Gündem

"ABD'nin Orta Doğu'daki üç aşamalı planının son kısmına gelindi: Kürt devletinin kuruluşu"

"Silahlanan Kürtler Türkiye’den toprak isteyecek"

21 Eylül 2017 07:21

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de yapmayı planladığı bağımsızlık referandumunda ısrarlı olmasının arkasında İsrail ve ABD'nin olduğunu öne sürdü. Bölgede tehlikeli oyunların oynandığına dikkat çeken Selvi "ABD, Ortadoğu’daki ikinci büyük müttefiki olarak Kürtleri görüyor" dedi. Selvi, Ortadoğu'da ABD'nin üç aşamalı Kürt planın da son aşamasına gelindiğini iddia ederek "Birinci adım Irak’ta atılıyor. Onu Suriye takip edecek. Üçüncü sırada ise Türkiye var. PYD-YPG’yi Rakka operasyonunun tam 30 katı silahla donatmalarının tek nedeni DAEŞ olmasa gerek" dedi.

Selvi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump görüşmesinde 22 Eylül'de yapılacak olan Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) kararlarının da konuşulacağını iddia etti.

Abdulkadir Selvi'nin "ABD’nin, Kürt planında üçüncü aşama" başlığıyla yayımlanan (21 Eylül 2017) yazısı şöyle:

 

Bugün gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la görüşmesinde, cuma günü ise MGK’da alınacak kararlarda olacak.

Erdoğan, MGK toplantısında alınacak kararlar için, “Yaptırımlar sıradan olmayacak” dedi. Şimdi herkes yaptırımların ne olacağını araştırıyor.

1991’de 1. Körfez Savaşı’ndan önce Özal, ABD’den önce harekete geçip, petrol boru hattını kapatmıştı. Bağımsızlık referandumunda ısrar eden Barzani yönetimine yönelik yaptırımlarda ilk sırada yine petrol boru hattının kapatılması geliyor. Böylece Barzani yönetiminin nefes borusunun kesilmesi amaçlanıyor. Bölgesel Kürt yönetimi ise Ankara’ya, “Siz kapatırsanız, İsrail, Hayfa hattını devreye sokmak için bekliyor” mesajını uçuruyor.

Erbil’e inecek uçaklar için Türk hava sahasının kapatılması, Habur sınır kapısının kapatılması, Bölgesel Yönetim’e verilen para desteğinin kesilmesi gibi seçenekler sıralanıyor. Bunların hiçbiri Barzani’yi referandum kararından dönmeye ikna etmez. Ankara bunun farkında.

Siyasi yaptırımlar

Ekonomik yaptırımlardan ziyade siyasi yaptırımların ağır bastığı söyleniyor. MGK toplantısında bağımsızlık referandumu Türkiye’nin ulusal güvenlik sorunu olarak ilan edilebilir. İkinci adım olarak, Bölgesel Yönetim’e karşı bir siyasi izolasyon yoluna gidilebilir. Masada askeri seçenek var mı? Ortadoğu’da diplomasinin arkasına askeri seçeneği koymadığınız takdirde o kâğıttan bir kaplan olarak görülür. Ciddiye alınmaz. O nedenle sınırda yapılan tatbikatın, yaptırımlar için MGK toplantısının beklenmesinin, hepsinin bir mesajı var. Türkiye’nin Erbil’e yönelik bir askeri harekâtı söz konusu olabilir mi? Daha o aşamaya gelmeden önce yapılacaklar var. Devletler bunları her zaman açıklamaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Barzani’ye yönelik, “Elindekileri de kaybedersin”uyarısı bu açıdan önemli. Bağdat, petrolden kaynaklanan payını vermediği halde Türkiye, Erbil’e nefes borusu açtı. Böylece Barzani yönetiminin ayakta kalması sağlandı.

25 Eylül sabahına kadar referandumun ertelenmesi seçeneğinin masada olduğunu düşünüyorum. Ancak Erbil’den gelen sinyaller Barzani’nin kararlı olduğu yönünde. Barzani’yi bu kadar kararlı kılan, sadece çocukluk hayali olmasa gerek. İsrail’in güçlü desteği önemli. ABD, referandumu yapma demiyor, Rakka operasyonu sürerken, zamanı değil, ertele mesaj veriyor. Ama ürkek bir şekilde. ABD, bölge açısından tehlikeli bir Kürt politikası izliyor. 2017’de Irak’ta Barzani’ye, 2018’de Suriye’de Salih Müslim’e bağımsızlık sözü verildi mi, orasını bilmiyoruz. Ama Barzani’yi böylesine kararlı kılan bir şey var.

Şu günlerde ABD’nin Kürtlere ihanetleri hatırlatılıyor. Mahabat Cumhuriyeti’nde İran karşısında, 1975’te Irak yönetimine karşı önce kışkırtılıp sonra ortada bırakılan Kürt gerçeğinin altı çiziliyor. Kendimizi kandırmamızın anlamı yok. Onlar tarihten bir ders olabilir ama bugünün gerçeğini yansıtmıyor.

ABD’nin Kürt planı

ABD, Ortadoğu’daki ikinci büyük müttefiki olarak Kürtleri görüyor. Trump yönetiminden etkin bir ismin, “Ortadoğu’da birinci müttefikimiz İsrail, ikinci müttefikimiz ise Kürtler. Önceden Suudi Arabistan’dı ama Kürtler artık bizim Ortadoğu’da İsrail’den sonraki ikinci müttefikimiz oldu” dediğini yeni bir anekdot olarak paylaşmak istiyorum. Zaten sahadaki gerçek de bu yönde değil mi? Suriye’de PYD-YPG’ye TIR’lar dolusu yardımda bulunan ABD, Türkiye parasını ödemesine rağmen Cumhurbaşkanlığı korumalarına silah satışı yapmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz paramızla alamıyoruz, siz terör örgütüne veriyorsunuz” diye isyan ettiği olaydan söz ediyorum.

Ortadoğu’da ABD’nin üç aşamalı Kürt planının üçüncü ayağına gelindi.

1- İşgal.

2- İçsavaş ve kaos.

3- Kürt devletinin kuruluşu.

Birinci adım Irak’ta atılıyor. Onu Suriye takip edecek. Üçüncü sırada ise Türkiye var. PYD-YPG’yi Rakka operasyonunun tam 30 katı silahla donatmalarının tek nedeni DAEŞ olmasa gerek.

Birinci Körfez Savaşı sırasında Gazeteci Güneri Cıvaoğlu, Amerikalıların komuta merkezinde bir yarbayın, Ortadoğu haritasının üzerinde elini gezdirerek, “Biz savaştan sonra buralardan çekileceğiz. Geride bıraktığımız silahlar özellikle kuzeyde Kürtler tarafından ele geçirilecek. Silahlanan Kürtler Türkiye’den toprak isteyecek. Ya istedikleri toprakları vereceksiniz ya da savaşacaksınız” dediğini aktarmıştı.

Referandumla birlikte o aşama başlıyor.