65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin TBMM Araştırma Komisyonu’na Sunduğu Öneriler
İş Kanunu’nda işçinin dört aylık ücretiyle sınırlanan “ayırımcılık tazminatı”nda, üst sınır kaldırılmalı. Hakime, ayırımcılık halini ve sonuçlarını, mağdurun uğradığı zarar ile çektiği acıyı dikkate alarak tazminata karar verebilme olanağı verilmeli.
6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’a göre, yaş ayırımcılığının tespiti halinde, ihlalden sorumlu olanlara uygulanan 1.000 TL’den 15.000 TL’ye kadar idari para cezası caydırıcı olacak şekilde artırılmalı.
İş Kanunu, sadece “iş ilişkisinde” değil, “işle ilgili duyurularda” ve “İş sözleşmesinin yapılmasında” da yaş ayırımcılığının yasak olduğunu açıkça ifade edecek şekilde değiştirilmeli.
Medeni Kanun’un kabulünden bu yana ortalama yaşam süresinin ciddi ölçüde uzadığı; artık yaşlılığın biyolojik, fizyolojik, bilişsel, psikolojik, ekonomik, sosyal boyutlarda, farklı şekillerde ve farklı hızlarda yaşanan bir olgu olarak kabul edildiği dikkate alınmalıdır. Medeni Kanun’umuzdaki vesayet düzenlemesi bu gerçekle uyum içinde değil. Vesayet altına alınan kişi, hukuki, ekonomik, sosyal, siyasal haklarını tümden kaybetmektedir. Bu toptancı “vesayet” düzenlemesi, gözden geçirilmelidir. Bu süreçte Medeni Kanun’un 429. Maddesinde düzenlenen “yasal danışmanlık” kurumuna ağırlık verilmesi, doğru bir başlangıç noktası olabilir.
Türk Ceza Kanunu’nda, öldürme, yaralama, eziyet, tehdit-santaj-cebir, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, konut dokunulmazlığının ihlali, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, kötü muamele, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması gibi yaşlıların sıkça mağdur olduğu belli suçlarda, yaşlılık hali ağırlaştırıcı sebep sayılmalıdır.
Ceza Kanunu’nda “Nefret ve ayrımcılık” suçunun kapsamının tanımlandığı m.122/1’de “Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret” ifadesine “yaş” da eklenmelidir.
Ceza Kanunu’nda, “Aile hukukundan doğan bakım veya destek olma yükümlülüğü” sadece çocuklar ve kadınları kapsamaktadır. Oysa, Devletimizin yaşlılar konusunda önceliği, aile yanında, evde bakımdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, "Evde Bakım Yardımı" kapsamında, 130 binden yaşlının ailesine nakdi destek sağlamıştır. Bu nedenle, “Aile hukukundan doğan yükümlülükler” aile içindeki yaşlılara bakımı da kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
Belediyelerin yaşlı hemşehrileri için yaptıkları her türlü faaliyet, stratejik plandan başlayarak, performans kriterlerine, öngörülen bütçeye ve bütçe gerçekleşmesine kadar açık ve şeffaf biçimde izlenebilir olmalıdır.
Belediyeler düzeyinde iyi örneklerin paylaşılması, sorun ve engellerin tartışılması, tecrübe ve bilgi birikiminde ortaklaşılması, yaşlılara hizmet veren uzman kadroların konum ve saygınlıklarının güçlendirilmesi için Dünya Sağlık Örgütü’nün, 2006’dan bu yana yaygınlaştırmaya çalıştığı “Yaşlı Dostu Kent Ağı” kavramını hayata geçirecek bir “Yaşlı Dostu Kentler Birliği” kurulmalıdır.
Çeşitli düzenleme ve uygulamalara bilimsel temel hazırlanabilmesi için yaş temelli veri toplanmalı, ve bu veriler şeffaf bir biçimde hem kurumlar arasında, hem de kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
|