Gündem

5 KİŞİNİN TAHLİYE İSTEMİ REDDEDİLDİ ANKARA (A.A) 

12 Ocak 2011 21:36

-5 KİŞİNİN TAHLİYE İSTEMİ REDDEDİLDİ ANKARA (A.A) - 12.01.2011 - Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ''suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak'', ''kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak'' ve ''yağma'' gibi suçlardan yargılanan 5 kişinin, yürürlüğe giren CMK'nın 102. maddesi uyarınca yaptıkları tahliye başvurusunu reddetti. Kararın gerekçesinde, ''Mahkememizce CMK 102'deki tutukluluk süresinin soruşturmadan ilk derece mahkemesinin kararına kadar geçen süreyle sınırlı olduğu ve sanıkların tutukluluğunun mahkeme tarafından mahkum edilmeleri nedeniyle aldıkları ceza miktarı nazara alınarak kaçma ihtimaline binaen usulüne uygun hapsedilme olarak kabul edildiğinden taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir'' denildi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, ''cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, var olan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanarak yağma, başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle haksız yarar sağlama, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, pek az sayıda mermi bulundurma veya taşıma'' gibi suçlardan yargılanan Lütfü Gümüşler, Ömer Fatih Kocabeyoğlu, Gökhan Büyükkayıkçı, Adem Atasever ve Murat Yıldırım'ın, çeşitli cezalara çarptırılmalarına ve cezalar itibariyle de hükmen tutukluluk hallerinin devamına karar verildiği anımsatıldı. Söz konusu kişilerin, 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulundukları gerekçesiyle yürürlüğe giren CMK'nın 102. maddesi uyarınca tahliyelerine karar verilmesi istemiyle mahkemeye başvurdukları hatırlatılan kararda, tutukluluğun ne olduğu, Türk Pozitif Hukukunda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde nasıl düzenlendiği ile Türk Yargı mercilerinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında nasıl anlaşılıp yorumlandığına ilişkin bilgiler verildi. CMK'nın 102. maddesinin gerekçesinde, tutuklamada geçen sürenin makul olması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 5. maddesinde ön görülmüş bir temel ilke olduğu belirtilerek AİHM'in kararlarına atıf yapılarak tutuklamanın makul süreyi aşmaması gerektiğinin kaydedildiği aktarılan kararda, ''AİHS ve AİHM kararları nazara alındığında makul tutukluluk süresinin soruşturmanın başlamasından davanın açılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının verilmesine kadar geçen süreyi kapsadığı açıkça anlaşılmaktadır'' denildi. -''İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR HÜKÜMDÜR''- Hakkında ilk derece mahkemelerince mahkumiyet hükmü kurulan fakat cezaları henüz kesinleşmeyen sanıklarla ilgili olarak ''hükümözlü'' kavramına yer verildiği anımsatılan kararda, Yargıtay'da geçen inceleme süresinin CMK'nın 102. maddesi kapsamında tutukluluk olarak değerlendirilmediği gibi hükümözlü bu kişilerin tutukluluklarının Yargıtay'da CMK'nın 108/1. maddesinde belirtildiği şekilde en geç otuzar günlük süreler itibariyle incelemeye alınmasına ilişkin ne Yargıtay Kanunu'nda ne de CMK'da bir hüküm bulunmadığı düşünüldüğünde, ilk derece mahkemesinde karar verildikten sonra temyiz aşamasında geçen tutukluluk süresinin CMK'nın 102. maddesinin kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulandı. CMK'nın 102. maddesindeki tutukluluk süresinin CMK'nın 223/1. maddesiyle de birlikte değerlendirilmesi gerektiği ifade edilen kararda, bu maddede ilk derece mahkemesince verilen kararın hüküm olduğunun açıkça belirtildiği kaydedildi. Kararda, kişinin aynı zaman diliminde aynı yerde birden fazla suç işlemiş olduğu veya suçu değişik zamanlarda işlemiş olsa bile aynı soruşturma kapsamında ve aynı iddianameyle dava açılmış olduğu durumlarda veya karmaşık davalarda birden fazla suçtan tutuklu yargılanması halinde -birleşen dosya ve farklı tarihli tevfik müzekkereleri yok ise- CMK'nın 102/1-2. maddeleri kapsamında tutukluluk değerlendirmesinin tek süre olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. -''SANIĞIN