Spor

9 gazeteden 25 köşe yazarı Galatasaray'ın Avrupa zaferini yazdı

Mert Aydın: Sevgili okuyucu Galatasaray tabii ki farklı kazanır. Karşı takım sahada 11 kişi. Tamam ama Galatasaray kaç kişi? Ben en az 15 saydım

24 Ekim 2013 12:18

Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde Danimarka temsilcisi Kopenhag’ı TT Arena’da 3-1’le geçti.  

Milliyet’ten Atilla Gökçe, Uğur Meleke, Osman Şenher; Vatan’dan Kadir Çetinçalı, Güntekin Onay, Ruşen Çakır, Serhat Ulueren; Skorer’den Uzay Gökerman; Hürriyet’ten Kanat Atkaya, İlhan Söyler, Hakan Ünsal; Sabah’tan Ahmet Çakar, Levent Tüzemen, Gürcan Bilgiç, Rıdvan Dilmen; Fanatik’ten Mehmet Demirkol, Can Çobanoğlu, Serkan Akcan, Yalçın Dümer; Fotomaç’tan Mert Aydın; Taraf’tan Fatih Kuşçu; Cumhuriyet’ten Arif Kızılyalın, Adnan Dinçer, Oğuz Tongsir, Osman Korkmazel Galatasaray’ın galibiyetini yazdı.

9 gazeteden 25 köşe yazarının yazılarının ilgili bölümü şöyle:  

 

Atilla Gökçe – Milliyet

Özlenen gece!

Kopenhag karşısında gerçek bir baskın futbolu oynadı Galatasaray. Çok çabuk pas trafiği ile, hızlı driplinglerle, sürpriz bindirmeler ve kanat ataklarıyla rakibini baştan itibaren sindirdi, bunalttı ve adeta ezdi. Tüm bunlar ilk 45’te oldu. Danimarka takımının fizik gücü, boy avantajı biliniyordu. O yüzden Mancini, çabuk adamlardan kurulu bir onbir belirlemişti. Riera’yı pas geçmiş, sağ ayaklı Dany’yi sol bek olarak tercih etmişti. Savunmasında minimum hata ile oynadı Galatasaray. Onların hata yaptığı yerde “örtücü” Melo yetişti.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Uğur Meleke – Milliyet

Burak – Balotelli

İlk yarının bitiş düdüğü çaldığında TT Arena tribünlerindeki 52 bin kişi Burak’ı ayakta alkışlıyorlardı. Burak ilk yarıda gol atmamıştı, asist yapmamıştı, hatta nerdeyse pozisyona bile girmemişti. Ama belli ki tribünlerin Burak’tan beklentisi farklıydı: Gol kaçar, top ayaktan kaçar, rakip arkana kaçar. Bunlar futbolda var. Ama bir futbolcu oyundan kaçmaz, mücadeleden kaçmaz, rakipten kaçmaz. Galiba Arena’daki sporseverlerin de kaçırmadığı nokta bu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Osman Şenher – Milliyet

Harika futbol

Galatasaray dün gece futbolun bütün güzelliklerini bize seyrettirdi. Takımdaşlık, yardımlaşma, beceri, kademeye girme, her şey vardı. Hele ilk yarıdaki futboluna “olağanüstü” deyip alkışlamak lazım... Herkesin aklına “Kopenhag bu kadar kötü takım mı” diye gelebilir. Böyle düşünenlere de saygı duyarım. Ama dün gece Kopenhag’ı paçavraya çeviren, sıradan bir takım haline getiren Galatasaray’ın o muhteşem mücadelesiydi... Orta sahaya bakıyorsun Sneijder’in, Melo’nun, Selçuk’un futboluna hayran kalmamak mümkün değil...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Kadir Çetinçalı – Vatan

Farklı bir Galatasaray

G.Saray, rakibini tartışmasız bir şekilde net bir skorla yenerken elbette teknik direktör Roberto Mancini’yi de kutlamak gerek. Deplasmandaki Juventus maçının ardından Kopenhag maçında da takımını taktik ve motivasyon olarak mükemmel hazırladı. sarı-kırmızılılar bu galibiyetle Şampiyonlar Ligi’ndeki iddiasını sürdürürken kendi içindeki gereksiz iç çalkantılarını da toparlayacak önemli bir iş yapmış oldu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Güntekin Onay – Vatan

Silindir gibi

G.Saray 8 yabancı ile çıktığı maçta Kopenhag’ı daha ilk yarıda paramparça etti. Kabul etmek gerekir ki Cim-Bom’un en büyük sorunu 6-0-4 kısıtlaması. Kadronun gerçek gücü ve potansiyeli 8 yabancı ile çıktığı maçlarda daha net ortaya çıkıyor.

