ABD Başkanı Barack Obama, Washington ile Riyad arasında güvensizlik yaşandığı iddialarının ve Suudi Arabistan’ın İslami aşırıcılıkla mücadelede bağlılığı hakkındaki şüphelerin kulislerde dile getirildiği bir dönemde Suudi Arabistan’ı ziyaret ediyor. Ziyaret aynı zamanda, Beyaz Saray ve istihbarat görevlilerinin Suudi Arabistan’ın 2977 kişinin hayatını kaybettiği 11 Eylül saldırılarını düzenleyen hava korsanlarına destek verdiği iddialarına dayanak teşkil ettiği öne sürülen ‘28 Sayfa’ adlı belgeler hakkındaki gizlilik kararını kaldırmayı gözden geçirdiği bir döneme denk geliyor.
Saldırılarla ilgili 2003’te tamamlanan raporu hazırlayan isimlerden eski senatör Bob Graham, “Çoğu İngilizce bilmeyen, daha önce ABD’ye gelmeyen, lise eğitimi olmayan 19 kişinin böylesine karmaşık bir görevi ülke içinde destek almadan gerçekleştirmiş olabileceğinin mantıksız olduğunu düşünüyorum” diyor.
Bob Graham, 2003’te 11 Eylül saldırılarıyla ilgili hazırlanan ve George Walker Bush yönetimi tarafından hakkında gizlilik kararı getirilen ’28 Sayfa’nın yayımlanmamasıyla ilgili “derin bir rahatsızlık duymaya devam ettiğini” söylüyor.
Bob Graham, CBS’ten Steve Kroft’un “Hava korsanlarına desteğin Suudi Arabistan’dan geldiğine mi inanıyorsunuz?” sorusuna, “Büyük ölçüde” yanıtını veriyor. Graham’ın “Suudilerle hükümeti ve ülkedeki zengin insanları ve hayır kurumlarını mı kastediyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıt ise “tepedekilerin hepsi.”
Saldırılarla ilgili olası istihbarat zafiyetiyle ilgili yapılan soruşturmada Bob Graham’la eşbaşkanlık görevini yürüten ve 2004-2006 arasında CIA Şefliği yapan Cumhuriyetçi Porter Goss, yaptığı görüşmelerde ‘28 Sayfa’nın raporda yer alması gerektiğini söylediğini, ancak FBI yetkililerinin ‘sert çıkarak’ “Şu anda açıklanamaz” dediğini aktarıyor.
ABD’nin başkenti Washington’da ‘SCIF’ adlı bir tesiste saklanan belgeleri okuyan isimlerden, eski Amerikan Kongresi’nin Demokrat üyelerinden Tim Roemer, “28 Sayfa’ hakkındaki gizlilik kararının kaldırılması halinde okudukları insanları şaşırtacak mı?” sorusuna “Eminim ki şaşıracaksınız. Los Angeles’ta, San Diego’da neler olduğu, Suudi desteğinin ne olduğu hakkındaki cevapları görünce şaşıracaksınız” karşılığını veriyor.
11 Eylül ‘network’üne dair
kamuoyunun bildikleri
Birçok şaşırtıcı bilginin 11 Eylül raporunun dipnotlarında ve eklerinde gizli olduğu biliniyor. Ancak hepsi olmasa da, gerçeklerin bilinen kısımları şöyle:
2000’in Ocak ayında 19 hava korsanından ikisi Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da bir El Kaide zirvesine katıldıktan sonra Los Angeles’a indi. Suudi Arabistan vatandaşları Navaf el Hazmi ve Halid el Mihdar geldiğinde çok az İngilizce biliyordu ve Batı kültürüyle ilgili hiçbir tecrübeleri yoktu. Ancak akıl almaz bazı şartların bir araya gelmesiyle konut ihtiyacından uçuş derslerine kadar her şeyi elde etmeyi başardılar.
Görgü tanıklarına göre iki saldırgan, Los Angeles’taki ilk günlerinde Kral Fahd Camisi’nde, Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda çalışan ve aşırıcı görüşlere sahip olduğu istihbarat raporlarına giren Fahad el Tumairi ile görüldü. 2003’te Tumairi’nin ABD’ye yeniden girişine terörizmle bağı olduğu şüphesiyle izin verilmemişti.
Telefon kayıtları, Tumairi’nin hava korsanlarının en büyük yardımcısı olan gizemli Suudi Arabistan vatandaşı Ömer El Bayumi ile de düzenli olarak iletişim kurduğunu gösteriyor. Ömer El Bayumi, Los Angeles’ta Suudilere ait bir havacılık şirketinde hayali bir işe sahip ve maaşını Suudi hükümetinden alıyor.
‘Bayumi’nin Suudi ajanı olduğuna inanıyorum’
Bob Graham, El Bayumi’nin Suudi ajanı olduğuna inanıyor. Graham bu düşüncesine dayanak olarak, El Bayumi’nin 11 Eylül öncesinde Suudi ajanı olarak FBI dosyalarına girmesini gösteriyor.
