İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun bugün yapacağı Londra ziyareti, İngiltere basınında geniş yer bulan konulardan.
Financial Times, Netanyahu'nun "İran'ın cüretkar saldırganlığı" diye tanımladığı durum karşısında, İngiliz mevkidaşı Theresa May'dan destek isteyeceğini söylüyor.
Gazete, İran'ın geçen haftaki balistik füze denemesinden kaygılanan Netanyahu'nun, görüşmede ayrıca İran'ın Suriye ve Yemen'deki savşlara müdahalesi ve Hizbullah'a verdiği desteği de gündeme getireceğini yazıyor.
Times ise, Netanyahu'nun ziyaretiyle ilgili haberinde Theresa May'in, İngiltere'nin işgal altındaki Filistin topraklarında Yahudi yerleşimlerine karşı tavrının altını tekrar çizeceğini belirtiyor.
Gazete ayrıca, ziyaretin İngiltere-İsrail ilişkilerinde son bir kaç aydır yaşanan zorlu bir dönemin ardından geldiğini ifade ediyor. Zorluğun ise Yahudi yerleşimlerini kınayan BM Güvenlik Konseyi kararının alınmasında İngiltere'nin rolü ve Londra'daki bir İsrail Büyükelçiliği çalışanının İngiliz politikacıları alaşağı etmekten bahsettiği gizli video kaydı olduğu yazılıyor.
Times İsrail Başbakanı'nın ziyaretine başyazılarından birinde de yer veriyor. Gazete, May'in Netanyahu'yla görüşmesinde Ortadoğu'da iki devletli çözüm konusunda devam eden ihtiyacı anlatma şansı ve görevi olduğunu söylüyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Baskın karakterli liderlerin milliyetçi tabanlarına oynadığı bir dünyada, uluslararası angajmanı teşvik etme işi, giderek artan oranda dış müttefiklere düşecek. May, İsrail'in kendi politikalarını belirleme hakkını savunarak ve uluslararası hukukta hesaba çekerek, kendisine bir tür ahlaki statü veren bir yol izledi. Netanyahu hala, Trump'ın kampanya döneminde verdiği sözleri yerine getirmesine güveniyor olabilir. Beyaz Saray, Amerika'nın Ürdün ve Suudi Arabistan gibi Arap müttefikleri de dahil, diplomasinin karmaşık gerçekleriyle uğraşırken, bunu ummak akıllıca olmayabilir. May, uyumlu ve eleştirel bir temas gerçekleştirebilirse, sesinin bu en hassas başlıklarda alışıldık olmayan bir otorite taşıdığını keşfedebilir."
Amerikan Başkanı Donald Trump'ın bir televizyon röportajında, Rus devletine atfedilen cinayetlerle ilgili bir soruyu yanıtlarken "Çok katil var. Bizde de çok katil var. Ne sanıyorsunuz? Bizim ülkemiz çok mu masum?" demişti. Trump'ın bu sözlerine Cumhuriyetçi Parti'den gelen kızgın tepkiler dünya haberleri sayfalarınde yer buluyor.
Financial Times'ın haberinde Nebraska Senatörü Ben Sasse'nin "Amerika Birleşik Devletleri'nin, dünya tarihinin en büyük özgür ülkesi ve Putin'in cani yandaşları arasında hiçbir ahlaki eşitlik yok. Başkan'ın Rusya konusundaki tutumunu anlayamıyorum" dediği belirtiliyor.
Senato çoğunluk lideri Mitch McConell'ın da "Ben Amerika'nın müstesna olduğunu, farklı olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şekilde Ruslar gibi faaliyet göstermiyoruz. Bence burada tüm Amerikalıların anladığı açık bir fark var. Ben kesinlikle meseleye onun gibi bakmıyorum" şeklideki sözleri de yer alıyor Financial Times'da.
Romanya'da, uygulamaya girmesi halinde, birçok siyasetçiyi yolsuzluk soruşturmalarına karşı koruyacak tasarı nedeniyle son günlerde ülkede 1989'da komünizmin yıkılmasından bu yanaki en büyük gösteriler düzenlendi.
Gösterilerin ardından, 'yolsuzluk affı' olarak anılan yasa tasarısı, kabinenin acil toplantısında iptal edildi.
Financial Times, Romanya'daki gelişmeleri başyazılarından birinde ele alıyor. "Romanya'da halkın gücü için bir zafer" başlıklı yazıda, "Vatandaşlar ve ülkenin dostlarıyla müttefikleri tetikte olmalı" uyarısı yapılıyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Romanya'da yolsuzlukla mücadele gerçekten çok uzun süren bir iş oldu. Ülke, suçla mücadele ve bağımsız yargı alanlarında 2004'te AB'ye tam üye olan sekiz eski komünist ülkenin gerisinde kalsa da, siyasi bir kararla 2007'de AB üyesi yapıldı. Brüksel gelişmenin devamını garanti altına almak için gözlem süreçleri koydu. Son yıllarda her seviyedeki yetkilileri soruşturan Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Dairesi DNA ile ilerleme kaydettiler. Eski Başbakanlardan Adrian Nastase 2012'de hapsedildi. Sahtecilik ve vergi kaçırmada suç ortaklığı ithamlarıyla karşılaşan ve 64 kişinin öldüğü gece kulubü yangınının yarattığı öfkeye maruz kalan Victon Ponta 2015'te istifa etti. Yolsuzlukla mücadele Ponta iktidarını izleyen, teknokrat hükümeti döneminde de sürdü. 2016'nın ilk altı ayında DNA'nın araştırmaları, aralarında bakanlar, milletvekilleri ve yargıçların da bulunduğu 777 kişiye dava açıldı. Sorun bu olabilir. DNA yerel seviyelerde bile yolsuzluğu söküp atarak, Aralık'ta iktidara dönen ortanın solundaki PSD'nin güçlü parti mekanizmasına çarptı. Hükümetin tasarısı, bu zaferi kazanmalarına yardım eden yerel baronlara ve yandaşlara bir geri ödeme gibi gözüktü. Romanyalılar, değişikliklerin bir başka şekilde geri dönmemesi ve hükümetin diğer demokratik denge ve denetleme mekanizmalarını erozyona uğratmaması için tetikte olmalı. Bu şekilde Romanya bazı komşularının gittiği yola girmekten kaçınabilir."