Kopenhag gibi bir takıma karşı baskı ile ev sahibi olduğunu hissettirerek agresif başlamak çok önemli idi. G.Saray maçın başlama düdüğü ile birlikte kararlılığını rakibe hissettirdi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ruşen Çakır – Vatan

6+0+4 olmayınca

G.Saray dün gece Şampiyonlar Ligi’nde çok kritik bir eşiği son derece rahat bir şekilde aştı. Kendi sahasında Juventus ile berabere kalan Kopenhag gerçekten bir muammaydı. G.Saray eğer puan kaybederse tur atlamayı iyice zora sokacaktı. Ancak daha ilk dakikalarda başlayan pres ve 10. dakikada Dany’nin ortasına Melo’nun müthiş kafasıyla gelen gol herhangi bir sürprizin mümkün olmadığının, olmayacağının işaretiydi. Nitekim 38. dakikada Sneijder, uzatmadaysa Drogba’nın golleriyle üç puan garantilendi. Bu iki golü de hazırlayan Eboue’yi özellikle tebrik etmek lazım. Bu arada onun sağ kanadı bu kadar verimli kullanmasını sağlayan Bruma’yı da unutmamalı. Genç oyuncu maç boyunca yaptıklarıyla taraftarın zaten varolan kendisine yönelik sevgisini pekiştirdi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Serhat Ulueren – Vatan

İşte böyle

İşte yaklaşık 1.5 yıldır görmeyi arzu ettiğimiz ama bir türlü izleyemediğimiz G.Saray dün gece Arena’daydı.

Ne mi yaptı G.Saray?

11 futbolcu da hep topun arkasındaydı. Doğru yerde doğru hamleler yaptılar. Yerini boşaltanın veya ileride kalanın yerine hep 2’li, 3’lü kademe vardı. Son 15 dakikaya kadar tam bir Alman-İtalyan karşımı müthiş bir disiplinle oynadı G.Saray. Sahanın en kötü isimleri haftalardır olduğu gibi yine Burak-Selçuk ikilisiydi ve inanın onlar bile dün gece herkese sempatik geldi. Özellikle Burak çok koştu, gol için her şeyi yaptı ama kaybedilen özgüven o kadar kolay geri gelmiyor. Bu düşünce yapısıyla Burak 15 gün içinde toparlar.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Uzay Gökerman – Skorer

Galatasaray’da “kuvvetler” bileşkesi

Dün sahada ne gördük?

Galatasaray’da bir kuvvetler birliği, bütünleşmesi, bileşkesi yeniden sağlandı ya da böylesi bir sürecin en önemli aşamaları geçti.

Galatasaray Avrupa’da zaten çok farklı bir top oynuyor. Yabancı oyuncular performanslarının sınırlarını zorlar pozisyona getiriyorlar ve sonuç da alınıyor.

Aynı şeyi ligimiz için söylemek çok kolay değil; çünkü burada kafaları karıştıran çok etken var.

Sneijder, Fatih Terim döneminin kuvvetler ayrılığındaki temel sorundu. Takımda taktiksel değişikliğe de neden olmuştu.

Mancini’nin gelişiyle birlikte özel bir Sneijder rehabilitasyon paketi devreye girdi; hafta sonu oynanan lig maçından sonra bu konuya ait detayları tartışmıştık. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Kanat Atkaya – Hürriyet

Pitbull ruhuyla herkes ayağa!

Maçı “Oh be, Cimbom varmış” diye özetlesek yeridir.

