Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Türkiye ile ABD'nin diplomatik olarak ilk yakınlaşmalarının Osmanlı dönemine dayandığını söyledi.
"Türkiye’nin Birleşik Amerika ile yakınlaşmasının ilk belgesi, Sultan Abdülmecid’in zamanın meşhur hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye yazdırıp 1853’te Washington’a gönderdiği mermer kitabedir" diyen Bardakçı, ". Üzerinde hükümdarın tuğrası ile Amerika hakkındaki iyi niyet ifadelerinin yeraldığı kitabe, bugün Washington’daki dikilitaşın iç tarafında bulunuyor" ifadesini kullandı.
Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki yazısı ( 18 Şubat 2018) şöyle:
Türkiye’nin Birleşik Amerika ile yakınlaşmasının ilk belgesi, Sultan Abdülmecid’in zamanın meşhur hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye yazdırıp 1853’te Washington’a gönderdiği mermer kitabedir. Üzerinde hükümdarın tuğrası ile Amerika hakkındaki iyi niyet ifadelerinin yeraldığı kitabe, bugün Washington’daki dikilitaşın iç tarafında bulunuyor.
BİRLEŞİK Amerika Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Ankara’ya gelip üst düzeydeki devlet adamları ile temaslarda bulunmasının ardından, son haftalarda Amerika ile yaşadığımız sürtüşmeler bir ölçüde azalmış gibi görünüyor...
İlişkilerin yeniden düzelmesi ihtimali, bana Amerika’yı çok uzak iklimlerdeki meçhul bir memleket olarak gördüğümüz günlerde, 1850’li senelerde Washington’a gönderdiğimiz bir hediyeyi hatırlattı: Türk hattının büyük isimlerinden Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin Washington’daki dikilitaşın üzerine konması maksadı ile gönderdiğimiz mermere kazınmış yazısını...
Bu mermer levhanın mevcudiyetini, bundan seneler önce New York’ta bir serginin açılışı münasebetiyle beraber bulunduğumuz hat üstadı Uğur Derman’dan öğrenmiştim. Sonra, levhanın 1910’lu senelerde çıkan ve basın tarihimizin en kaliteli yayınlarından olan “Şehbal” mecmuasında da yayınlandığını gördüm. Bu konuda hattat ve tarihçi Talip Mert de yayın yapmış ve eski senelerdeki yazılarımda levhadan ben de bahsetmiştim.
Bugün, Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin Washington’da bulunan ve daha önce de bahsettiğim mermere işlenmiş hattının öyküsünü yeni belgelerin ilâvesi ile tekrar anlatıyorum...
Amerikalılar, 19. yüzyılın ortalarına doğru, ülkelerinin kurucusu olanGeorge Washington’ın hatırasına inşa edilecek bir anıt dikmeye karar verdiler. Anıt eski Mısır dikilitaşlarına benzeyecek ama çok daha uzun olacaktı.
Projesini Güney Carolinalı mimar Robert Mills’in çizdiği anıtın temeli 1848’in 4 Temmuz’unda atıldı fakat 1854’te inşaata ayrılan ödeneğin bitmesi, siyasi partilerin proje yüzünden birbirlerine girmesi ve çıkan iç savaş yüzünden bir türlü tamamlanamadı. Çalışmalar ancak 1876’da, zamanın başkanı Grant’ın bir kararnamesi ile yeniden başlayabildi. Masrafları federal hükümet karşılayacak, anıtı Savaş Bakanlığı’nın kadrosundaki mühendisler tamamlayacaklardı.
İnşaatın ikinci aşaması dokuz sene devam etti ve resmî açılış 21 Şubat 1885’te yapıldı. Dikilitaşın içerisine 897 basamaklı demir bir merdiven ile bir de asansör yerleştirilmiş, üzeri Maryland mermerleriyle kaplanmış ve içeriden uç kısmına doğru mermerin üzerine anıtta isimlerinin yeralmasını isteyen bazı dost memleketlerin gönderdikleri ve yine mermerden imal edilmiş kitâbeler konmuştu.
Amerikalılar çok daha önce, dikilitaşın yapımına karar verildiği günlerde birçok ülke nezdinde girişimde bulunmuş, anıtın sadece Amerika’nın değil, bütün dünyanın özgürlük sembolü olacağını söylemiş ve anıtın dış yüzünde isimlerinin yeralmasını isteyen memleketlerden gelecek hediyelerin mermere monte edileceğini duyurmuşlardı.
Bakanlığın talebinin ardından, dünyanın bu en büyük dikilitaşında kendi isimlerinin de bulunması için, Washington’a birbirinden güzel mermer plakalar yolladılar.
