T24 - Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin, ABD'nin PKK ile mücadele için Irak'ın kuzey havasahasının kullanımını Türkiye'ye açtığı bildirdi. Yetkin, "ABD’nin Irak hükümetiyle danışarak Türkiye’nin PKK ile mücadelesine
katkı amacıyla ülkenin kuzeyindeki hava koridorlarını önceden izin
almaksızın kullanma kararının 19 Haziran’da sekiz askerin şehit olduğu,
12 PKK’lının da çıkan çatışmada öldürüldüğü Şemdinli, Gediktepe karakolu
baskını sonrasında alınmış olabileceğini gösteriyor" dedi.Murat Yetkin'in Radikal gazetesinde "Kandil'e yeni yollar açılıyor" başlığıyla yayımlanan (11 Temmuz 2010) yazısı şöyle:
Amerikan hükümetinin, Irak’ın kuzey kesimindeki hava sahasındaki bütün koridorları Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesi amacıyla kullanıma açtığını Ankara’ya bildirdiği öğrenildi.
Radikal’in sorusu üzerine bilgiyi doğrulayan ancak isimlerinin açıklanmasını istemeyen Türk ve Amerikalı kaynaklar, bu bildirimin tam olarak ne zaman yapıldığına ilişkin bilgi vermiyorlar. Ancak bir kaynak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 27 Haziran’da Toronto’da ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmesinden önce bu kararın Ankara’ya bildirildiğini, bir başka kaynak da uygulamanın en az üç haftadır yürürlükte olduğunu söyledi.
Tarihler, ABD’nin Irak hükümetiyle danışarak Türkiye’nin PKK ile mücadelesine katkı amacıyla ülkenin kuzeyindeki hava koridorlarını önceden izin almaksızın kullanma kararının 19 Haziran’da sekiz askerin şehit olduğu, 12 PKK’lının da çıkan çatışmada öldürüldüğü Şemdinli, Gediktepe karakolu baskını sonrasında alınmış olabileceğini gösteriyor.
Bu baskının hemen ardından Türk jetleri kısa sürede havalanarak Irak’taki PKK üslerine bomba yağdırmıştı.
İlk kez istihbarattan fazlasıÜst düzey bir Türk kaynak, böylelikle Türkiye’nin bir süredir ABD’den talep ettiği ‘istihbarat paylaşımının ötesine geçen işbirliği’ yolunda ilk adımın atılmış olduğunu, Ankara’nın ABD’den ‘terörle mücadeleye karşı daha aktif işbirliği’ beklentisinin devam ettiğini vurguladı.
ABD bu adımı atmasında iki önemli faktörün rol oynadığı anlaşılıyor:1- PKK’nın 1 Haziran’da İskenderun’daki Deniz Kuvvetleri birliğine baskınıyla başlattığı yeni saldırı kampanyasıyla, artık Türkiye’nin askeri operasyonlarını da bahane göstermeden askeri, ekonomik ve büyük şehir hedeflerine saldıracağını açıklaması. İskenderun ardından bunu kanıtlayacak eylemler yapması ve Şemdinli baskınıyla açıkça Irak topraklarını bir kez daha kullanmış olması
2- Türkiye’nin Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Başkanı seçildikten sonra Mesud Barzani’yi (hem de İskenderun saldırısında iki gün sonra, 3 Haziran’da) Ankara’da ağırlaması ve Barzani’yle yalnızca orta düzey Dışişleri, Genelkurmay ve MİT yetkililerinin değil, en üst düzeyde görüşülmüş olması. Dolayısıyla Ankara, böylelikle Irak Kürtleriyle siyasi muhataplık kurarak sorununun yalnızca PKK ile olduğunu gösterdi.
ABD’nin Barzani ricasıNitekim Barzani’nin bu ziyaret sonrasında siyasi tutumu değişti. Bu konuda ilginç bir ayrıntı var ve o ayrıntının yarı resmi nitelikteki Amerika’nın Sesi (VOA) radyosunda yayımlanmış, vurgulanmış olması onu daha da ilginç kılıyor.
PKK’nın İstanbul Halkalı’da askeri servis aracına düzenlediği kanlı saldırı ardından VOA, 22 Haziran’da yaptığı yayında, saldırının Barzani tarafından ilk kez PKK’nın adı verilmesi suretiyle şiddetle kınandığını duyurdu.
ABD’nin bu süreçte Irak’taki hava koridorlarını Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesine açarken Barzani konusunu da dile getirdiği anlaşılıyor. ABD, Türkiye’nin PKK’ya karşı yürüteceği askeri harekâtta; 1- Irak’taki sivil halka zarar gelmemesini, 2- Barzani’nin Peşmerge güçleriyle çatışmadan kaçınılmasına özen gösterilmesini istiyor.
Dün görüştüğüm bir Türk yetkili, gerek Dışişleri, gerekse Genelkurmay’ın sivillerin hedef alınmadığını açıkladığını, bu durumun Amerikalılar tarafından da bilindiğini ve böyle devam edeceğini söyledi.
