Gazeteci – yazar Ahmet Ümit, muhalif bir duruşu olduğunu hatırlatarak, “Bir yazar biat etmez, iktidardan yana olmaz” dedi. İktidarların olumlu tavırlarının desteklenebileceğini de vurgulayan Ümit, “Olumlu tavırları olursa desteklenir ki olduğunda destekledim. Ama ‘Yazar sesini çıkarmasın’ beklentisi var” diye konuştu. Güneydoğu’da yaşanan çatışmalar dolayısıyla sık sık kendisine “Niye oraya gitmiyorsun?” diye tepki gösterildiğini söyleyen Ahmet Ümit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben gideyim de ne yapayım oraya şimdi? Gidip ölsem daha mı iyi olacak? Tahir Elçi öldü mesela, müthiş bir kayıp. Ne oldu? İnanılmaz bir tepki bu. Öyle bir kamplaşma var ki ‘ya bendensin, ya hainsin.’”
Son çıkan kitabı “Elveda Güzel Vatanım” ve gündeme dair Habertürk’ten Balçiçek İlter’e konuşan Ahmet Ümit, kitabının uygun fiyata satıldığını belirterek, “Okurlar benim için müşteri değil, dost, arkadaş. Okur dostu bir fiyat olsun dedik Üstelik kosanla da bir nevi mücadeledir” dedi. Korsan kitaplara tepkisini de dile getiren Ümit, “Kitabımın korsanını gördüğümde kırılıyorum, inciniyorum, bir de devlete kızıyorum, basılır basılmaz ben vergimi ödüyorum kaçarı yok, sen neden yazarı, yayınevini korsandan korumuyorsun?’’ diye konuştu.
Ahmet Ümit’in açıklamaları şöyle:
Hava için mi alıyor insanlar kitabını?
Bir ara Orhan Pamuk böyle acayip satmıştı, yani kütüphanede bulunsun ama okuyan yok. Bu arada ben Orhan Pamuk’a bayılırım, orası ayrı... Doğru söylüyorsun da ben çok Anadolu çocuğuyum. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sait Faik devamcısıyım. Sokaktan geliyorum. Beni AKP’li de okur, MHP’li de CHP’li de. Üstelik duruşum bellidir, hayata bakışım ortada.
Duruşun belli ama senin hiçbir zaman “ötekileştirici” bir dilin olmamıştır.
Yapmam, hayır. Muhalif olmak ne demek? Hayattan, doğadan, insandan yana olmak. Bunun karşısında kim varsa ben onun karşısındayım, kimlerden olursa olsun. İnsanlar bunu anlamıyorlar. Bir yazar biat etmez, bir yazar iktidardan yana olmaz. Ama olumlu tavırları olursa desteklenir ki oldu da destekledim. Ama “Yazar sesini çıkarmasın” beklentisi var. Yapamam bunu.
“Yazar gitsin ölümüne savaşsın’’ diyen de var...
Hah bak, o da ayrı dert. Güneydoğu olaylarında acayip tepki geliyor bana. “Niye oraya gitmiyorsunuz?” diye. Eee ben gideyim de ne yapayım oraya şimdi? Gidip ölsem daha mı iyi olacak? Tahir Elçi öldü mesela, müthiş bir kayıp... Ne oldu? İnanılmaz bir tepki bu. Öyle bir kamplaşma var ki “ya bendensin, ya hainsin”. Yok, böyle bir şey. O yüzden de “Beni herkes okuyor” derken samimiyim, solcusu, sağcısı başörtülüsü, herkes... Çünkü bizi batıracak şey bu; kutuplaşma, ötekileştirme. Farklı görüşlerimiz olabilir, bu bizim düşman olmamızı gerektirmiyor; konuşabilmeliyiz.
560 sayfayı nasıl okuttun?
İnanır mısın “Keşke 1000 sayfa yazsaydın” diyenler var. Kitap yeni çıkmış, “Yenisi ne zaman?” diyor. Müthiş gurur verici tabii. Tabii ki Amerika ya da Almanya’ya kıyasla burada çok daha az kitap okunuyor ama bizim okurumuz da bilinçli. “Memlekette kitap okunmuyor” dersem haksızlık etmiş olurum. Kırılma noktaları Ayşe Kulin, Orhan Pamuk, Ahmet Altan’dır. Yazar dostlarımız 100 binlerle girdi piyasaya. Biz şimdi 250 binle başladık, çıtayı yükseltiyoruz; hoş bir şey. Daha önce 250 bin basan dahi yok.
Sırrı ne bu işin?
Nâzım Hikmet’in Orhan Kemal’e söylediği çok önemli bir şey vardır: “Samimi olacaksın. Elbette çok önemli şeyler yazacaksın ama konuşur gibi yazacaksın. Söyleyecek lafın olacak ama...” Ayrıca emek vereceksin, akıcı olacaksın. Bunların hepsini yaptım ben.
Peki, bir yazar çok başarılı olunca niye kaşımız kalkıyor?
İnan, o kaşı kalkanların problemi. Onların kendi sıkıntısı. İyi edebiyatın ölçütü çok satmak değildir ama az satmak da değildir. Tek bir ölçü vardır, o da zamana direnmesi... Her yazar çok satmak ister, orası ayrı tabii. Kıskançlık bundan.
Sen de kıskanır mısın?
Kıskanırım. Ama kötülük yapmam. Çok satıyorsa, mutlaka okurum, “Niye çok sattı acaba?”... Hoşuma gittiyse “Tamam” derim, gitmediyse o zaman kendi kendime “Medya çok destek verdi” falan derim ama kötülük yapmam. Kıskançlık, rekabet işin doğasında var. Kötü olan, kötülük yapmak. Bana çok kötülük yapıldı. “Sis ve Gece” çıktığı dönemde koskoca yazarlar, eleştirmenler beni gömmeye kalktılar. Solcu kimliğim biliniyor; “Polisin romanını yazdı” diye devrimciyi yazmak kolay; zor olan, benden olmayanı yazabilmek.
Ne hissettin?
Çok öfkelendim, çok üzüldüm. Ama daha çok kamçılandım, Bunlar beni öldürmez, güçlendirir. Daha iyi şeyler yazmaya sevk etti. Saldırılar beni daha da kuvvetlendirdi. Sence bugün gelinen nokta iyi bir cevap değil mi? Kundera der ki “Aslında bütün mesele kendi egonu diğerlerine kabul ettirmektir’’; sonra kolay. Zaten öyle oldu ama 15 yıl sürdü. Ama inan ben gençlere “Haddini bil’’ tavrına hiç girmedim, girmem de..
Söyleşinin tamamı için tıklayınız