1 Şubat 2000’de, Bayumi, Tumairi’nin çalıştığı Suudi Arabistan Los Angeles Konsolosluğu’na gidiyor. Bayumi daha sonra öğlen yemeğinde o gün iki hava korsanının da bulunduğu bir restoranda yemek yiyor. Bayumi, bu restoranda iki hava korsanıyla ‘tesadüfen’ tanıştığını söylüyor.
Bayumi, daha sonra San Diego’da hava korsanlarına kendi apartmanında bir ev veriyor, depozito için avans veriyor ve kira kontrat imzalıyor. Hatta Bayumi’nin iki saldırganı bir partiye götürdüğü ve burada onlara kimlik aldıracak, İngilizce kursuna kayıt ettirecek ve uçuş dersleri aldıracak diğer ‘Müslüman arkadaşlarla’ tanıştırdığı biliniyor. Bayumi ya da Tumairi’nin hava korsanlarının niyetinin ne olduğunu bilip bilmediğiyle ilgili bir delil yok.
Saldırganları San Diego’da karşıladığı gün Bayumi, San Diego Camisi imamı Enver El Evlaki ile dört telefon görüşmesi gerçekleştiriyor.
Bu süre zarfında saldırganların imamlığını da yapan Evlaki, Ocak 2001’de Virginia’ya taşınıyor. Aylar sonra, Hazmi ve Mihdar da Evlaki’yi takip ediyor. Evlaki ismi yeniden gündeme geldiğinde takvimler 30 Eylül 2011’i gösteriyor.
ABD’de doğan Evlaki, 10 yıl sonra El Kaide’nin üst düzey isimlerinden biri olarak Yemen’de ortaya çıkıyor ve Amerikan İHA’ları tarafından vurularak öldürülüyor.
Ailelerin avukatları: Suudi Arabistan
ne yaptığını biliyordu
Suudi Arabistan’a karşı açılan davada hayatını kaybedenlerin ailelerinin avukatları Jim Kreindler ve Sean Carter ’28 Sayfa’yı okumak isteyen isimlerin başında geliyor. Kreindler ve Carter, Suudi Arabistan kurumlarının El Kaide’ye para sağladığını ve bunu ‘ABD’ye karşı savaşı fonladığını’ bilerek yaptığını iddia ediyor.
Jim Kreindler, ‘Amerikan hükümetinin saldırılarda hayatını kaybedenlerin yakınları başta olmak üzere insanlarına borçlu olduğu şeffaflık ve işbirliğini göstermediğini’ söylüyor. Kreindler, ABD’nin devletin yargı dokunulmazlığı nedeniyle Suudi Arabistan’ın pozisyonunu desteklediği görüşünde...
Rapor ‘Üst düzey
yetkili bulunamadı’ diyor ama...
11 Eylül Komisyonu raporu Suudi Arabistan’ın zengin vatandaşları ve hükümet sponsorluğundaki ‘hayır kurumları’yla El Kaide’nin fonlanmasında bir numaralı kaynak olarak görüldüğünü söylüyor. Ancak rapordaki şu cümle dikkat çekiyor:
“Suudi Arabistan kurumları ya da üst düzey Suudi yöneticilerin bireysel olarak organizasyonu desteklediğine dair delil bulunmadı.”
Sean Carter, bu cümlenin raporun en ‘kurnazca’ satırı olduğunu söylüyor ve “Cümle yanlış anlaşılıyor” diyor. Sean Carter, “Üst düzey Suudi yöneticilerin bireysel olarak El Kaide’ye yardım ettiğine dair kanıt bulamadık’ dediklerinde, ‘üst düzey olmayan’ yöneticilerin El Kaide’ye yardım ettiği yönünde kanıtlar bulunduğuna dair açık kapı bırakıyorlar” diyor. Bu ifade, ailelerin açtığı davanın esas dayanağını oluşturuyor.
Suudi Arabistan’ın dayanağı olan cümle
Ancak Suudi Arabistan, rapordaki bu cümlenin ülkenin 11 Eylül’deki saldırılarda herhangi bir sorumluluğunun olmadığını göstererek, ‘28 Sayfa’da ne yazarsa yazsın, akladığını tezini savunuyor.
Ancak raporu hazırlayan isimlerden eski senatör Bob Kerrey, “Bu aklama değil. Bunu söyleyerek yaptığımız şey Suudileri aklamak değil” diyor.
’28 Sayfa’nın açıklanmasından yana olduğunu söyleyen Bob Kerrey, “11 Eylül Komisyonu komplonun tüm detaylarına ulaşmadı. Zaman yoktu, kaynak yoktu” diye ekliyor.
Ronald Reagan döneminde ABD Donanma Bakanlığı yapan ve komisyonda yer alan John Lehman, bazı Suudi yetkililerin El Kaide’ye destek sağlandığını bildikleri konusunda şüphesinin olmadığını, ancak bunun hiçbir zaman resmi devlet politikasına dönüşmediğini söylüyor. John Lehman, “19 hava korsanından 15’inin Suudi olması tesadüf değildi” diye ekliyor...