Kaybolduğunu düşünmeye başladığım bütün özelliklerini sahaya yansıtan bir G.Saray vardı FC Kopenhag karşısında. Rakibin aklını alacak, canından bezdirecek tarzda baskı uygulayan bir G.Saray. Hem topa sahip olan hem de topa sahipken eveleyip gevelemeyen, direkt kaleye gitme iştahına sahip bir G.Saray. Kenar beklerinden uç beylerine kadar iştahla saldıran, gol bulduktan sonra oyunu soğutmak yerine rakibi hırpalamadan rahat duramayan bir G.Saray. Futbolcular artık tatlı birer hatıra gibi uzaktan el sallamaya başlayan karakterlerini Devler Ligi’nde sahneye çıkardı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

İlhan Söyler – Hürriyet

‘Ben’ değil 'biz' ruhu

Desteklediğiniz takımı seversiniz, zaman zaman kızarsınız, kötü gidişlerde isyan da etseniz, yeri gelir o takım sizi öyle bir mutlu eder ki aşkınız tekrar canlanır.

Dün Galatasaray, taraftarlarının sevgisini yeniden kazandı. İşte bunun olmasını da ‘Ben’ değil, ‘Biz’ ruhu sağladı.

Bir futbol takımı, tek bir kişiden değil, topluluktan oluşur. Hiçbir futbolcu ‘Ada’ değildir, hepsi ‘Anakara’nın parçasıdır. Galatasaray da dün Kopenhag karşısında takım oyunu oynadı. Rakibi tam saha presle hataya zorladı. Dengesini tamamen bozdu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Hakan Ünsal – Hürriyet

Ezdi geçti…

G.Saray son dönemlerin en iyi baskı oyununu oynarken, Melo başroldeydi.

Brezilyalı’nın hırslı ama akılcı oyunu, önde baskıya giden ilk adam olması ve orta alanda kazandığı toplar sarı kırmızılıların işini çok kolaylaştırdı. G.Saray’ın ligde bile rakibini bu kadar sürklase ettiği maç yoktur. Önde, zamanlaması iyi ve etkili baskı, hem oyunculara hem de izleyenlere zevk veren bir oyunu ortaya çıkardı.

Fakat Melo kadar dikkat çeken bir isim de Sneijder oldu. İyi oyunu kadar bu performansına ulaştığı zaman da çok dikkat çekici. Fatih Hoca ayrıldığından beri her maç üstüne koyarak giden Hollandalı adeta uçmaya başladı. Bu büyük ve etkin değişimde Terim’in ayrılması mı, Mancini’nin gelmesi mi derseniz, ben hiç düşünmeden Fatih Hoca’nın ayrılmasının Sneijder’i tetiklediğini söylerim.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Ahmet Çakar – Sabah

Kusursuz

Rakip kolay olabilir ama sonuçta dün geceki maç bir Şampiyonlar Ligi karşılaşması... Galatasaray rakibi Kopenhag'ı sahadan siliverdi. Son 3-4 dakika hariç neredeyse maçın tamamında Galatasaray her şeyi çok doğru yaptı. Maçın ilk 20 dakikası Kopenhag için çok acıydı. Galatasaray acımasız bir presle başladı, önde bastı ve bu baskı Melo'nun golüyle semeresini aldı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Levent Tüzemen – Sabah

Yeni sitemin zaferi

Galatasaraylı oyuncular izleyenlere muhteşem bir zafer gecesi yaşattı. Melo, Sneijder ve Drogba'nın attığı gollerin güzelliğinin yanında pozisyonların hazırlanışı çok çarpıcıydı. Kopenhag zaferi, Galatasaray'ın Avrupa'ya devamı oldu... Terim sonrası "Bıçak sırtında" yürüyen Galatasaray yönetimi, rahat bir nefes aldı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Gürcan Bilgiç – Sabah

Bir bilenin oyunu!

İlk gol... Sol bek Dany, sağ köşe korner direğinin yakınlarından ortaladı. Tandemi üçleyen Melo hızla gelip kafayı çaktı...Olmaması gereken her türlü aksiyondan maçı daldan alıp, cebine koydu Galatasaray takımı. Sonrasında oyunu kucakladı, istediği gibi sağa salladı, sola yönlendirdi, yanaklarından öptü. 88 dakika kalesinde pozisyon bile yaşamadan Danimarka Şampiyonu'na Türkiye sınırları içine girdiğini anlattı. Üçüncü gol... Devrenin bitmesine beş dakika var. Bruma'yı ilk kez görüyorduk topla birlikte. Nefis bir derin pas attı, Eboue kalecinin dibine kadar geldi. Vurmasını beklerdik, Drogba'ya pasladı topu. Ve Şampiyonlar Ligi rekorunu kırdı yıldız oyuncu. Tam bir gösteri. Gözden kaçanların, pişirip, sofraya getirdiği leziz bir tatlı. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Rıdvan Dilmen – Sabah

