-AB'den çocuk istismarına yeni önlemler ANKARA (A.A) - 17.11.2011 - Avrupa Parlamentosu (AP), büyük çoğunlukla onaylanan direktifle çocuk istismarcılarına ve çocuk istismarı görüntülerini izleyen kişilere verilen cezaları artırdı. Direktife göre, AB ülkelerince, çocuk pornosu dağıtan sitelerin kapatılması, AB dışından yayın yapılıyorsa bu tür sitelere erişim engellemesi tedbirleri uygulanacak. Söz konusu direktifin, bu yıl sonuna kadar Bakanlar Konseyi tarafından onaylanması bekleniyor. Üye devletlerin yeni kuralları ulusal mevzuatlarına uyarlamaları için ise 2 yıllık süre öngörüldü. AP'nin direktifi çocuk istismarına ilişkin 20 suçu ve bu tür suçlara verilecek minimum cezaları belirliyor. Direktife göre, örneğin, çocukların cinsel istismara zorlanması suçu için asgari 10 yıllık hapis cezası belirlenirken, çocuk pornosu üretenlerin asgari 3 yıl ve çocuk pornosu izleyenlerin asgari 1 yıl hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. Üye devletler isterlerse daha ağır cezalar da öngörebilecekler. Direktifle, çocuklara cinsel istismarda bulunmak amacıyla onlarla internet üzerinden arkadaşlık kurmak (Online grooming) suçu da ilk defa kapsama alınırken, üye devletlerin, kendi sınırları içinde tespit ettikleri çocuk pornosu sitelerini ivedilikle kapatmaları ve AB sınırları dışından yayın yapan çocuk pornosu sitelerinin kapatılması içinse ilgili devletlerle acilen işbirliğine geçmeleri teşvik edildi. İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren, AA muhabirine, AB'nin çocukların cinsel istismarı suçlarına ilişkin önerilerini ''tarihi bir karar'' olarak nitelendirerek, ''Ben inanıyorum ki, bundan sonra alınan bu tedbirler ve ülkelerin eş güdümlü çalışmaları sayesinde internet daha güvenli, temiz ve amacına uygun bir ortam haline gelecek'' dedi. Çocuk istismarının bütün dünyanın üzerinde hassasiyetle durduğu bir konu olduğunu belirten Özeren, çocuk istismarı konusunda Türkiye'de de özellikle 5651 sayılı yasa çıktıktan sonra internetten ciddi bir mücadele sergilendiğini kaydetti. Türkiye'nin tek başına bu suçla mücadele etmesinin mümkün olmadığını dile getiren Özeren, internetin doğası ve yaygın yapısı gereği, bütün ülkelerin eş zamanlı olarak bu suçlarla mücadele etmesi gerektiğinin altını çizdi. Yasayla, çocuk istismarının engellenmesine yönelik internet sitelerini resen kapatma yetkisinin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına verildiğini hatırlatan Özeren, AB'nin de Türkiye'deki bu süreci yakından izlediğini anlattı. AB'nin söz konusu kararla çok tarihi bir adım attığını belirten Özeren, şunları söyledi: ''Bu kararla birlikte, bütün AB ülkeleri eş zamanlı olarak çocuk istismarı konusunda işbirliği yapacaklar. Ülke mevzuatlarını karar uyumlaştırmaları için AB üyesi ülkelere 2 yıl süre verildi. Bu süreçte temel cezalar olacak. Ülkeler, isterlerse kendileri bu cezaları artırabilecekler. Örnek olarak, çocukların cinsel istismara zorlanması suçu için asgari 10 yıllık bir ceza öngörülüyor. Bu, çok ciddi bir ceza. Daha önceden 'internet ortamı sınırsız özgürlüktür, internette hiç bir şey kısıtlanamaz' diyen kesimler vardı. Ama artık bu cezalar AB tarafından da onaylandı. Artık AB'deki her ülke çocuk istismarı ile ilgili resen kapatma yetkisine sahip kurumlar oluşturmak zorunda. Bununla ilgili bir video gördüğünde kendi ülkesinde kapattıracak, AB dışında bir ülkeden geliyorsa erişimin engellenmesi kararını hiç bir mahkeme kararını beklemeden hemen verecekler. Türkiye'nin 2007'de başlattığı süreci AB şimdi uyguluyor ve bu tek bir suç şeklinde değil, altında yaklaşık 20 tane suç bulunuyor.'' -''İnternet, bilgi toplumu olmak için en büyük araç, ama....''