Dünya

ABD ile ilişkilerde yeni milat 5 Kasım

Bu ay görevini devredecek olan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Dağlıca saldırısı ardından ABD'nin PKK konusunda Türkiye’ye destek verme kararı için 'yeni d&ou

03 Kasım 2008 02:00

Bu ay görevini devredecek olan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Dağlıca saldırısı ardından ABD'nin PKK konusunda Türkiye’ye destek verme kararı için 'yeni dönüm noktası' dedi 

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, ABD Başkanı George Bush’un Dağlıca saldırısı ardından Türkiye’ye PKK’ya karşı aktif destek verme kararını Başbakan Tayyip Erdoğan’a açıkladığı 5 Kasım 2007 toplantısının, iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olduğunu söyledi. 

Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’la görüştü. Wilson, Başkan Bush’un bu karara Erdoğan ile görüşmeye girmeden önce, 5 Kasım sabahı dar ekibiyle yaptığı toplantıda vardığını da açıkladı.

Wilson bu kararın alınmasında iki etkenin rol oynadığını söyledi. Bunlar, yeni seçilmiş Erdoğan hükümetini, Irak’tan gelen saldırılar karşısında insanları öldürülürken bir şey yapamaz durumda bırakmamak ve Türkiye’nin Irak’taki genel duruma olan katkılarının bu yüzden baltalanmaması.

Kasım ayı içinde görevini James Jeffrey’e devretme hazırlığında olan Wilson, Ankara’dan ayrılmadan önce Radikal’e yaptığı açıklamalarda, görevi sürecince en önemli gelişme ve dönüm noktası olarak tanımladığı 5 Kasım’ı öncesi ve sonrasıyla şöyle anlattı:

* 2007’nin Eylül-Ekim aylarında Türk-Amerikan ilişkileri hayli zor bir dönemdeydi. Ermeni karar tasarısı Temsilciler Meclisi’nden geçmişti. Dağlıca saldırısından önce de PKK bir dizi saldırı ile Türk vatandaşlarını öldürmüştü. PKK saldırılarındaki artış korkunç Dağlıca olayıyla, sorunun artık bir an önce ele alınması zorunluluğunu gösterdi. Bu durum, Türkiye’nin Irak’ın genelinde oynadığı ve daha da oynayabileceği rolü de baltalama tehlikesini taşıyordu. Vaşington durumun ciddiyetini algılamaya başladı.”

* “Diplomaside yaptığımız işlerden biri de fırsatları değerlendirmektir. Ortada iki fırsat vardı. Kasım başında İstanbul’da Irak’a komşu ülkeler toplantısı yapılacaktı. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice da buna katılacaktı, yani Türkiye’ye geliyordu. Rice’ın (2 Kasım’da Ankara’da Erdoğan ile) görüşmesi böylece mümkün oldu. Ama bundan önce de, ortada Temsilciler Meclisi oylaması ve Dağlıca yokken de, 22 Temmuz parlamento seçimleri ardından Türkiye ile ilişkileri güçlendirmek maksadıyla hem Başbakan Tayip Erdoğan, hem de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ayrı ayrı ziyaretler yapılmasını planlamıştık. Dağlıca, Erdoğan-Bush görüşmesinin gündemini farklılaştırdı.”

* “5 Kasım sabahı, Erdoğan ile görüşmeden önce Oval Ofis’te bir toplantı yapıldı. Başkan Bush’a durumun ne kadar ciddi olduğunu anlattık. Irak’ın geleceğine ilişkin durum bir yana, Türkiye’nin demokratik yoldan seçilmiş hükümeti Irak’tan gelen saldırılara karşı insanlarını koruyamama sorunuyla yüz yüzeydi. Karşılık da veremiyordu. Başkan sezgisel olarak durumun ne kadar ciddi olduğunu kavradı. Ayrıca bu durum Türkiye’nin Irak’ın genelinde oynadığı yapıcı rolü baltalayabilirdi. Başkan, Türkiye’ye, insanlarını koruyabilmesi için daha aktif bir rol oynama kararına, Erdoğan’la toplantı öncesinde vardı.”

* “Başkan ve Başbakan çok önemli bir toplantı yaptılar. Ardından bizler (Amerikalı ve Türk bürokratları kastediyor-MY) orada alınan kararlar üzerinde birkaç hafta boyunca çalıştık. İki ülke askeriyesi arasında değişik etkileşim yolları oluşturuldu. İstihbarat paylaşımı başladı. Böylece Türkiye ile ABD arasındaki askeri ilişkiler yeniden yoluna girdi.”

* “Gözlediğim kadarıyla Başkan Bush PKK’nın Türkiye dahil, komşularının Irak’ın başarısı için oynayacakları rol üzerinde engel oluşturduğu kanısına vardı. 5 Kasım, Türkiye’nin Irak’taki rolü konusunda kilit açıcı bir rol oynadı. Türkiye bu alanda zaten önemli rol oynuyordu. İlk geldiğimde, Aralık 2005’te, o zaman Dışişleri Bakanı olan Gül Irak’taki Sünni grupları işbirliğine iknâya çalışıyordu. O zaman Irak’taki temsilcimiz Zalmay Halilzad’ın İstanbul’da Gül’ün ev sahipliğinde Tarık Haşimi ile yaptığı önemli bir görüşme vardı mesela.”