Her ülkeden hediye
Meselâ, Çin İmparatoru, üzerinde George Washington’u öven Çince ifadelerin yeraldığı büyük bir levha, Mısır’ın Kavalalı Mehmed Ali Paşasoyundan gelen valisi Birinci Abbas Hilmi Paşa da tarihî İskenderiye Kütüphanesi’nden kalma bir mermer gönderdi. Yunan Kralı eski Yunanca ile yazılmış bir kitabe, Kuzey Afrika’daki yerel beylerden biri Kartaca’dan kalan ve meyve ağacının altındaki bir atlıyı resmeden nadir bir kabartma, Yunan kilisesi eski Mısır dönemine ait 3 bin senelik bir heykel yolladı ve bu hediyeler, anıtın üst tarafına yerleştirildi.
Bir diğer mermer hediye İstanbul’dan, zamanın padişahı Sultan Abdülmecid’den gitti: Mermer üzerine işlenmiş son derece güzel bir hat, yani yazı ve hükümdarın tuğrası...
Amerikalılar, Washington’daki yabancı temsilciliklerden hediye istedikleri sırada Osmanlı Devleti’nin temsilcisi Emin Bey ile de görüşmüş ve “Majesteleri Sultan Hazretleri taşın üzerine yerleştirilmek üzere bir hatıra gönderecek olduğu takdirde, bunu zevkle kabul ederiz”demişlerdi.
Emin Bey bakanlığın talebini İstanbul’a, yani o zamanın Dışişleri Bakanlığı olan Hariciye Nezâreti’ne iletti, hâriciye de konuyu saraya yazıp padişahın kararını sordu. Yazıda “Amerikalılar uzuuun bir direk dikeceklermiş, bizden de hâtıra istemişler” deniyordu.
Konu hakkında İstanbul’da yapılan yazışmalarda Washington’a dikilmesi plânlanan dikilitaştan “direk” diye bahsediliyordu ve Sultan Abdülmecid, Türkiye’den dünyanın bu en uzun sütununda üzerinde Amerika hakkındaki iyi temennilerin yazılı olduğu bir “hat” yollanmasına karar verdi. Hat o devrin büyük sanatkârı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye yazdırıldı, yazı bir Marmara mermerine işlendi, etrafı devrin süsleriyle bezendi ve mermerin üzerine Sultan Abdülmecid’in tuğrası kondu. Levhada “Devâm-ı hulleti te’yid için Abdülmecid Hân’ın / Yazıldı nâm-ı pâki seng-i bâlâya Vaşington’da” yani “Washington’da dikilen bu yüksek taşa, dostluğun devamını göstermek maksadıyla Abdülmecid Han’ın temiz adı yazıldı” denmekteydi.
390 kuruş masraf
Washington’daki anıt için hazırlanan levha 1853’te bir gemiyle Amerika’ya gönderildi, taşıma masrafı olarak o zamanın parasıyla 390 kuruş ödendi ve inşaat tamamlanınca Washington Anıtı’nın üzerine yerleştirildi.
Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin kim olduğunu da, ismini işitmemiş olanlar için kısaca anlatayım:
Türk hat sanatının büyük üstadlarındandır, 1801’de Tosya’da doğmuş, çocukluğunda İstanbul’a gelmiş, sarayda hususi eğitim görmüş, burada hat ile beraber musiki de öğrenmiş, zamanının en meşhur hattatlarından kabul edilmiş, bir hayli talebe yetiştirmiştir. Ayasofya Camii’nde bugün de asılı duran “Allah, Muhammed, Hasan, Hüseyin ve Ali” isimlerini yazdığı levhalar dünyanın en büyük hatlarıdır ve “Allah” levhasındaki “elif”harfinin boyu, 5 metre 60 santimdir.
Bağlı olduğu tekkede
Sanatkârlığının yanısıra imparatorluğun üst düzey bürokratlarından olan ve Kadirî tarikatine mensup bulunan Kazasker Mustafa İzzet Efendi 15 Kasım 1876’da İstanbul’da vefat etti ve Tophane’deki Kadirî tekkesine, tekkenin kurucusu olan ve soyundan geldiği İsmail-i Rumî’nin kabrinin hemen ilerisine defnedildi.
Sultan Abdülmecid’in mermere hakkedilmiş tuğrası, Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin hattı ile yazılmış ismi ve Amerika hakkındaki iyi temennileri, 160 küsur seneden buyana Washington’daki anıtın üzerinde duruyor.