Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, okurlarıyla sağlığını nasıl koruduğunu paylaştığı yazısında, "Sabah kalkınca, mesela birkaç damla ağzıma çay ağacı yağı ve karanfil yağı alıyorum. Sonra gece boyu bir bardak suda bekletilmiş ceviz, sirkeli, limonlu bal şerbeti içiyorum. Bu arada bir küçük fincan, limon suyunda bekletilmiş ezilmiş sarımsak içiyorum. Doğranmış ve zeytinyağında bekletilmiş bir incir ve zeytinyağına damlatılmış D vitamini alıyorum. Yine zeytinyağında bekletilmiş kekik zahterimiz var sabah kahvaltısında. Zeytin yaprağı çayımız Osmaniye’den geliyor. Kekik, Adıyaman ve Denizli’den. Ümmüdiye, çörek otu, kekik yağı, birkaç antiviral yağın zeytinyağda tutulan ve sprey şeklinde kullanılan gıda destek ürününü sıkıyorum boğazıma. Dışarı çıkarken Hekimzade’nin “Hekvir” diye anti viral bir jel şeklinde ağızda patlatılan bir gıda takviyesi var. Prof. Dr. Abdullah Çoban’ın başka bir gıda takviyesi de her zaman elimin altında. Mesela hemen her gün, bir avuç tuzsuz, kavrulmamış kabak çekirdeği yerim. Akşam yatarken zerdaçallı, polenli bir bardak kefir. Ara ara kimyon tohumu çayı, zencefil, limon, soğan, sarımsak, brokili, kelle paça, domates, havuç ve limon/maydonoz kürü, temr hindi, menengiç hep aklımızda. Ne yazık ki, yasal engeller sebebi ile böyle bir zamanda en çok ihtiyacımız olan kenevirden uzağız." ifadelerini kullandı.
Yılda birkaç defa hacamat olmaya ve mutlaka sülük vurdurduğunu belirten Dilipak, "Güzel, temiz, sağlıklı yani Helal şeyleri yiyip içelim.. Kesinlikle israf etmeyelim. Bir şeyin helal olması için hem kirden, hastalıktan ari olması gerekir, hem de manevi kirlerden yani Hades’ten tahir olması gerekir. Bizde bir şeyin temiz olması için hijyenik ya da steril olması yetmez. Onun Allah’a adanmış ve Allah’ın koyduğu kurallara uygun olması gerekir. Çalınmış mal, ya da helal olmayan bir yolla elde edilmiş ya da üretiminde emeğin hakkı gözetilmemiş, dahası zekatı verilmemiş bir mal manevi bir kirlenme içindedir. Onlardan sakınmak gerekir." diye yazdı.
Yazının tamamı için tıklayın...