* “Sonrasında Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Türkiye’ye gelişi mümkün oldu. Erdoğan’ın Bağdat ziyareti, Irak’la Türkiye arasında imzalanan işbirliği anlaşmaları çok önemlidir. Ahmet Davutoğlu ve Murat Özçelik’in Iraklı Kürt liderlerle temasları, özellikle Özçelik’in Bağdat’ta Mesud Barzani ile görüşmesi, Türkiye’nin bir yandan PKK’ya karşı daha etkili sonuçlar alırken, diğer yandan seçim yılı olan 2009’a giden Irak’a destek olmasını sağlıyor. Önümüzde bir fırsatlar âlemi açılmış oldu. 5 Kasım, Türkiye ile aramızdaki en önemli sorun olan PKK sorununun çözülmesini sağladı.”

* “Şimdi PKK’ya karşı daha etkin mücadele arayışı olduğu doğru. Bunun en önemli kısmını Türkiye’nin Irak’la yürüteceği diplomasi oluşturuyor. Bu yalnızca Türkiye’nin sınırın kuzeyinden yapacağı bir şey değil, güneyinden, Irak’tan da yardım gerekiyor. Bu çerçevede Türk hükümetinin. Özellikle Özçelik’in çabalarının başarıya ulaşması önemli. PKK’nın Irak’ın kuzeyinde izole edilmesi gerekiyor. Türk hükümetinin elinde bizim de desteklediğimiz bir önlemler listesi var, ikmal yollarının, insan trafiğinin kesilmesi gibi. Bizce yeni önlemlerin alınması aciliyet taşıyor.”

* “Görev süren boyunca Türk Amerikan ilişkileri açısından önem taşıyan başka olaylar da vardı. İkinci sıraya, Şubat 2006’da Türkiye’ye gelen üst düzey istihbarat heyetinin İran’ın nükleer programı üzerine görüşmelerini koyabilirim. Bu görüşmeler sonrasında Türkiye’nin katkıları, İran’ın 5+1 grubuyla masaya oturmayı kabul etmesinde önemli rol oynadı. Bir de Temmuz 2006’de Gül ve Rice arasında imzalanan Stratejik Vizyon Belgesi’ni saymalıyım.”

Müdahaleler dönemi geride kaldı

ABD Büyükelçisi Wilson’un görev süresinde Türkiye ciddi iç politika çalkantıları yaşadı. Cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, 27 Nisan’da Genelkurmay’ın 28 Nisan’da hükümetin bildirileri, Cumhuriyet mitingleri, nihayet 22 Temmuz seçimleri 2007 yılında Wilson’a derinlemesine gözlem imkânı verdi. ABD Büyükelçisi, asker-sivil gelişiminin demokratik hayatta bir kesintiye daha yol açacağı fikrine hiç kapılmış mıydı? İşte yanıtı:

“Öncelikle ABD’nin Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti ve laikliği desteklediğini ve bu konuda tutumunun açık olduğunu belirtmeliyim. Bence Nisan-Temmuz 2007 döneminde yaşananlara ilişkin en önemli husus, bütün tartışmaların Türk halkı tarafından kendi içinde yapılıp sonuçlandırılmış olmasıdır. Olması gereken de budur ve bu güçlü ve olgun bir ülke demektir. ”
“İç politika konularına girmek istemiyorum, ama böyle bir hisse kapılmadım. Washington'a yazdığım raporlarda bazı konuların ısındığını, askerlerin de tartışmaya dahil olduğunu, Türkiye’de her kurumun kendi geçmişinin olduğunu, ama artık

Türkiye’de ‘60’ların, ‘70’lerin, ‘80’lerin geride kaldığına inandığımı, Türkiye’yi demokrasiye bağlı kılan güçlerin çok daha kuvvetli olduğunu, Türkiye’nin olgun, kendine güvenen ve çoğulcu bir ülke olarak sorunlarını artık demokratik yollardan çözdüğünü yazdım. Böyle de oldu. Türkiye’de bazı keskin tartışmaların yaşandığı ve halen yaşanmakta olduğu açık. Ama benim ülkemde de keskin tartışma konuları var. Bunlar Türkiye’deki toplumsal değişimi, modernleşmeyi yansıtıyor.”

Obama mı, Mc Cain mi?

Wlison: “Bilemem, birkaç gün içinde göreceğiz? Ancak kim alırsa alsın, ABD’nin Irak’taki rolü farklı olacak. Irak’ta işler daha iyi. Güvenlik sorunları birkaç yıl öncesinde göre daha hafif. Ekonominin gelişmesiyle durum daha da iyiye gidecektir. Ama Afganistan’da iyi gitmiyor ve Afganistan daha kötüye giderse Irak üzerinde etkisi olabilir.” (Radikal)