Adnan Oktar'ın grubundan 2017’de ayrılan Ceylan Özgül, geçmişte yaşadığı ve şahit olduğu olayları anlattı. Özgül, televizyon programında görülen hayatın bir vitrindne ibaret olduğunu, sçeilmiş belli başlı kadınların programa çıakrtıldığı ve Oktar'ın zevkine göre giyindikelrini anlattı. Özgür, "10 yıldan fazla süredir devam eden bir televizyon programı olamaz. Bu, arka planda devam eden yasa dışı faaliyetleri kapatmak için yapılan bir şovdu" iddiasında bulundu
Öte yandan Özgül, Adnan Oktar'ın hastalığından dolayı kadınlarla cinsel ilişkiye giremediğini de belirtti. Özgül devamında şunları kaydetti:
"Kadınları köle olarak görürdü. 'Bana hizmet ederek İslam’a hizmet ediyorsunuz' derdi. Kişisel ilişkisi yoktur kimseyle. Cinsellik yaşayamıyor ama farklı metodlar uyguluyor. Yaş fark etmiyor, her kıza aynı şeyi yapıyor. Detaylarını veremeyeceğim yöntemleri var."
Özgül, kensinin yaşamadığını ifade ederek, "Çok şahit oldum. 7, 10, 16 yaşında kız çocuklarının taciz edildiğini duydum. Kimi çocuğu annesi getirip onların ellerine veriyor. Bazıları para için, bazıları inandıkları için" diye konuşru.
Ceylan Özgül'ün 2007'de gazetelere yansıyan ilginç bir öyküsü vardı. Babası, kızını örgütten kaçırmaya kalkarken gözaltına alınmış ve "Kızımın beynini yıkayıp ruhunu çaldılar" diye isyan etmişti.
Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtlayan Özgül'ün açıklaması şöyle:
Adnan Oktar tanıştığınızda yaşınız kaçtı?
24 yaşındaydım. 35 yaşındayken de ayrıldım. Tam bir yıl oldu. İstanbul Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık son sınıf öğrencisiydim. Bir erkek arkadaşım beni Adnan Oktar’la tanıştırdı. O yaşlarda idealist bir genç kızdım. Dini öğrenmek istiyordum. Adnan Oktar , ‘Harun Yahya’ ismiyle kitaplar çıkarıyordu, faaliyetler yapıyordu. “İslam ahlâkını dünyaya tanıtacağız, Darwinizm ile mücadele edeceğiz” diyordu. Kandırıldım. Kandım.
Daha sonra süreç nasıl işledi?
İnandıktan sonra onlarla beraber yaşamaya başladım. Vitrin önündeki hayatları dışarıdan cazip görünüyordu. Ben de dindar olmaya özeniyordum. Ne yazık ki dini onların bana öğreteceğine inandım. Onlardan öğrendiğim çok yanlış şeylerdi.
Ailenizin maddi durumu iyi miydi?
İyiydi. Ben hizmet etmeye gittim.
Ailen nasıl karşıladı?
Asla istemediler. Annemi kanserden kaybettik. 2007’de babam beni onların elinden kaçırdı ama maalesef başına gelmeyen kalmadı. Gözaltına bile alındı. Ailemi korumak için onlara da saldırdım mecburen. Babama iftira bile attım. Çok kötü günler yaşattım hem kendime hem aileme. Lüks bir cezaevinde gibiydik.
Kaç kadın oluyordu o evlerde?
Değişiyordu. 20 de oluyordu, 12 de. Toplam 35-40 kişilik küçük bir köy gibi düşünün. Haremlik selamlıktı.
O giyim tarzını, aşırı makyaj ve estetiği dinle nasıl bağdaştırdınız?
Önceleri kadınlar uzun elbiseler giyerlerdi. Ciddi bir değişimden geçti örgüt. Siz en son halini görüyorsunuz.
Adnan Oktar sizinle mi yaşıyordu?
Tabii, aynı yerde yaşıyorduk.
Nasıl bir yaşantıydı?
Örgütte bir hücre sistemi vardır, herkesin görevi farklıdır. Mesela ben uzun yıllar araştırma yaptım. Kitaplara, ilmi faaliyetlere, konferanslara içerik hazırlıyordum. İç yüzlerini yıllar içinde yavaş yavaş öğrendim. 2011’in sonunda gerçeği tamamen anlamıştım.
Sizi en çok kızdıran, tekrar tekrar kaçma noktasına getiren neydi?
En kötüsü devlete verilen zarardı. Devletin arkasından ‘public diplomacy’ (kamu diplomasisi) adı altında askeri ve politik faaliyetler yapılıyordu. Bunlar beni çileden çıkardı. Bunların bildirilmesi gerekiyordu. Bu yüzden Adnan Oktar’la çok kavga ettim. Ceza da aldım.
Nasıl bir ceza?
Odaya kapatıp tüm iletişim araçlarına el konulurdu. Adım başı kameralar vardı. Kaçmak çok zordu. Herkes birbirini her an kontrol ediyordu. ‘Kule’ denen yerdeki kişi kapıyı açmadığı sürece dışarı çıkamıyordunuz. Diyelim ki hastalandınız. Doktora bile üç-dört kişiyle beraber gidebilirdiniz. Ve birinde mutlaka silah olurdu.
Kadınlar neden hep birbirine benziyor?