- İnternetin çağın en büyük icadı, bilgi toplumu olmak için en büyük araç olduğunu ifade eden Özeren, ancak internet kullanılırken dikkat edilmesi gereken hususlar bulunduğuna işaret etti. İnternet denilen ortamın hayatın bir izdüşümü olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Özeren, şunları kaydetti: ''Nasıl gerçek hayatta her türlü insanla bilmeden beraber yaşıyoruz, aynı otobüse biniyor, aynı ortamda yemek yiyoruz. Onun pedafoli hastası mı, suça meyilli bir insan mı olup olmadığını bilmeden aynı ortamlarda bulunabiliyoruz. Bunların aynen internet ortamında da olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ailelere bu konuda çok büyük bir görev düşüyor. Bu uygulamalar, kısıtlamalar, tedbirlerin hepsi birer destektir. Bunların temelinde ailelerin çocuklarını internet konusunda eğitmesi ve internet ortamında çocuklarıyla beraber vakit geçirerek onlara doğruları göstermesi gerekiyor. İnternet ortamı pedafoli hastalarının gizlenebileceği çok müthiş bir ortam. Sahte bir profille, ismini vermeden, fiziğini göstermeden çocuklarla her türlü diyaloğa girme imkanı sağlıyor ve bu kişiler çocuklara tehdit oluşturuyor. Türkiye'de bununla ilgili ciddi bir örnek var. Kayseri'de 3 çocuk bir pedafoli hastası tarafında katledilmişti. Bu yine internetle alakalı bir suçtu. Suçlu, bir sosyal paylaşım sitesinde çocuklarla arkadaşlık oluşturduktan sonra bunu fiziki ortama taşımıştı. En ilginç olanı ise komşuları bu kişiyi sorduklarında, son derece normal birisi olduğu ifade etmişlerdi. Normal hayatta bu durumunu saklayabilen bir kişi, internet ortamında çok daha fazla saklama imkanına sahip. Ailelerin çocuklarının internette vakit geçirmesi konusunda dikkatli olmaları, onlarla internette vakit geçirmeleri, zaman kısıtlamalarına gitmeleri gerekiyor. Her şeyden önce ailenin de 'benim için çok geç, ben bunu bilmiyorum' demeden, interneti öğrenmeleri ve çocuklarını mutlaka bilgilendirmeleri, çocuklarının sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaşlarının kimler olduğunu bilmeleri lazım.'' Dünya genelinde bir çocuğun sosyal paylaşım sitelerine giriş yaşı olarak 13 yaşın belirlendiğini ifade eden Özeren, ancak Türkiye'de ve dünyada 6 yaşında, hatta daha da küçük yaşlarda bu sitelere girip arkadaş grupları oluşturan çocuklar bulunduğuna belirtti. 12 yaşındaki bir çocuğun okuldaki ve oturduğu mahalledeki arkadaşları ile aile çevresindeki büyüklerini de dahil etseniz internet ortamında en fazla 30 civarında gerçekten tanıdığı arkadaşının bulunabileceğine dikkati çeken Özeren, ''Bu sosyal paylaşım sitelerinde binlerce arkadaşı olan çocuklar var. Bu arkadaşların yüzde 90'ı onun gerçekten tanıdığı arkadaşı değil. Ailelerin, gerçek arkadaşı olmayanları eklemesinin çocuklarına bir yararı olmadığını, hatta onunun için bir tehdit oluşturduğunu anlatması ve gözetlemesi gerekiyor'' diye konuştu. -''Türkiye yaptığı çalışmalarla AB'ye örnek oldu''- AB'nin aldığı ''tarihi'' kararla ve ülkelerin eş güdümlü aldıkları tedbirler ve işbirlikleriyle birlikte internet daha güvenli, daha temiz ve amacına daha uygun bir ortam haline geleceğine inandığını belirten Özeren, şöyle devam etti: ''Amaç interneti bilgi toplumu olmak için en fazla kullanmak. Türkiye son yıllarda bu konuda ciddi ataklar da yaptı. Şu anda Avrupa'da internette vakit geçirme oranı olarak 3. sıradayız. Türk insanı olarak interneti, teknoloji çok seviyoruz. Bizim, insanımıza interneti, teknolojiyi doğru kullanma yöntemlerini göstermemiz gerekiyor. Ülkemizde bu konuda önemli çalışmalar yapılıyor. AB'nin yaptığı çalışma bizim açımızdan da son derece önemli. Çünkü Türkiye'nin bu konuda yalnız olmadığını gösteriyor. Türkiye'de 'internet hiç bir şekilde kısıtlanamaz, kurallar konulamaz, her şey serbest olmalı' diye eleştiriler yapılıyordu. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Normal hayatta bu nasıl mümkün değilse internette de mümkün olamaz. AB'nin bu kararını bizim de dikkate almamız gerekiyor. Amaç çocukları korumaksa bizim de cezaları bu seviyeye çıkarmamız gerekiyor. Türkiye yaptığı çalışmalarla AB'ye örnek teşkil etti, şimdi bizim de ceza sistemimizi buna uygun hale getirmemiz gerekiyor.''