Ciddi oynayarak kazandı

Son iki maç her şey Galatasaray lehine gelişti, kendi işini kendi yapmaya başladı. Önce gitti Juventus'tan puan aldı sonra da kazanmak zorunda olduğu, telafisi olmayan maçı da uzun süre iyi ve doğru oynayarak rahat kazandı.

Rahat kazanmak yürüye yürüye kazanmak değil. Ciddi oynayarak, doğru oynayarak, mücadele ederek kazandı. Rakibin savunma yapacağı belliydi. Savunma yapan takımları açmak için merkezden ver-kaç veya şut, duran top ve en önemlisi kenarlardan gelmeniz lazım. En az bir bekinizin de hücuma çıkmalı. Karşılaşmanın en önemli oyuncuları iki bek idi. Eboue 2, Dany de 1 asist yaptı ve maç ilk yarıda bitti.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mehmet Demirkol - Fanatik

Gösterişli dönüş

Galatasaray'ın, Fatih Terim döneminde bile bu kadar önde baskılı ve kalabalık oynadığı maç azdır. Kopenhag takımı fizik ve teknik olarak felç oldu. Ardından psikolojik olarak 'biz buradan çıkamayacağız' ruh haline geldiler...

Maç öncesi Drogba’nın arkadaşlarını saha ortasında toplayıp yaptığı konuşmanın ne anlama geldiğini maç başlar başlamaz anladık.

Belki Galatasaray’ın Fatih Terim döneminde bile bu kadar önde baskılı ve kalabalık oynadığı azdır. Hemen en önce stoperlere top aldırıp hemen bastılar. Ve neredeyse ilk yarı boyunca hiç derli toplu çıkamadı Kopenhag.

Melo ve Selçuk’un ilk senelerindeki seviyeyi tutturan tandem oyunu bu baskıyı arkadadan harika destekledi. Semih ve Chedjou da santrforlara top aldırmamak için tam presle oynadı. Mükemmele yakın pozisyon alma ve hamle zamanlamasıyla oynadılar.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Can Çobanoğlu – Fanatik

Ustalar istedi

Şampiyonlar Ligi'nde bu tip geceleri yaşamak için mutlaka performansında ekstralar yapan futbolculara gerek oluyor.

Hem taktik anlayış, hem istek ve arzu hem de keyif alarak oynamaya başlayınca bir de usta işi hareketler sahaya yansıyınca tribün-takım iletişimi tavan yapıyor, skor da böylelikle geliyor. Dün gece, rakibi hataya zorlayan ve sahayı doğru parselleyen Galatasaray, hakikaten seyre değerdi. Eboue sağ bekte Bruma’yla birlikte, çok doğru yardımlaşarak galibiyete önemli katkı sağlayan futbolcu oldu; üstelik uzun süredir kendisini eleştirmemize rağmen... Onun yıldızlaşması Bruma gibi genç ve dinamik bir oyuncunun önünde oynamasıyla gerçekleşti. Semih ve Chedjou içinse doğru ikili stoper pozisyon hamleleriyle oynayarak rakibin hücumcularını adeta ezdiler...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Serkan Akcan - Fanatik

İpler Aslan’ın elinde

Galatasaray geçen sezon Şampiyonlar Ligi'ne, ManU ve Braga mağlubiyetleriyle başlamıştı. İstanbul'daki Cluj beraberliği sonrası Romanya'da ibre dönse de Arena'da United'ı yenmek şart olmuştu. Hesap günü geldiğinde maçın kahramanı Melo'ydu. Attığıyla değil, yarattığı sinerjiyle geceye damgasını vurmuştu.