Ne ABD, Irak’tan çekilme sürecinde Irak’taki en önemli işbirlikçisi Barzani’yi zorda bırakmak istiyor, ne de Türkiye, Barzani ile uzun vadeli düşündüğü işbirliğinin PKK nedeniyle kötüleşmesini istiyor.
Hava koridorunun PKK’ya karşı mücadelede önceden izine gerek duyulmadan açılmasını, yalnızca jetlerin istediği zaman gidip PKK kamplarına bomba yağdırmasına izin verilmesi olarak algılamak, resmi eksik görmek olur.
Öncelikle bu, helikopterlerden kargo uçaklarına dek her türlü uçar taşıtın, gerektiğinde Irak topraklarında PKK’ya karşı mücadeleye gireceği anlamını da taşır.
Buradan çıkarılabilecek bir sonuç, bu süreçte Türkiye’nin Irak topraklarındaki PKK hedeflerine yürüteceği, hava, ya da kara (hatta belki deniz) kuvvetleriyle her türlü askeri harekâtın, Barzani’yi kendi halkına karşı zor durumda bırakacak, sivil Iraklılara zarar vermeyecek olduktan sonra, en azından görmezden gelineceği olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken bir noktanın da PKK’nın Ankara ile Erbil’i karşı karşıya getirecek kışkırtma eylemleri olduğu söylenebilir.
ABD Büyükelçisi James Jeffrey’nin 8 Temmuz akşamı Antalya açıklarında demirli Eisenhower uçak gemisinde Amerikalı subaylara hitaben, onların da tıpkı Irak sınırında şehit düşen Türk askerlerle aynı amaç, huzuru sağlama amacı için mücadele ettiğini söylemesi bir rastlantı değil.
Başbuğ, Atalay, Davutoğlu, GülBu açıklamanın birkaç gün öncesinde, 5 Temmuz’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Uğur Dündar’a verdiği mülakatta ‘Sözün bittiği yerdeyiz’ demiş olması önemlidir. Bu açıklamadan bir gün sonra, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ayrı ayrı, Irak’taki PKK varlığının artık kabul edilemez olduğunu ve Ankara’nın bu duruma karşı mutlaka bir şeyler yapacağını muhataplarına ilettiğini söylediler.
Nihayet, 7 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Nijerya’ya giderken ‘Bazı şeyler açık konuşulmaz’ diyerek başladığı sözlerinde, PKK’ya karşı mücadelede yeni bir döneme girildiğini ve bu yeni dönemde yeni yöntemler kullanılacağını söyledi.
ABD Büyükelçisi’nin Antalya’daki uçak gemisinde Irak sınırında PKK ile çarpışan Türk askerlerine selam göndermesi işte bu nedenle rastlantı değildir.
Ülkenin cumhurbaşkanı ‘yeni yöntemlerden’ söz ederken sınır ötesi operasyondan hâlâ ordunun topyekûn Irak’a girmesini anlamamak, hedefin Irak’ın kuzeyini işgal, ya da dağlardaki binlerce PKK’lıyı imha etmek değil, PKK’nın lider kadrosunun etkisiz hale getirilmesi olduğunu görmek gerekir.
Zamanlama ve Meclis izni Türkiye, ABD ve Irak arasında üçlü güvenlik merkezinin kurulmasından ve Erbil’de, Iraklı Kürtlerin de temsil edildiği bir askeri istihbarat paylaşımı merkezi oluşturulmasından bu yana, Türkiye’nin hangi PKK’lıları neden istediğini diğer taraflar biliyor. Yani istenen PKK’lılar listesi yeni değil.
Yeni olan, Ankara’nın 24 Haziran Milli Güvenlik Kurulu toplantısında aldığı kararlar uyarınca, PKK şeflerini kısa vadede ABD ve Irak güvenlik güçlerinin yardımıyla teslim alamaz ise, maliyeti ne olursa olsun kendisinin bir şeyler yapma kararlılığı. ABD’nin daha önce Abdullah Öcalan olayında görüp gereğini yaptığı türden -sağı solu belli olmayan- bir kararlılık bu...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 14, ya da 15 Temmuz’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yapmak istediği görüşme de bu nedenle önem taşıyor. (Saadet ve BBP ile görüşmeleri, Meclis mevcudiyetleri olmadığından daha çok referandum ve sonrasında seçim işbirliği odaklı gibi görünüyor.)
Erdoğan, Irak’taki PKK varlığı konusunda ana muhalefet CHP’ye bu kez gerçekten bilgi verebilir ve gerçekten destek isteyebilir. Bu destek yeni bir Meclis kararını da gerektirebilir.
Bu bir ihtimal... Kesin olansa, mutfakta gerçekten bir şeylerin pişirildiği. Başbakanın böyle bir konuda herkes konuşurken iki haftadır sessiz kalması da, ABD’nin Irak’ın kuzeyindeki hava sahasını PKK’ya karşı Türkiye’ye açması da bu sürecin işaretleri.