Kadınlar aslında birbirine benzemiyor. 80 kadın arasından seçilmiş 6-7 kişiyi görüyorsunuz siz. Onlar birbirine benziyor. Botokslu, ful makyajlı olmaları tamamen Adnan Oktar’ın zevki için. O görüntüyü fotoşopla, filtrelerle yapıyorlardı.
O tarz giyinmekten hoşnut muydunuz?
Size sunulanı yaşamak zorunda bırakılıyorsunuz. Cariye, köle gibi görülüyorsunuz.
Bizim ekranda gördüğümüz kadınların hayatı nasıldı?
Gördüğünüz hayat bir vitrin. Yoksa hiçbir reklam almayan, kazancı olmayan ve 10 yıldan fazla süredir devam eden bir televizyon programı olamaz. Bu, arka planda devam eden yasadışı faaliyetleri kapatmak için yapılan bir şovdu.
Bu lüks hayatın kaynağı neydi?
Kara para aklama, dolandırıcılık... Bağış adı altında milyonlar toplanıyordu. Müritlerin de parasını elinden alıyordu.
Varlıklı ailelerin çocuklarını mı seçiyordu mürit olarak?
Öyle olan da var, olmayan da... Erkekler örgüte çok genç yaşta geliyordu. Sonraki yıllarda iyi bir iş adamı olabiliyor ve milyonlarca dolar gelir getirebiliyordu. Bütün parayı elinden alıyordu Adnan Oktar . Kimsenin kendine ait hayatı olmuyor.
"Kocam' dediğimiz adamları sokakta görsek tanımazdık"
Kaçtıktan sonra ne oldu?
Bağlantıda kaldım, çünkü bir müritle sahte olarak evlendirilmiştim.
O nasıl oluyor?
Ailelerin dava açmasını sınırlandırmak için kızlar oradaki müritlerle evlendirilirdi. Bu normal bir evlilik olmuyor. O insanı sadece evlendiğiniz an görüyorsunuz. “Kocam” dediğiniz insanı sokakta görseniz tanımazsınız. Sadece nikâh memurunun önüne gidip “Evet” dersiniz, sonra farklı kapılardan çıkıp gidersiniz. Sorduklarında “Müritlerimiz evliler” demek için.
Cinsel istismar yaşadınız mı?
Ben yaşamadım ama yaşandığına çok şahit oldum. 7, 10, 16 yaşında kız çocuklarının taciz edildiğini duydum. Kimi çocuğu annesi getirip onların ellerine veriyor. Bazıları para için, bazıları inandıkları için...
Örgüt içinde fuhuş var mıydı?
Bilmiyorum. Çeşitli hücreler var. O bölümlerde olanlar bunu daha iyi bilirler. Görmemiş olmam olmadığı anlamına gelmiyor. Taciz var, tecavüz var. Küçücük kızlar taciz ediliyor. Her türlü pisliği yapıyorlar. Vergide de, askerlik konusunda da yolsuzluk yapılıyor. Silah alımı konusunda da. Kızları okula göndermiyor, okuldan zorla çıkartıyorlar. Kendi hayatları olmasına izin verilmiyor. Oradan ayrılanlara iftiralar atılıyor.
Adnan Oktar ile cinsel birlikteliğiniz oldu mu?
Hayır, zaten Adnan Oktar cinsel ilişkiye giremiyor. Kasık fıtığı var.
Oradaki hiçbir kadınla ilişkisi yok muydu yani?
Kadınları köle olarak görürdü. “Bana hizmet ederek İslam’a hizmet ediyorsunuz” derdi. Kişisel ilişkisi yoktur kimseyle. Cinsellik yaşayamıyor ama farklı metodlar uyguluyor. Yaş fark etmiyor, her kıza aynı şeyi yapıyor. Detaylarını veremeyeceğim yöntemleri var.
Korkar mıydınız ondan?
Tabii korkardım, herkes çok korkardı. Ama artık tahammülümüz kalmamıştı. O yüzden polise gittik.
“Kedicik deyip geçmeyin, hepsinin silahı var” dediniz.
Fotoğrafları çıktı zaten uzun namlulu silahlarla. Kandilli’deki arazinin etrafı silahlı kişiler tarafından korunuyordu. Çünkü çok düşmanı vardı doğal olarak.
İnsanların ilişkileri nasıldı?
Örgüt içinde ‘ihbar sistemi’ vardı. Adnan Oktar’ın beğenmediği davranışı yapıp ihbar edilen kişi ihbar edene puan kazandırırdı. O yüzden herkes birbirinin gardiyanıydı. Gerçek dostluk mümkün değildi orada.
Ünlülerin bağışları oluyormuş, bu doğru mu?
Hayır, ünlüler ona gelsin diye kendisi para veriyordu.
Kaç kez kaçtınız?
2007 ve 2013’te kaçmıştım.
O zaman neler yaşadınız?
Tekrar teşebbüs etmeyeyim diye birkaç gün çok iyi davranıldı.
Yeşil reçeteli ilaçlar
İşkence eder miydi size?
Kadınları dövüyordu. Kadınlarda dövme, saç ve kaş kazıma seansları vardı... Erkeklere yapmıyormuş.
Kadınlarda fiziksel olarak büyük değişimler oluyor muydu?
Evet, çünkü yeşil reçeteli narkotik ilaçlar, bağımlılık yapan maddeler kullanıyorlar. Amaç onu sorgulamanızı engellemek.