Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Türkiye'nin Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için sergilediği arabulucuk çabalarını övdü. Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung'a demeç veren Borrell, "Türkiye bu konuda çok iyi bir iş yapıyor. Her iki ülke (Ukrayna ve Rusya) ile de iyi ilişkilere sahip. Elbette en iyisi Birleşmiş Milletler'in bunu yapması olurdu" dedi.
Avrupa Birliği'nin Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakerelerde arabuluculuk yapmasının mümkün olmadığını da söyleyen Borrell, "Ruslar bunu kabul etmez, tıpkı bizim Rusya'nın arabuluculuk yapmasını kabul etmeyeceğimiz gibi" diye konuştu.
Ukrayna'ya silah gönderilmesi kararını savundu
Ukrayna'ya silah gönderilmesi kararını da savunan Josep Borrell, silah teslimatını savaşın uzaması olarak gören insanları anlamadığını belirtti. Borrell, "Bu insanlara şunu sormak istiyorum: Bu savaşın nasıl sona ereceğinin bir önemi yok mu? Ukraynalılar diz çöküp Ruslar tarafından parçalara mı ayrılmalı? İstediğiniz şey bu mu?" diye konuştu.
"Savaşlar müzakere ile sonlanır" diyen Borrell, "Ancak müzakere masasına güçlü bir konumdan gelmelisiniz, şimdi burada söz konusu olan da Ukraynalıları bu konuma getirmek" dedi.
Türkiye'nin arabuluculuk çabaları
Rusya ile Ukrayna arasında, işgalin başladığı 24 Şubat tarihinden bu yana düzenli olarak müzakereler yapılsa da, bu görüşmelerde henüz somut bir ilerleme kaydedilemedi.
Moskova ve Kiev’le iyi ilişkileri olan Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasından bu yana taraflar arasında arabuluculuk yapmak için çaba sarf ediyor.
Rusya ve Ukrayna heyetleri, 29 Mart'ta İstanbul'da yüz yüze görüşmüş sonrasında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun arabuluculuğunda 10 Mart’ta bir araya gelmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Nisan ayında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Ankara'ya ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki müzakere sürecinde arabuluculuk dahil gereken desteği sunmaya hazır olduklarını açıklamış, garantörlük konusuna da ilkesel olarak olumlu baktıklarını söylemişti.