Dünya
Deutsche Welle

Açlık grevinde 120. gün: Dava dosyası dökülüyor

120 gündür açlık grevinde olan KHK ile ihraç edilen eğitimciler Gülmen ve Özakça'nın dosyasında suç tarihi olarak 15 Temmuz gösteriliyor

06 Temmuz 2017 10:15

KHK ile işten çıkarılan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, cezaevinde sürdürdükleri açlık grevinde 200'üncü güne girdi.

Gülmen ile Özakça'nın avukatı Selçuk Kozağaçlı, Ankara 5.Sulh Ceza Hakimliği'nin iki eğitimci hakkında hazırladığı tutuklama müzekkeresini Twitter adresinden paylaştı.

Müzekkerede Gülmen ve Özakça, 'terör örgütü üyeliği' ile suçlanırken, suç tarihi 15 Temmuz olarak gösteriliyor. Avukat Kozağaçlı, "Bu tarih, dava dosyasının döküldüğünün, polis, savcı ve yargıçların tek merkezden yönetildiğinin bir başka kanıtıdır" diyor.

Avukat Selçuk Kozağaçlı, Gülmen ve Özakça için tutuklama kararı veren Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği'nin hazırladığı tutuklama müzekkerelerinde, suç tarihinin darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz olarak gösterilmesinin ne anlama geldiğini DW Türkçe'ye anlattı.

"Bu davadaki tek yolsuzluk, tek usulsüzlük bu olsaydı, Sulh Ceza Mahkemesi'nin 15 Temmuz'u baz alarak hazırladığı her dava dosyasını kopyala-yapıştır yöntemiyle oluşturduğunu yanlışlık yaptığını söylerdik" diyen Kozağaçlı, Gülmen ve Özakça için yürütülen soruşturma dosyalarının ve dava dosyasının 'çelişkilerle dolu' olduğunu anlattı.

Kozağaçlı, "Dava dosyası öyle dökülüyor ki; tüm belgelerdeki tarihler, soruşturmalar, tutuklamalar, gözaltılar birbiriyle çelişiyor. Davayı kim yönlendiriyorsa, tarihleri bir türlü tutturamıyor. Ankara 5.Sulh Ceza Hakimliği'nin tutuklama müzekkereleri bunun belgesidir. Bu belge, yargıçların bu dosyayla ilgili olarak yargıçlık yapmadığını gösteriyor. Yargıçlar, polis önlerine ne getiriyorsa onu imzalıyor. Polis, cumhuriyet savcısı ve yargıçlar tek bir merkezden yönetiliyor, yönlendiriliyor" diyor.

Peki; Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için hukuki durum nedir? Kozağaçlı bu soruya, "Haklarında açılmış iki ayrı soruşturmanın birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir dava var. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde örgüt üyeliği ve örgüt propagandası suçlamasıyla yargılanıyorlar. İlk duruşmalarının 14 Eylül'de olmasını bekliyoruz" yanıtını veriyor.

"40 gündür muayene yok, artık yürüyemiyorlar"

"İşimi geri istiyorum" sloganıyla başlattıkları açlık grevini cezaevinde sürdüren Gülmen ve Özakça'nın sağlık durumu ile ilgili gelişmeler sadece Türkiye'nin değil dünyanın da gündeminde.

İki eğitimciye destek veren sayısı her gün artıyor ancak Ankara Valiliği Gülmen ve Özakça'nın grevlerini başlattıkları Ankara Yüksel Caddesi'nde destek eylemi yapılmasını tamamen yasakladı.

Avukat Kozağaçlı, açlık grevinde 120. güne giren Gülmen ve Özakça'nın sağlık durumuyla ilgili de DW Türkçe'ye bilgi verdi. Buna göre; Gülmen ve Özakça'nın bütün hareketleri sınırlandı, yürüyemiyorlar, ağrıları çok fazla. Gülmen ve Özakça'nın zihinleri ve bilinçleri halen açık, kitap okuyabiliyorlar, avukatlarıyla görüşebiliyorlar.

"Hekim hakkı alınırsa hükümetin ölüm eylemine dönüşür"

Avukat Kozağaçlı, Gülmen ve Özakça'nın cezaevine girmeden önce Ankara Tabip Odası doktorları tarafından muayene edildiğini hatırlatırken, cezaevine girdikten sonra Adalet Bakanlığı'nın bu doktorların muayenesine izin vermediğini hatırlatıyor.

"Hapishanedeki doktorlar Gülmen ve Özakça'ya -size müdahale edeceğiz- dediler. Bu yüzden de Gülmen ve Özakça muayeneyi reddetti. 40 gündür muayeneleri yapılmıyor" diyen Kozağaçlı, "Son derece tehlikeli bir süreçteyiz. Gülmen ve Özakça'ya hekim seçme hakkı verilmeli ki; grevci ne zaman grevi bırakabileceğini bilsin. Çünkü bu insanlar ölmek istemiyorlar. Sağlık durumlarını kendileri de, biz de bilmiyoruz. Yaşam tehlike sınırının aşıp aşılmadığını ölçecek durumda değiliz. İnsanların hekim hakkını ellerinden alırsanız, bu durum hükümetin ölüm eylemine dönüşür" uyarısı yapıyor.

"Yüksel Caddesi ilgi odağı"

Ankara Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı'nın çevresinin bariyerlerle kapatılmış olmasına rağmen, bu bölgedeki destek eylemlerinin hiç kesilmediğine dikkat çeken Kozağaçlı'ya göre, eylemlere getirilen yasak kararları da hükümetin 'yanlış politika' izlediğinin göstergesi.

Kozağaçlı, "Günde iki kere polis saldırısı yaşanıyor. İnsanlara biber gazıyla müdahale ediliyor. Ankara için akıl almaz bir manzara. Siz kamuya açık bir alan için yasak kararı getirirseniz, o bölgeyi görünmez hale getirmiş olmazsınız, insanların gözüne sokarsınız. Oraya günde 500 polis sabitlenmiş olsa da, Yüksel Caddesi ilgi odağıdır, öyle de olacaktır" çıkışı yapıyor.

Yasak kararlarının, polis müdahalesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu savunan Kozağaçlı, açlık greviyle birlikte yaşananların çözüme kavuşturulmasının iki yolu olduğunu söylüyor ve bunu şöyle açıklıyor: "Birincisi; hükümetin Gülmen ve Özakça için işe iade kararı almasıdır. İkincisi de; bizim Gülmen ve Özakça'yı ikna etmemizdir. Bu duruma tüm kamuoyu olarak sahip çıktığımızı onlara anlatacağız. Onlara -siz bırakın- demek haksızlık. Bir gelişme olması gerekiyor ve ne yazık ki çok vaktimiz kalmadı."

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle