Gündem

'Ağca'yı kaçırmam için emir verildi'

Mehmet Ali Ağca'yı Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçıran Bünyamin Yılmaz, “Ağca'nın kaçırılması için bana emir verildi' dedi.

19 Ocak 2010 02:00

T24 - Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçıran Bünyamin Yılmaz, “Ağca'nın kaçırılması için bana emir verildi. Söz verdim, tükürdüğümü yalamadım. Tek başıma kaçırdım” dedi. Firar sırasında topçu er olarak Maltepe Cezaevi'nde askerlik yapan Yılmaz, Ağca'nın cezaevinden gönderdiği pusulayı götürdüğü Oral Çelik'in kendisine verdiği 20 bin lira ile iki silahı İpekçi'nin katiline teslim ettiğini açıkladı.
 
CNN Türk Haber Müdürü Rıdvan Akar, Ağca'yı askeri cezaevinden kaçıran er Bünyamin Yılmaz'ı yıllar sonra konuşturdu. Yılmaz, CNN Türk'te yayınlanan “Gündemin Rengi” programında Akar'ın sorularına özetle şu yanıtları verdi:
 
Akar – Ağca'nın kaçırılması için size bir görev mi verildi?
 
Yılmaz: Bana Ağca'nın kaçırılması için emir verildi.
 
Akar – Kim verdi bu emri?
 
Yılmaz: Orayı söylemeyeyim.
 
Akar – Ne yapıyordunuz o zaman?
 
Yılmaz: Topçu'ydum askerde. Ben direkt Kartal-Maltepe'ye verildim.
 
Akar - Görev oradan itibaren mi verildi?
 
Yılmaz: Biraz öyle diyelim.
 
Akar – Ne yapıyorndunuz, size emir verenlere rapor veriyor muydunuz?
 
Yılmaz: Mecbur kalmadıkça rapor, bilgi vermiyordum. Bazen veriyordum.
 
Akar - Ne tür bilgilerdi bunlar?
 
Yılmaz: İşte mahkûmlar ne yapıyorlar falan.
 
Akar – Nasıl görevler verildi?
 
Yılmaz: Sadece bir görev verildi, işte “Bu adamı kaçıracaksın” dediler.
 
Akar - O adam kimdi?
 
Yılmaz:  Mehmet Ali Ağca.
 
 
'Söylesem çok büyük sansasyon yaratır'
 
 
Akar – Kim, nasıl verdi bu görevi?
 
Yılmaz: Çok şeyi söylemiyorum. Söylemiş olsam şu anda Türkiye'de çok büyük sansasyon yaratır.
 
Akar – Peki ne yaptınız daha sonra?
 
'Ağca bana şifreli pusula verdi'
 
Yılmaz: Bir müddet sonra Ağca ile tanışmaya başladık... Ferhat Tüysüz'dü... Ağca'yla oturduk konuştuk, uzun sohbet ettik. Her gün bir iki saat konuşuyorduk. Ağca bana dedi ki, gidip İstanbul'dan birkaç kişiyi göreceksin. Bana bir pusula verdi.
 
Akar – Ne yazıyordu pusulada?
 
Yılmaz: Şifre gibi... Pusulada “Ankara'da bir gün, Konya'da iki gün” yazıyordu. Dikkat edin “Ankara'da bir gün, Konya'da iki gün...”
 
Akar – Ne yaptınız o pusulayı?
 
Yılmaz: - Beyazıt'a gittim ilgili Malatyalı bir arkadaşa verdim.
 
Akar - Neymiş pusulanın anlamı, öğrendiniz mi?
 
Yılmaz: Öğrendim.
 
Akar – Neymiş anlamı?
 
Yılmaz: Söylemek istemiyorum.
 
Akar - Parayla mı ilgili?
 
Yılmaz: Hayır.
 
Akar - Örgütle mi ilgili?
 
Yılmaz: Hayır. Şahıslarla ilgili.
 
Akar – Ne yaptınız sonra?
 
'Oral Çelik'in verdiği para ve silahları Ağca'ya götürdüm'
 
Yılmaz: Gittik, Oral Çelik geldi, konuştuk. Bana 20 bin lira para, iki tane de silah verdi. Bunları aldım, Ağca'ya teslim ettim bunları. Teslim ettikten sonra elbise hazırlığına başladım. Kendi asker elbisemi götürdüm Ağca'ya verdim, “Güzel bir asker traşı ol” dedim. Yanılmıyorsam 11. ayın 23'ü veya 24'üydü... 24'üydü. Saat yedi sekiz sıralarıydı, alt koğuşa inmesini söyledim. 1-3 nöbetim vardı. Yarım saat kala Ağca'yı çağırdım. Alt tarafta nöbetçi, üst tarafta iki tane nöbetçi var. Alttaki koğuşla üstteki yedi-sekiz koğuş ayrı. Herkesin kafası karışık. Öyle bir olayın olacağını kimse düşünmüyor.
 
'Nöbetçilere parolayı söyleyip geçtik'
 
Akar – Tek başına mı yapıyorsun?
 
