Medya

Ahmet Hakan'dan Yasin Aktay'a: Bunlar İlker Başbuğ'u içeri atarken, sen Abant toplantılarında ut çalıyordun!

"Sen bunların operasyon gazetesi Taraf’a güzelleme yapıyordun Yasin Aktay!"

15 Kasım 2016 11:41

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, kendisine yönelik "Epey ayrı taraflardayız. Çok okunan köşe yazarlığından kurnazca hakemlik rolü çıkarmaya tamah etsen de hakem değilsin, tarafın dibisin" diyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay'ı eleştirdi. Hakan, Aktay'ın daha önce kullandığı "Biz saftık cemaate kandık.  Ama CHP, FETÖ'yü en başından bu yana biliyordu, Kılıçdaroğlu yargılanmalı" ifadesini hatırlatarak "Bunlar bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı içeri tıkarken, sen bunların Abant toplantılarında ut çalıp meşk ediyordun Yasin Aktay! Bunlar milli orduya operasyon çekerken, sen bu operasyonlara yazılarınla destek çıkıyordun Yasin Aktay! Bunlar Ali Tatar’ların, Kuddusi Okkır’ların hayatlarını karartırken, sen bunların operasyon gazetesi Taraf’a güzelleme yapıyordun Yasin Aktay" dedi.

Ahmet Hakan'ın "Yasin Aktay'ın yazdıklarına 4 açıdan cevap veriyorum" başlığıyla yayımlanan (15 Kasım 2016) yazısı şöyle:


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, dünkü Yeni Şafak'taki köşesinde bana bir cevap yazmış. Yasin Aktay'ın yazdıklarına dört açıdan cevap veriyorum.

Açı bir:
FETÖ sizin döneminizde palazlanmadı, bu doğru

Yasin Aktay diyor ki:

*

“Bu FETÖ, 50 yıldır faaliyette... Her iktidar döneminde palazlandı... Durum böyle olduğu halde FETÖ’yü AK Parti’nin palazlandırdığı iddia edilemez. FETÖ, AK Parti iktidarında da yoluna devam etmiştir.”

*

Bu da benim cevabım:

*

- Haklısın Yasin Aktay: FETÖ’yü siz var etmediniz, sizden önce de vardı. Ve yine haklısın Yasin Aktay: FETÖ sizin döneminizde palazlanmadı. Çünkü sizin yaptığınıza palazlandırma denmez, ittifak denir ittifak.

*

- Siyaset bilimi profesörüsün, aç bak, o dönemde yapılan ciddi siyasi analizlere. Hepsi “AK Parti/Cemaat İttifakı” diyordu, başka da bir şey demiyordu. Siz de bu analizler karşısında “Saçmalamayın! Ne ittifakı! Biz tek başına iktidarız” falan demeye bile gerek duymuyor, sadece gülümsüyordunuz.

*

- Sizin yaptığınız palazlandırmanın binlerce tık ötesiydi Yasin Aktay. O kadar ki ittifak döneminde bu memlekette sizden çok FETÖ’cülerden çekiniliyordu. Çünkü emniyeti, adliyeyi bunlara teslim etmiştiniz. Emniyetle, adliyeyle işi olanlar, sizi zerre kadar takmazken Pensilvanya’dan tir tir titriyorlardı.

*

- Mahkemede dava kazanmak için hâkim ayarlanmıyor, Pensilvanya’yı ayarlamakyetip de artıyordu bile. Hem siz bunun farkındaydınız hem de polis farkında.

Açı iki:
Senin gibi bir uyanık, bu denli saf olabilir mi?

Yasin Aktay diyor ki:

*

“Bunlar henüz bir suç işlememişti. Türkiye’ye, Türkçeye, eğitime, ülkenin tanıtımına hizmet ettiklerini söylüyorlardı. Biz de buna inanıyorduk.”

*

Bu da benim cevabım:

*

- Demek öyle ha! Demek henüz suç işlememişlerdi ha! Demek milletin bir bölümü bunların zulmü altında inim inim inlerken siz bunların Türkiye’ye, Türkçeye, eğitime, ülkenin tanıtımına hizmet ettiklerini zannediyordunuz ha!

*

- Bunlar bu memleketin milli ordusuna operasyon çekerlerken... Bunlar kozmik odalara dalarlarken... Bunlar milletin bel altına kameralarını dayarlarken... Bunlar gazetecileri içeri tıkarlarken... Bunlar kitaba bomba muamelesi yaparlarken... Bunlar türlü alçaklıklarla milletin parasını himmet adı altında iç ederlerken... Bunların yardakçıları her gün ekranlardan benim gibilere parmak sallayıp “tutuklanacaksın, tutuklanacaksın” diye höykürürken... Siz bunların sadece ve sadece hizmet erleriolduğunu sanıyordunuz öyle mi?

