Koç Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Somer, ABD'nin Türkiye'ye yönelik aldığı yaptırım kararı ve sonrasında yükselen gerilime ilişkin, "Yaşanan kriz iki ülke arasında var olan gerçek anlaşmazlıklara ve sorunlara eklenen yapay ve tehlikeli bir sorun" yorumunda bulundu.
"Şeffaf ve hesap veren bir devlet ve demokrasi, bağımsız ve işleyen bir yargı kurmadan bu tür krizlere engel olunamaz" diyen Somer, alternatif bir bakış öneremediği yorumunda bulunduğu muhalefetin 'toplumun çıkarını gözeten aklı selim tutumlara dayalı zor milliyetçilik yerine kolay milliyetçi refleksler vermekle yetindiğini' ifade etti.
"Haşhaş ekimi ve Kıbrıs Harekatı gibi anlaşmazlıklardan farklı"
Evrensel'den Meltem Akyol'un Somer ile yaptığı söyleşi şöyle:
-ABD-Türkiye arasında uzun süredir zaman zaman düşük zaman zaman yüksek düzeyde seyreden krizli bir ilişki var... Yaptırım kriziyle sürecin yeni bir boyut kazandığı görüşü hakim. Siz bu krizi nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye ve ABD arasında var olan gerçek anlaşmazlıklara ve sorunlara eklenen yapay ve tehlikeli bir sorun olarak görüyorum. Türkiye’nin haklı görülebileceği ve haklı çıkabileceği konuları gölgeleyebilecek, her iki tarafa da ama en çok Türkiye’ye zarar verebilecek bir sorun.
Öncelikle şu soruyu sormak gerekir. Rahip Brunson’un suçu ne, neyle suçlanıyor ve kanıtı ne? Eğer mantıklı bir suç iddiası ve kanıtı varsa zaten söylenecek bir şey yok, mesele bir yargı meselesi olur, Türkiye haklı olur ve yoluna devam eder. Ama suç ve kanıt varsa neden iki senedir bir hüküm yok? Burada Türkiye’nin hukuken savunabileceği bir durum var mı? Aynı problem Türkiye’de Türk vatandaşlarının olduğu kadar yabancı uyruklu insanların yargılandığı birçok davada da var. Yani istisna değil. Dolayısıyla bu meseleyi Türkiye-ABD arasında geçmişte yaptırımlara konu olmuş olan, haşhaş ekimi ve Kıbrıs harekatı gibi siyasal anlaşmazlıklardan farklı görüyorum.
Aslında Türkiye ile ABD arasında var olan iki türlü gerçek sorundan bahsetmek mümkün. Birincisi, dünya bir tür çok kutuplu soğuk savaş dönemine girmekte. Bu konjonktürde Türkiye kendini konumlandırmaya ve rol almaya çalışırken ABD ile ters düştüğü birçok konu oluyor. En temel hikaye bence bu. İkinci olarak bölgesel ve dönemsel anlaşmazlıklar ve çıkar farklılıkları var. Suriye konusu, Gülen’in iadesi meselesi gibi..
Bu iki tür sorunu strateji, diplomasi ve müzakere yoluyla yönetmek gerekiyor. Ve bunu yaparken hukuk devleti ve demokrasi olmak, dünyada bu şekilde saygı görebilmek çok önemli. Aksi takdirde sadece güçten, yaptırımdan anlayan ülke konumuna sokulmaya başlarsınız ki bu çok tehlikelidir. Rahip Brunson konusu bu bağlamda değerlendirilmeli.
Türkiye hiç bir zaman tam bir hukuk devleti ve demokrasi olamadı. Ama bu yolda yürüyen ve gelişmeye çalışan bir ülke olarak görülüyordu. Son yıllarda Türkiye bu konumunu hızla kaybetti. Dolayısıyla hükümet birçok meseleye kes yapıştır yöntemiyle “bu yargının meselesi” diyor ama inandırıcı olamıyor. Brunson olayı Türkiye’ye bu açıdan da çok zarar verebilir.
"Devamı gelecektir"
- Sürecin nasıl ilerleyeceğini düşünüyorsunuz, yeni yaptırımlar yolda mı, yoksa kriz kısa vadede çözülür mü?
ABD hükümeti Türkiye’ye karşı sertlik politikası uygulama kararı vermiş gözüküyor. Devamı gelecektir. Bir yandan da ABD yönetiminde de büyük ayrımlar ve bölünmüşlük var. Demokrasi krizde. Tahmin zor.
- Türkiye hükümetinin tutumu ne olur, nasıl yol alabilir?
Brunson konusunda uluslararası ilişkilerden bağımsız olarak hukukun ve adaletin gereğini ne kadar çabuk yaparsa ülke için o kadar hayırlı olur diye düşünüyorum.
"Kriz sayısını azaltmak ülke insanı için en doğrusu"
- Eski Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu’na göre, bu gerilimi bir detay ve esas büyük kriz, İran’a uygulanan ambargoya Türkiye’nin dahil olmayacağını açıklamasının ardından yaşanacak.. Siz ne düşünüyorsunuz, bu kriz daha büyüklerinin habercisi mi?
Katılıyorum. Bunu söylemeye çalışıyorum. Örneğin ambargo konusu daha karmaşık bir siyasi konu. Biraz önce bahsettiğim çok kutuplu soğuk savaş bağlamında değerlendirilmeli. Brunson krizi gibi olaylar Türkiye’nin konumunu bu diğer alanlarda da zayıflatıyor. Dolayısıyla ABD ve başka aktörler tarafından koz olarak da kullanılabilir. Kriz sayısını azaltmak ülke insanı ve çıkarları için en doğrusu.
- Rusya ve dolayısıyla İran bu krizin neresinde?
Rusya ve İran bu gibi nedenlerle Türk-ABD ilşkilerinin bozulmasından yararlanıyor. Türkiye Batı ile ilişkilerini bozmadan Rusya ve İran’la ilişkilerinde de daha güçlü olur ve zaafa uğramadan geliştirebilir.
"Muhalefet de alternatif bir bakış öneremiyor"
- Aslında bir krizin yolda olduğu sıklıkla dile geliyordu. Türkiye hükümeti neden engel olmadı, ya da olmaadı mı? Bir de bundan sonrası nasıl ilerleyecek?
Eğer şeffaf ve hesap veren bir devlet ve demokrasi, bağımsız ve işleyen bir yargı kurmazsanız bu tür krizlere isteseniz de engel olamazsınız.
Maalesef muhalefet de alternatif bir bakış öneremiyor. Tabii sorumlu iktidar, muhalefet suçlanamaz. Ama muhalefet de toplumun çıkarını gözeten aklı selim tutumlara ve analizlere dayalı zor milliyetçilik yerine “kolay milliyetçi” refleksler vermekle yetiniyor. Seçim sonrası çalkantı içinde. Kısa vadede iki ülke arasında gemi batırılmamaya, kriz bir şekilde çözülmeye çalışılacaktır. Ama temel göstergelerde -demokrasi ve hukuk devleti-düzelme olmadığı sürece krizler devam edeceğe ve halka maliyeti yüksek olacağa benziyor.