu çağrıyla uyumlu. Hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkeleriyle örtüşüyor.
Cebinden çıkan paranın nereye harcandığını milletin de bilmesi önemli elbette.
Fakat yine de küçük bir pürüz var. Açıklama, söylenen harcamaların gerekliliği açısından yeterince doyurucu ve ikna edici mi?
Silahlanma yarışına karşı değil miydik?
Ha bir de tutarlılık sorunu kalıyor geriye.
MTV zamlarının gerekçesi, daha önce deklare edilen hükümet politikalarıyla tutarlılık arz ediyor mu?
Bu konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında dünyaya yaptığı iki çağrıyla baş başa bırakıyorum Sayın Şimşek’i.
Birincisi, MTV müzik kanalına Live8 konserleri için verdiği röportajdan.
“Yoksulluğu Tarihe Gömelim” kampanyasına destek sadedinde, küresel silahlanma yarışına şu eleştirilerle karşı çıkmıştı:
“Dünya son yıllarda savunma sanayinde ciddi harcamalar yapmaktadır. Özellikle 2004 sonu itibariyle yaptığım araştırmalarda gördüğüm, yaklaşık 900 milyar dolar sadece silahlanmaya gelişmiş ülkeler para yatırmışlardır. Yoksulluğun altında yatan gerçek sebebin bu harcamalar olduğunu düşünüyorum.
Silahlanma çılgınlığına şu tepkisi de ABD’de katıldığı bir panelden:
“Terör bir netice, bir gerekçe değil. Acaba biz terörle ilgili gerekçeleri ortadan kaldırabildik mi? Terörün gerekçeleri yoksulluktur, yokluktur, cehalettir. Bunu yok etmenin gayreti içinde olmalıyız. Varlıklı olan ülkeler, silahlanma yarışı yerine yokluğu ve yoksulluğu ortadan kaldırmanın gayreti içine girmelidir.”
Peki ne değişti?
O günden bugüne silahlanma yarışı hız kesmedi, hızlandı. Neredeyse iki katına çıktı.
Türkiye’nin savunma giderleri de azalmadı, arttı.
Son rakamlara göre, dünyadaki en büyük silah alıcıları sıralamasında 6’ncı sırada yer alıyoruz.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün geçen yıl açıkladığı veriler, sadece son 5 yıllık silah satışlarında yüzde 14’lük artış yaşandığını gösteriyor.
İhracat şampiyonluğu ABD ile Rusya’da.
ABD, yüzde 27’lik artışla dünya silah ihracatının üçte birini gerçekleştiriyor. En önemli müşterileri de Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri. Hemen arkadan Türkiye, üçüncü geliyor.
Dünyaya satılan silahların dörtte biri ise Rusya’dan. Hindistan, Çin ve Vietnam başı çekerken, Rusya’nın hatırlı müşterileri arasına şimdi S-400’lerle biz de katılıyoruz.
Madem bir ikna çabasına girildi, oldu olacak silahlanma karşıtlığımızdaki bu değişimin gerekçelerinin de topluma izahı gerekmez mi Sayın Bakan?