Dün gece de benzer senaryo vardı Arena’da. Burak Yılmaz kazandırdığı korner sonrası tribünleri coşturuyordu Melo misali. Maça sol bek başlayan Dany sağ dipte Drogba’nın sıkıştırdığı topu gitti, aldı, ortaladı Melo kafayla golü yaptı. Nefis bir sinerjiydi ve bu fitili ateşleyen küskün Burak’tı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Yalçın Dümer - Fanatik

Hep böyle kal

Yine Şampiyonlar Ligi notaları tüyleri diken diken yapan cinsten... Grubun kilit takımı Kopenhag'la ilk randevu... Mancini'den farklı bir 11... Ailecek sol tarafta Riera'yı beklerken o kulvarda sürpriz isim Dany... Diğerleri yerli yerinde... İnanılmaz bir başlangıç temsilcimizde...

Özellikle Eboue, ilk 45 dakikanın en faydalı kramponu... Antipatik hareketlerini unutum yeminle, hep böyle ol... Ama Edirne ötesinde gösterdiği performans çok daha kıymetli... Melo, Sneijder ve Drogba... Üç isim üç imza... Daha ne olsun... 4-1-4-1 oynayan Galatasaray’da, bazı isimlerden söz etmezsek ayıp olur. Öncelikle kuzeyin oğlu Burak, Dany’nin önünde sol kulvardaki mücadelesi ve rakip defansı yoran presiyle bugüne kadar aldığı eleştirileri bir kalemde silip attı, alkışı da doyasıya aldı taraftarından... İtalyan hocanın Burak ısrarını anlamıştır futbol ulemaları! Üzerindeki ölü toprağını bir haftadır atan Sneijder ise merkezin patronu, maestro desek abartmayız sanırım...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Mert Aydın – Fotomaç

Galatasaray kaç kişiydi?

Sevgili okuyucu Galatasaray tabii ki farklı kazanır. Karşı takım sahada 11 kişi. Tamam ama Galatasaray kaç kişi?

Ben en az 15 saydım. Sağ tarafta Eboue var. Bir bakıyorum ondan bir tane daha var gitmiş basketbolcu gibi ceza alanına penetre ediyor. Melo'yu görüyorum orta sahada topa kafasını sokarken. O da ne? Melo'dan bir tane de biraz ileride gol atan var.

Burak kale önünde gol kaçırıyor.

Aaa o pres yapan, sahayı enlemesine deparla geçen klonlanmış hali mi? Çakma sol bekler arasına giren Dany bir yanda top çıkarıyor, bir yanda rakip ceza alanına yakın bir taç çizgisinde topu söküp asist yapıyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Fatih Kuşçu - Taraf

Uyanış

G.Saray kendini hatırladı bu maçta. Epeydir ilk kez, sahaya çıkmadan kazanılmış gibiydi. Tribünler tamamen dolu, “vefa” pankartlarıyla karşıladılar takımı. Sebastien Perez, Capone gibi isimlerin bile tek tek yazıldığı onlarca pankart açıldı. Aralarında Fatih Terim ve Hagi de vardı ama bu kez “imparator” tezahüratı yapılmadan.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Arif Kızılyalın – Cumhuriyet

İşin Sırrı 8 yabancı

Çok değil 4 gün önce Karabük karşısında tekleyen bir Galatasaray vardı.Sabri-Ceyhun sağ kenarı paylaşmış, sol kenar Hakan’a ‘emanet’ edilmiş,Amrabat, Eboue, Bruma, Riera tribüne gönderilmişti...

Çünkü TFF yasaları, kadrodaki 10 yabancının sadece 6’sına oynama izni veriyordu.
Aradan 96 saat geçti, bu kez Kopenhag’ı ağırlıyordu Sarı-Kırmızılılar. Kadrodaki 10 yabancının 8’i 11’de, 2 de yedekteydi bu kez. Muslera kalede, Eboue-Bruma sağ çizgide, Chedjou-Dany savunmada, Melo ve Sneijder ortada, Drogba da hücum hattındaydı. Semih, Selçuk ve Burak’ı da eklediğinizde, aslında Fatih Terim’in yaratmak istediği 11’i kurmuştu İtalyan teknik direktör Mancini...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Adnan Dinçer – Cumhuriyet

Alkışlar Burak’a!