 
Yılmaz: Kimsenin haberi yok, tek başıma yaptım. Emir aldım. Daha sonra yatmaya gidiyorum dedim. Yavaş yavaş Soğanlı'ya doğru (kapıları) açmaya başladım. Nizamiye ile cezaevi arasında 10 kilometre var. Bu bölgede de hep nöbetçiler var. Nöbetçileri gördükçe parolayı söyledik, geçtik. Daha sonra Soğanlı istikametinde yürümeye başladık. 10 dakika geçtikten sonra otobana, TEM otobanına çıktık. (TEM otobanı o sırada henüz yayılmamıştı – T24)
 
'Sivilde olsam yine yaparım, ama askerdeyken yaptığım için pişmanım'
 
Akar – Üzerinizde silahla mı çıktınız?
 
Yılmaz: Üzerimizde silah vardı. Dışarıda herhangi bir aksilik olduğu zaman, araba durdurmak için... Askerdeyken bu hatayı yapmak beni çok üzüyor. Ama sivil olarak yapsaydım yine yapardım. Ama askerde yaptığım için çok büyük pişmanım.
 
Akar – Araba mı durdurdunuz?
 
Yılmaz: Kimse durmuyordu, sonunda bir otobüs durdu. Otobüste 20 tane asker, astsubay vardı. “Kapşonu çek, kimse seni tanımaz” dedim. Mecidiköy'de indik, oradan Tarlabaşı'na gittik. Tarlabaşı'nda bir eve gittik, zili çaldık. Ağca bağırdı. “Halo dayı, halo dayı halo dayı” diye bağırdı.
Sonra kapı açıldı.
 
Ağca: Bünyamin'e bir şey olursa kendini ölmüş bil
 
Akar – Kimler vardı?
 
Yılmaz: İçeri girdiğimizde Mehmet Gürbüz, yanılmıyorsam Hasan Hüseyin Şener, bir saat sonra da Oral Çelik geldi. Bir adam verdiler bana, Ağca “Eğer Bünyamin Yılmaz'a bir yey olursa kendini öldü bil” dedi.
 
Akar – Nereye gittiniz?
 
Yılmaz: Ben Alibeyköy'e gittim. Gittiğimde yanımdaki adama evi göstermek istemedim.
 
Akar – Nasıl yakalandınız?
 
Yılmaz: Beni götüren arkadaş ihbar etti.
 
Akar - Nasıl emin oluyorsun?
 
Yılmaz: Takip etti beni. O insanı gözüm tutmamıştı.
 
Akar - O da mı Ağca'nın arkadaşıydı?
 
Yılmaz: Ağca'nın dalkavuğu.
 
Akar - Ne kadar ceza aldınız?
 
Yılmaz: Papa vurulmadan önce hakkımda 14 sene isteniyordu. Papa vurulduktan sonra 24 seneden başladı istenen ceza. Sonra indirimler falan 8,5 sene falan yattım ve çıktım.
 
Akar – Karar açıklanınca bir slogan attınız...
 
Yılmaz: Evet, yaşasın dünya ve Türkiye'nin bağımsızlık savaşı, diye...
 
'13 sene çocuğumun yüzünü görmedim'
 
Akar – Size talimat verildiğinde bunun hayatınızın 8,5 yılına mal olacağını düşünmüş müydünüz?
 
Yılmaz: Geldim, işin açıkçası oturdum düşündüm. Ağzımdan bir söz çıktı, yapar mısın, yaparım,. Sözümü tuttum, tükürdüğümü yalamadım. Cezaevine girerken 8 aylık çocuğum vardı. 13 sene çocuğumun yüzünü görmedim. Çok ağır bir bedel ödedim.
 
 
Ağca da Bünyamin Yılmaz'ı anlatmıştı
 
Rıdvan Akar'ın programında, İpekçi'nin katili Ağca'nın da Bünyamin Yılmaz'la kaçışlarına ilişkin olarak yaptığı açıklamalardan kesitlere yer verildi.
 
Ağca, Papa II. Jean Paul'e suikast girişiminden dolayı İtalya'da cezaevindeyken yaptığı açıklamada, Yılmaz'ın yardımıyla kaçışı konusunda özetle şunları söylemişti:
 
“Bünyamin Yılmaz denilen bir asker çocukla karşılaştım. Ona masum olduğumu anlattım. Benim cinayet işlemediğime inandı. Bana yardım etmesini istedim. Biraz ülkücü sempatizanıydı. Tek başına yardım etti bana. Burada birçok astsubay, asker ve er şüphe altına girmiş. Gerçekten çok üzüldüm. Hiçbir insanın sorumluluğu yok, sadece Bünyamin Yılmaz vardı... Bana asker elbisesi getirdi, ilk kez Mehmetçiğin elbisesini giydim... Asker elbisesiyle çıktık. Çıkarken bir olayı unutamam... Benim bir ayağım dışarıda, bir ayağım içerde. Tam çıkıyorum, nöbetçi asker 'Saat kaç'  dedi. Allah Allah... Soğukkanlılığımı korudum, saate baktım, hiç unutmuyorum üçe çeyrek vardı...”