T24 - Akdeniz Ülkeleri
Birliği’nin projelerinden ‘Akdeniz Güneş Planı’ ile Afrika’nın
güneşinin Avrupa’yı aydınlatması hedefleniyor. Avrupa ülkelerini baz
alındığında yaklaşık 3 bin kilometrelik bir hat söz konusu olurken, bu
mesafe de şu anki teknoloji ile enerji kaybının yüzde 9, bu
teknolojinin zaman içinde olgunlaşmasıyla da kaybın yüzde 5'e düşeceği
belirtiliyor.Fransa
tarafından önerilen ve Avrupa Birliği (AB) tarafından desteklenen
“Akdeniz Güneş Planı”nın öncelikli hedefleri arasında 2020 yılına kadar
Akdeniz’in güneyi ve doğusundaki güneş zengini ülkelerden 20 gigavatlık
güneş enerjisi sağlamak bulunuyor. Bu rakamın yaklaşık 20 nükleer
santralden elde edilecek enerjiye eşit olduğu belirtiliyor.
Kuzey
Afrika’dan Avrupa’nın güneyine uzanacak hattın güzergahında bulunan
ülkeler arasında Türkiye’nin de adı geçiyor. Akdeniz Güneş Planı
çerçevesinde oluşturulan ‘Transgreen’ ve ‘Desertec’ gibi projelerde
enerjinin Akdeniz üzerinden taşınması için Fas’tan İspanya’ya
Cebelitarık Boğazı boyunca, Cezayir’den Fransa’ya Balear Adaları
yoluyla, Tunus’tan İtalya’ya, Libya’dan Yunanistan’a ve Mısır’dan
Türkiye’ye Kıbrıs üzerinden uzanacak hatların yerleştirilmesi
planlanıyor. Dünya çöllerine 6 saat içinde güneşten gelen ışınım
enerjisinin, tüm dünyanın bir yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak
boyutta olduğu belirtiliyor.
3 bin kilometrede enerji kaybı yüzde 9Akdeniz
Güneş Planı kapsamında uygulanacak teknoloji, uzun süreden beri ABD ve
İspanya’da uygulanan güneşten ısıl yolla elektrik enerjisi elde etmeyi
sağlayan ve Yoğunlaştırılmış Güneş Gücü (CSP) olarak bilinen bir
teknoloji. Tesis maliyeti kısmen yüksek olduğu belirtiliyor.
Enerjinin
yoğun kullanılacağı Avrupa ülkeleri esas alındığında, toplam uzaklık
yaklaşık 3 bin kilometre olacak ve bu mesafeye toplam yüzde 9 kayıpla
enerji taşınabilecek. Bu teknolojinin zaman içinde olgunlaşmasıyla
kayıplar yüzde 5’e kadar çekilecek ve tesis maliyeti de düşecek. Buhar
üretimi için ihtiyaç duyulan su, deniz suyundan tatlı su üreten
tesislerden sağlanacak. Ayrıca tesiste üretilecek ucuz enerji
sayesinde, nano membranlı arıtma tekniğini kullanma imkanı doğacak,
kimyasal yöntemlere başvurulmadan deniz suyundan içme, kullanma ve
tarımsal amaçlı su da elde edilebilecek. Bu proje, 2050 yılında
tamamlandığında EU-MENA ülkelerinin toplam karbondioksit salımı 2000
yılındaki seviyelerinin yüzde 38 altına düşürecek. Bu projeler ise
özellikle AB ülkelerinin Kyoto Protokolü şartlarını sağlamada önemli
bir avantajı olacak.