Gündem

Ahmet Taşgetiren: İşlenen suçların FETÖ’nün günahı olması yanında AK Parti için de 'bagaj' niteliği ile gündeme taşınıyor

23 Şubat 2020 11:26

Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, AKP'nin muhasebe yapması gerektiğini belirterek, "Siyasi ayak' tartışmaları söz konusu olduğunda da, özellikle muhalefet tarafından 17-25 öncesine gidiliyor ve orada Ak Parti’nin 'devlette FETÖ kadrolaşmasına yaptığı katkılar' ortaya dökülüyor.  Bunun yanında FETÖ’cü elemanların Ak Parti iktidarı gölgesinde, onun açtığı alanı kullanarak işlediği suçlar var. Yargıda, Emniyet’te, Eğitim’de, TSK’de işlediği suçlar… Bunlar da FETÖ’nün günahı yanında Ak Parti için de 'bagaj' niteliği ile gündeme taşınıyor." düşüncesini dile getirdi.
 
Taşgetiren, "Ak Parti kadroları ise, bu tartışmada 17-25 Aralık 2013’ten sonra FETÖ ile verilen mücadeleyi öne çıkarmaya, öncesindeki 'dosya'yı göstermemeye çalışıyor. '17 – 25 Aralık öncesini görmeyin' demeye getiriyor. Belki bir şey daha: 2002 – 2013 döneminin kimi olağanüstülüklerle geçtiği ve yanlışlıklar varsa bu iklimin sonucu olduğu savunması ileri sürülebilir." ifadesini kullandı. 
 

Taşgetiren, "Bu psikolojiyi anlamak mümkün. İnsan yanlışının görülmesini istemez. Ama doğrular gibi yanlışlar da bir yerlerde durur ve bir gün birileri onu kazıyıp ortaya çıkarır. Siyaset de böyle bir şeydir zaten. Kaldı ki, icraatınızın mağdurları oluyor ve onlar için siyasetten de öte bir acı yumağı yüreklerde saklı duruyor. Yıllar cezaevinde geçmiş, ölümler, intiharlar olmuş. Nasıl unutulur?  Ak Parti halen iktidarda ve icraatını sürdürüyor. İlginçtir, bu dönem de kimi bagajların birikimine sahne oluyor." görüşünü savundu. 

Taşgetiren yazısında şunları kaydetti: 

Evet, 15 Temmuz gibi bir travma yaşandı. Bu tür travmaların devleti yönetenler dahil herkesin kimyasını etkilemesi tabiidir. Ancak yine de devletin itidalini koruması ve “Adalet”ten ayrılmaması esastır. Çünkü devlet gücü ezici bir güçtür ve adaletin ıskalanması durumunda altında pek çok masumun ezilmesi kaçınılmazdır. 

Bu dönemde en çok ıskalanan şeyin de “Adalet” olduğu bir gerçektir. En çok adalet alanındaki sorunlara çare aranıyor bu dönemde. “Etik değer zaafı” bulunmasa etik değerler arayışı olmaz. Adalet sağlıklı işlese, adalete güven yerlerde sürünmez. Büyük kitleler halinde soruşturmalar yapılıyor ve binde bir bile olsa masumların ayağına basılıyor. Binde bir bile, on binleri ifade ediyor. 

Bazen ülkelerde devleti yönetenlerin gücünü dengeleyecek bir zemin kalmaz. Devlet adına yapılan her şey, bazen zulüm bile meşrulaştırılır. Medya gücünüzle her şeyi topluma mal edebildiğine inanırsınız. 

Halen devleti yönetenler, dünyevi sorumluluklar yanında “Mahşer ortamı”nı da hesaba katan insanlardan oluşuyor. İlginçtir, bu dönemde haksızlığa uğradığını düşünen insanlar da, bu dünyada ortaya çıkmasa da haklarını “Orada” alacaklarına inanıyorlar. Bu işin bir boyutu. 

Ama dünyevi sorumlulukların gündeme gelmesi de mümkün. 17-25 Aralık öncesini savunmanın zorluğunu bunun için not ettim. Bu dönemin yanlışlıklarını savunma ihtimali ortaya çıkarsa ne olacak? 

Ekranların kıdemlisi Prof. Ersan Şen’in ısrarla altını çizdiği bir ifade var. “Hukuk bumerang gibidir.”  Yani geri döner sizi bulur. Sizin getirdiğiniz kuralları size karşı uygulayanlar çıkar. 

Yazının devamı için tıklayın