Kritik konjonktür, Kürt açılımı sürecinin “sessiz mimarı” olarak gösterilen MİT Müsteşarı Emre Taner’in bir kez daha görevinin uzatılmasında etkili oldu.
Kandil ve Mahmur’dan terörist Abdullah Öcalan’ın talimatıyla gelen isimlerin, alışılmadık bir yargı süreci sonunda serbest bırakılmalarının, “Öcalan posterleri, PKK bayrakları ve sloganlar”la kutlandığı saatlerde MGK’da, “Kürt açılımı sürecinin sessiz mimarı” olarak gösterilen MİT Müsteşarı Emre Taner hakkında kritik bir karar oluşuyordu. Milliyet gazetesinin haberine göre, karar, aylardır üzerinde çalışılan ve hükümetin büyük tepkileri göğüslemek zorunda kaldığı açılım sürecinde somut adımların atıldığı döneme girilmiş olması nedeniyle kritikti. Sembolik de olsa, uzun yılların ardından ilk kez kalabalık bir grup, “örgüt kararıyla” silah bırakıp dağdan inmişti. Bundan sonraki adımların atılabilmesi, sessiz sedasız yürütülen görüşmelerin başarılı olmasına ve uzman kadroların önerilerine bağlıydı.
Bu kritik konjonktür, üç kez uzatılan görev süresi 27 Kasım’da dolacak olan Taner’in 6 ay daha MİT Müsteşarlığı koltuğunda oturmasına yönelik kararın alınmasında etkili oldu. Böylece, 1942’de doğan Taner’in 2010 Mayıs’ının son günlerine kadar görevde kalmasının yolu açıldı.
Diyarbakırlı memur çocuğu
Taner’in, hükümet açısından nasıl “vazgeçilmez MİT Müsteşarı” haline geldiğini anlayabilmek için kariyerinin bütününe bakmak gerekiyor.
Diyarbakır’da doğan, Kürt olup olmadığı kamuoyunda tartışılan Taner, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Memur babasının yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle tahsil hayatı boyunca çeşitli işlerde çalışan Taner, 1967’de “teşkilata” girdi. Çeşitli görevlerde bulunduktan sonra önce Bursa, sonra İstanbul Daire Başkanlığı yaptı. 1987’de İstihbarat Başkanlığı koltuğuna oturan Taner, 1992’de MİT Müsteşar Yardımcısı olarak atandı. Bu tarihten sonra da ismi sürekli müsteşarlık adayları arasında sayıldı.
Sönmez Köksal’ın müsteşarlığı döneminde merkezden uzaklaştırılarak yurtdışı göreve atanan Taner, sonraki Müsteşar Şenkal Atasagun tarafından 1999’da Müsteşar Operasyon Yardımcılığı’na getirildi. Taner’in, bu göreve atanmadan önce Öcalan’ın Suriye’den çıkartılması ve yakalanmasında etkili rol oynadığı uzun süre konuşuldu. Taner, Emniyet, MİT ve Jandarma’nın 2004’te PKK’ya yönelik istihbarat paylaşımı için kurduğu komisyona başkanlık etti.
Kürtler ve Kürt sorununun çözümü konusunda sürekli seçilen kişi olmasının altında, Taner’in meslek yaşamı boyunca bu alanda çalışması yatıyor. Yıllarca Diyarbakır ve çevresinde görev yapan Taner, yaklaşık 30 yıl önce Barzani ailesiyle tanıştı.
Taner’in o yıllarda, Molla Mustafa Barzani’nin yanında gördüğü küçük çocuk, bugün bölgedeki en önemli aktörlerden olan, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin lideri Mesud Barzani. Barzani ile ilişkisini kariyeri boyunca sürdüren Taner, bölgede görev yaparken edindiği deneyimleri, Kürtlerle ilgili okuduğu çok sayıda akademik kitap ve araştırmayla da harmanladı.
Anter’den öğrendim
Deneyim ve bilgisi, Taner’in, istihbarat uzmanlarınca “Kürt sorununu en iyi bilen Türk” olarak gösterilmesini sağladı. Öte yandan, bugün neredeyse bütün Kürtler için sembolik bir değer taşıyan ve JİTEM tarafından öldürüldüğü belirtilen gazeteci- yazar Musa Anter’in Taner’in kariyerindeki önemi büyük.