*

- Bunlar bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı içeri tıkarken... Sen bunların Abant toplantılarında ut çalıp meşk ediyordun Yasin Aktay! Bunlar milli orduya operasyon çekerken... Sen bu operasyonlara yazılarınla destek çıkıyordun Yasin Aktay! Bunlar Ali Tatar’ların, Kuddusi Okkır’ların hayatlarını karartırken... Sen bunların operasyon gazetesi Taraf’a güzelleme yapıyordun Yasin Aktay! Bunlar MİT’i ele geçirmeye çalışırken... Sen Pensilvanya’da Fetullah’ın kolunda gülümseyerek pozlar veriyordun Yasin Aktay!

- Şimdi de çıkmış, “Biz bunların Türkiye’ye, Türkçeye, eğitime, Türkiye’nin tanıtımına hizmet ettiklerini sanıyorduk” diyorsun. Hadi diğerleri neyse de... Senin gibi külyutmaz siyaset bilimi profesörü de mi bu denli saftı? Oysa bana yazdığın cevaptaki uyanıklığa ve kurnazlığa bakılırsa... Hiç de öyle saf gibi bir halin yok.

Açı üç:
Demek 17 Aralık'tan önce FETÖ melaike idi ha!

YASİN Aktay diyor ki: 

*

“17 Aralık’tan önce FETÖ’ye karşı koymak için elimizde ne yasal ne de haklı bir gerekçe vardı. Oysa 17 Aralık’ta FETÖ suç işledi. Kemal Kılıçdaroğlu ile farkımız şu: Biz açıkça suç işlemediği zamanlarda FETÖ’yü destekledik. Kemal Kılıçdaroğlu ise FETÖ suç işlediğinde onlarla birlikte oldu.”

*

Bu da benim cevabım:

*

- Demek FETÖ’nün ilk suçu 17 Aralık ha Yasin Aktay! Demek 17 Aralık’tan önce FETÖ bir melaike ha! Demek öyle ha Yasin Aktay!

- Demek FETÖ’nün İlker Başbuğ’a yaptığı suç değil ama Egemen Bağış’a yaptığı suç ha Yasin Aktay! Demek FETÖ’nün Ahmet Şık’ın kitabına yaptığı suç değil ama Zafer Çağlayan’ın saatine yaptığı suç ha Yasin Aktay! Demek FETÖ milli orduya kumpas kurarken suçsuz ama ayakkabı kutusuna kumpas kurarken suçlu ha Yasin Aktay!

*

- Demek FETÖ başkalarına dokunurken masum bir melek ama size dokununca pis bir iblis ha Yasin Aktay!

*

- Bu mudur yani Yasin Aktay? Bu mudur?

*

- Hiç kusura bakma Yasin Aktay. Siz işinize geldiğinizde FETÖ’nün suçlarına ortak oldunuz... Kemal Kılıçdaroğlu da işine geldiğinde FETÖ’nün yanında durdu... Ortak noktanız bu, sadece bu.

*

- İşte tam da bu nedenle... “Biz saftık, bizi yargılayamazsınız ama Kemal Kılıçdaroğlu bizim gibi saf değildi, onun yargılanması gerekir” anlamına gelen sözler sarf etmen, senin kişisel saflığını tekzip etmekten başka bir şey değil.

*

- Çünkü bu türden bir çıkış yapacak kadar uyanık ve kurnaz olan birini, değil FETÖ,feriştahı gelse kandıramaz.

Açı dört:
Benim 17 Aralık'la ilgili durumum

YAZINDA 17 Aralık’ta benimle Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı durumda olduğumu yazmışsın Yasin Aktay.

*

İşin bu kısmıyla ilgili olarak sana bir okuma parçası öneriyorum:

26.09.2016 tarihinde bu köşede çıkan “17/25 Aralık’la dürüstçe bir hesaplaşma”başlıklı yazı.

Ben bu ve buna benzer yazılarla 17 ve 25 Aralık’taki tutumumla hesaplaştım. Ama sen buna rağmen bu konuda bana vurmaya devam ediyorsun.

17/25 Aralık konusunda benim yaptığım hesaplaşmanın yanına bile yaklaşmamış olan Devlet Bahçeli’ye ise tek bir kelime bile etmiyorsun.

*

Neden acaba?