Galatasaray soyunma odasında kazanmış maçı, 90 dakika sanki formalite olmuş. Müthiş bir baskı, istekli ve özgüven içindeki futbolcuların oyuna yansıyan klas farkı ve taktiksel başarı farklı galbiyeti getirdi. Öncelikle Sarı - Kırmızılı Pittbul’un muhteşem kafası ile oyunun başında öne geçmek G.Saray’ı çok rahatlattı. Sol bekte Dany ve ileri uçta sol kanatta Burak’a yer veren Mancini sağ kanattada Bruma’yı görevlendirmişti. Bu iki kanatı hem baskı hemde hareketlendiren düşünceyi tamamlayan gecenin yıldızını Sneijder, Eboue ve Avrupa’nın gol ustası Drogba tamamlayınca ilk yarı 3-0 bitti. Atılan iki golde sağ kanatta ters gol atan Sneijder ve iki muhteşem asist yapan, aynı başarıyı defans kademesinde gösteren Eboue gördük. G.Saray oyun olarak Kopenhag’ı çok ezdi. Aslında futbolcuların gerçekten grupta iddialı olmak ve Real Madrid faciasından kurtulmak istediklerini gösteren önemli bir psikolojiydi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Oğuz Tongsir – Cumhuriyet

Burak değil Selçuk!

Galatasaray Şampiyonlar Ligi’ndeki en rahat, stresten en uzak ve de en sükseli maçını dün gece oynadı. Kopenhag karşısında hakemin başlama düdüğüyle birlikte üstünlüğü ele geçiren Sarı - Kırmızılılar bunu 90 dakika boyunca sürdürdü.

Bu maçla ilgili akıllarda kalan en önemli sahneler Burak’ın kaçırdığı goller ve yaptığı hatalardı. Evet Burak çok acemice hareketler yaptı ama hepsinden önemlisi iyi niyetliydi. Çalıştı, çabaladı. Herkes hedef adam olarak Burak’ı görüyor ama aslında gözlerden kaçan adam Selçuk. Son iki şampiyonlukta büyük pay sahibi olan Selçuk bu sezon başından beri çok formsuz. Son haftalarda Galatasaray orta sahası adeta eksik oynuyor. Ne yapsın ki Burak’ın adı çıkmış bir kere!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

 

Osman Korkmazel – Cumhuriyet

İşte Futbol Bu…

Mancini’nin onbiri elimize geçtiğinde herkes Dany dışında hemfikirdi. Olaya teknik adam gözüyle baktığımda hak verdim; Kamerun’un oynadığı son Tunus maçında Dany solbek oynamış ve başarılı bir performans sergilemişti. İtalyan hoca ayrıca; FC. Kopenhag’ın en hızlısı genç Vetokele ve golcü Jörgensen’i de unutmamış olacak ki Dany’yi, gizli savunma gücü olarak karşılarına dikti. İlk golde Melo’ya orta kimden geldi? Dany’den. Orada ne işi vardı? Bir yandan Jörgensen’e rakip alanda markaj, bir yandan da topa sahip olduğunda ortayı yapmak. Riera’da nerede o hız ve güç? İkinci golümüz bir başka hızlı savunmacımız Eboue’nin, Sneijder’e verdiği ince pasın ardından geldi. Sabri yapabilir mi? Nerede o hız ve güç. Bitmedi Drogba, Sneijder ve Melo’nun bilgelikleri; oyun içinde say say bitmez. Bunları niye araya sıkıştırdım; futbol artık hıza, güce, bilgeliğe dayalı oynanıyor. Galatasaray böyle oynarsa deviremeyeceği takım yok. İşte sizden beklediğimiz futbol bu; Sarı - Kırmızılı formayı giyen oyuncu kardeşlerim. Böyle oynayın yeter. O muhteşem taraftar, önceki haftalar yerdiği Burak’ı bile yere göğe sığdıramadı. Anladınız mı o taraftarı? Formanın hakkını vereni nerelere taşıdığını, sanırım gördünüz... Dönelim dün gecenin ayrıntılarına; olağanüstü uğultu Kopenhag’ı sindirirken Galatasaray’ı şahlandırdı adeta. Hepsi müthiş oynadı. Hız, güç ve bilgeliği birleştirince; ortaya fantastik bir futbol çıkarttılar ve “İşte futbol budur” dedirttiler…

Yazının tamamını okumak için tıklayınız