TÜM SUÇLARINDAN AYRI AYRI TUTUKLU KALMASI HUKUKLA BAĞDAŞMAZ''- CMK'nın 102. maddesindeki uzun tutukluluk sürelerinin de bu amaçla konulduğu hatırlatılan kararda, şunlar kaydedildi: ''Sanığın tutuklu olduğu tüm suçlarından CMK 102/1-2 maddesi kapsamında ayrı ayrı tutuklu kalması gerektiğini düşünmek hukuk mantığıyla bağdaşmaz. Devlet tutukladığı kişinin tüm suçlarını ortaya çıkarıp belli bir süreç içerisinde yargılamasını yapıp sonuçlandırmak durumundadır. Aksi takdirde kişiyi salıvermek zorundadır. Her ne kadar hükmün infazında tutukluluk her bir suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmekte ise de soruşturma ve kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, birlikte açılan karmaşık davalarda veya aynı anda aynı yerde eşit derecedeki mahkemelerde açılan birden fazla davalarda tutukluluk süresinin tek olması gerekir. Çünkü ortada henüz bir hüküm bulunmamaktadır. Sanık hakkında tek bir tutukluluk süresinin işletilmesi hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Devlet makul süre içerisinde sanığın tüm suçlarından dolayı yargılamasının yapılarak hukuki statüsünü belirlemek zorundadır.'' -''CEZALAR CAYDIRICI VE USLANDIRICI OLMALI''- CMK'nın 102. maddesindeki tutukluluk sürelerinin soruşturmanın başlamasıyla sanığın tutuklandığı ve kovuşturma sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadarki tüm süreyi kapsadığı şeklinde yorumlanmasının, Anayasa'nın 90. maddesinin atıf yaptığı AİHS ve AİHM kararlarıyla bağdaşmayacağı ifade edilen kararda, yargılamalarda kararların kesinleştirilememesi nedeniyle sanıkların tahliye edilmesi halinde de suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş ve serbest bırakıldığı takdirde tekrar suç işleyeceği neredeyse tartışmasız olan kişilerin tekrar toplum içerisine salıverilerek kamu düzeninin ve toplum güvenliğinin bozulmasına sebebiyet verileceği, böyle bir uygulamanın hukuk devleti anlayışı ile de açıklanamayacağı vurgulandı. Hukuk devletinde sadece suç işleyenlerin değil, kamu düzeni ve güvenliğinin korunmasının da esas olduğuna işaret edilen kararda, ''Kamu düzeninin sağlanabilmesi için cezaların caydırıcı ve uslandırıcı olması gerekir. Aksi takdirde salt haklarında verilen kararın usulen kesinleşmemesi nedeniyle kriminalistik kişilerin topluma salıverilmesi toplumda suç işleyenlerin cezalandırılmadığı, suçun işleyenin yanına kar kaldığı düşüncesini doğurur ki bu durum insanları ihkak-ı hak (kendi hakkını kendi alma) yoluna iter, dolayısıyla kamu düzeninin bozulmasına sebebiyet verir'' görüşüne yer verildi. -TUTUKLULUĞUN DEVAMI KARARI- Kararda, 5 kişinin tahliye talepleriyle ilgili olarak, ''Mahkememizce CMK 102'deki tutukluluk süresinin soruşturmadan ilk derece mahkemesinin kararına kadar geçen süreyle sınırlı olduğu ve sanıkların tutukluluğunun mahkeme tarafından mahkum edilmeleri nedeniyle aldıkları ceza miktarı nazara alınarak kaçma ihtimaline binaen usulüne uygun hapsedilme olarak kabul edildiğinden taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir'' denildi. Mahkemenin kararında şunlar kaydedildi: ''Anayasa'nın 90. maddesi yollamasıyla, AİHS, AİHM içtihatları ve bunu destekleyen CMK'nın 223/1. maddesi, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın hükümözlü olarak cezaevine gönderilmesi ve infazda bu hususun nazara alınması ile Yargıtay aşamasında CMK'nın 108. maddesi gereğince 30 günlük sürelerle tutukluluk incelemesinin yapılmaması nazara alınarak ilk derece mahkemesinin verdiği kararın hüküm olduğu, bu nedenle CMK 102'deki tutukluluk süresinin ilk derece mahkemesinin verdiği ilk karara kadar geçecek süreyi kapsadığı ve sanıkların tutukluluk durumunun yetkili mahkeme tarafından uzun süreli ceza ile cezalandırılmaları nedeniyle kaçma ihtimalleri nazara alınarak usulüne uygun hapsedilmek olduğu anlaşıldığından; sanıkların tahliye taleplerinin reddine ve tutuklu sanıklar Adem Atasever, Lütfü Gümüşler, Ömer Fatih Kocabeyoğlu, Gökhan Büyükkayıkçı ile Murat Yıldırım'ın tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.''