Taner’in, “istihbarat elemanı” sıfatıyla takibe aldığı, dört kez tutuklanmasında rol oynadığı, hatta sorguladığı Anter için, yakın çevresine “Ben Kürt meselesini Musa Anter’den öğrendim” dediği daha önce kamuoyuna yansıdı ve bu ifade yalanlanmadı.
Kritik görüşme
Taner, Atasagun’un emekliye ayrılmasının ardından 15 Haziran 2005’te, MİT Müsteşarlığı’na atandı. 8 Ağustos 2005’te Bakanlar Kurulu’na Kürt sorunu konusunda beş saat süren bir brifing veren Taner, iddialara göre ortaya koyduğu görüşlerle bazı bakanların tepkisini çekti.
Taner, brifingden kısa süre sonra, çocukluğunu bildiği Barzani ile görüşme yaptı. Barzani, 20 Ekim 2005’te, Türk istihbaratından gelen Taner başkanlığındaki konuklarını ağırladı. İddialara göre Barzani Taner’den, “Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu tanımasını, Kuzey Irak ve Türkiye’deki Kürtler’e çifte vatandaşlık verilmesini, eğitim, sağlık ve ekonomi konusunda sıkı ilişkiler geliştirilmesini” istedi.
Barzani’nin, kurulacak askeri okullarda, Türk uzmanların görev yapmasını talep ettiği bile öne sürüldü. İddialara göre, Taner bu taleplerin hiçbirine “Hayır” demedi. Taner’in, daha ilk adımda küstürülmek istenmeyen Barzani’den talebi, Türkiye’nin yeni Kürt stratejisini özetler nitelikteydi:
“Kuzey Irak’taki Kürt otoritesi, Türkiye ile işbirliği içinde PKK’yı yok etmek üzere harekete geçecek. Barzani, PKK karşıtı işbirliğini, PKK tümüyle silah bırakıp yok oluncaya kadar götüreceklerini ilan edecek.”
Öcalan'la İmarılı'da görüştü
Taner'in, Müsteşar Yardımcılığı döneminde Öcalan ile İmralı’da görüştüğü, Öcalan’ın bu görüşme için “Taner’i tanımıyordum. Çok olgun biriydi, şaşırdım. ‘Biz bu sorunu KDP, YNK ve Amerika ile değil, sizinle çözelim’ diyorlardı” dediği kamuoyuna yansıdı. Öcalan’ın Taner’e, “Bugüne kadar neredeydiniz?” dediği, dağdakilere mesaj gönderme imkânının bulunmamasından şikâyet ettiği de iddia edildi. Taner’in “Kürt açılımı” süreci başlatılmadan önce Öcalan ile kapsamlı görüşmeler yaptığı ve halen zaman zaman görüştüğü de Ankara kulislerinde konuşuluyor.
MGK’da sunum yaptı
Taner'in Kuzey Irak-İmralı hattında yaptığı görüşmeler, MİT’e gelen istihbaratlar, bilgi ve deneyimleri doğrultusunda hazırladığı raporlar, hükümet için büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “Türkiye için güzel şeyler olacak” açıklaması öncesinde Taner’den gelen raporu incelediği ve MGK’nın açılıma destek verdiği toplantısında Taner’in geniş kapsamlı bir sunum yaptığı da belirtiliyor. Taner’in, Kandil ve Mahmur’dan 34 kişilik grubun Türkiye’ye gelmesi ve yaşanan sonraki süreçte de etkili rol oynadığı, hatta bölgeye gittiği biliniyor.
“Kadınların duygularını daha kolay belli ettiği” gerekçesiyle MİT’e daha çok erkek istihbaratçı almayı tercih ettiklerini belirten Taner, tıpkı önceki müsteşar Atasagun gibi Beşiktaşlı.
Kuzey Irak'ta yeni dönem
Taner’le 20 Ekim 2005’te yaptığı görüşmeden sonra ABD’ye giden Barzani, “Başkan” sıfatıyla karşılandı. Türkiye ABD’ye bu konuda sitem etse de Taner, Barzani’nin bu şekilde karşılanacağını ve sonraki süreçte Kuzey Irak’ta yaşanabilecek gelişmeleri üst makamlara iletmişti. Taner, MİT’in 80. kuruluş yıldönümü nedeniyle, 5 Ocak 2006’da yaptığı açıklamada “Türkiye’nin artık savunma pozisyonuyla yetinemeyeceğini” belirterek, yeni istihbarat vizyo-nunu aktardı. MİT’i de bu vizyon doğrultusunda organize etti.