Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından 1873 yılında Türkiye'den yurt dışına kaçırılan Troya Hazineleri, bugün Rusya’da bulunan Puşkin Müzesi’nde sergileniyor. 5 bin yıllık geçmişe sahip olan Troya Antik Kenti’nden yurt dışına kaçırılan eserlerin Türkiye’ye dönüşüyle ait oldukları topraklarda sergilenmesine ilişkin umutlarının devam ettiğini belirten Troya Müzesi Müdürü Ali Atmaca, “Eserlerimizi geri vermek istemeyenler, ‘Bu eserleri nerede sergileyeceksiniz’ gerekçesini ileri sürüyorlardı. Artık böyle gerekçeleri kalmadı. Bu eserleri sergileyeceğimiz dünyanın en önemli müzelerinden birisi olan Troya Müzemiz var” dedi. Geçtiğimiz yılın ekim ayında ziyaretçilerine kapılarını açan müze, Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından yurt dışına kaçırılan eserlerini bekliyor.
Dünyadaki en ünlü antik kentlerden biri olan, Çanakkale'nin Tevfikiye köyü sınırları içerisinde yer alan Troya Antik Kenti, 5 bin yıllık geçmişiyle görenleri büyülüyor. Batı edebiyatının ilk büyük eseri kabul edilen Homeros’un İlyada Destanı’na da konu olan şehir, UNESCO'nun 1998 yılında 'Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alındı. Filmlere, dizilere konu olan, tarihte defalarca yıkılıp yeniden kurulan Troya Ören Yeri, yılda ortalama 600 bin ziyaretçiye ulaşıyor. 2013 yılında yapımına başlanan Troya Müzesi de bölgenin turizmi açısından önem taşıyor. Geçtiğimiz yılın ekim ayında ziyaretçilerine kapılarını açan müze, Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından yurt dışına kaçırılan eserlerini bekliyor.
“Müze için ulusal mimarlık yarışması düzenlendi”
Troya Antik Kenti’ne yakın bir mesafede 2013 yılında yapımına başlanan Troya Müzesi, 2018 yılının ekim ayında 'Troya yılında' ziyarete açıldı. 2011 yılında ulusal mimarlık yarışmasıyla projesi belirlenen müze, 66 milyon liraya yakın bir bütçeyle tamamlandı. Troya Müzesi’nin yapım aşaması hakkında bilgi veren İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürü Olcay Aydemir, "Proje, bakanlığımızın ulusal mimarlık yarışmasıyla başladı. Yarışmaya yaklaşık 132 proje başvurdu. Birinciliği Yalın Mimarlık kazandı. Bununla birlikte 2013 yılında uygulama çalışmalarına başlandı. 2013’ten sonra iki aşamalı bir uygulama süreci yürütüldü. 2018’e kadar süren bu süreçte ilk etapta daha çok altyapı ve kaba inşaatlar yapılırken ikinci yapıda daha çok ince yapı ve teşhir tanzime dönük uygulamalar gerçekleştirildi" diye konuştu.
"Müze düzenlemesi kronolojik olarak yapıldı"
Müzede yaklaşık 2 bin eserin sergilendiği belirten müze müdürü Ali Atmaca, “35 bin metrekarelik peyzaj ve açık teşhir alanı ile 12 bin 750 metrekarelik kapalı mekânı içinde çalışma ofisleri, eser depoları ve sosyal donatıları yer almakta olup müzenin 3 bin 300 metrekaresi teşhire ayrılmıştır. Biz müze düzenlemesini kronolojik olarak yaptık. Müzemizin zemin katında Çanakkale’den, yani antik çağda adı Troas olan bu bölgeden açığa çıkarılan Troas Kentleri’ne ait eserleri sergiliyoruz, Birinci katta Troya’nın katmanlarını, ikinci katta antik dünyayı, üçüncü katta ise Troya kazı tarihini anlatıyoruz. Dolayısıyla tüm bölgenin eserlerini ziyaretçilere sunmuş oluyoruz. Yaklaşık 2 bin eser müzemizde sergileniyor. Müze açılmadan önce İzmir Müzesi’nde bulunan Homer sikkeleri getirilerek müzemizin envanterine kaydedildi. Yine İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde işçi hazinesi olarak bilinen altınlar ve Troya’dan çıkan birçok eser getirilerek müzemiz envanterine dahil edilmişlerdir. Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından kaçırılan eserler arasında yer alan ve 2012’de Amerika’dan getirilen Troya Müzesi’nde sergilenen kadar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde emanette duran altın eserleri de müzemize getirdik, envanterimize kaydettik ve bunlar özel bir alanda sergide yerini almıştır” dedi.
"Yurt dışına kaçırılan eserlerin iadesi için bahaneleri kalmadı"
Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından 1873 yılında önce Yunanistan'a ardından Almanya'ya kaçırılan, günümüzde ise Rusya'daki Puşkin Müzesi'nde sergilenen Troya Hazinelerine de dikkat çeken Ali Atmaca, "Rusya’da bulunan Puşkin Müzesi’nde olan eserlerimizin geri dönüşü ile alakalı talebimiz devam ediyor. Alman arkeolog Heinrich Schliemann üçüncü dönem kazısı sonrasında Troya’da yaptığı kazılarda açığa çıkarmış olduğu 8 bin 831 adet eseri yurt dışına kaçırıyor. Önce Yunanistan daha sonra Almanya’ya götürüyor. Birçok ülke ile pazarlığa rağmen satamadığı için artık Berlin Müzesi’ne hibe ediyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra eserler gözden kayboluyor. Ta ki Rusya’da ortaya çıkana kadar. Savaş sonrasında anlaşılıyor ki eserler savaş ganimeti olarak Rusya’ya götürülmüş. Bakanlığımız yurt dışına değişik yollarla kaçırılmış eserlerin iadesi için büyük diplomatik ve hukuk mücadelesi vermektedir. Bu çabalar ve çalışmalar sonucunda son 10 yılda 3 bin 400 eserin ait oldukları topraklara dönmesi sağlanmıştır. Avrupa ya da başka ülkelerde bulunan eserlerimizi geri vermek istemeyenler, eserlerin iade edilmesi durumunda ‘Bu eserleri nerede sergileyeceksiniz’ gibi gerekçeler ileri sürüyorlardı. Artık böyle bir gerekçeleri kalmadı. Dünyanın en önemli müzelerinden birisi olan Troya Müzesi kapılarını ziyaretçilerine açtı, yeri de belli" ifadelerini kullandı.
Troya Müzesine, 7 ayda 50 bin ziyaretçi
Troya Müzesi'nin ziyaretçilerden 7 ayda büyük ilgi gördüğünü belirten Atmaca, ziyaretçi rakamlarını şu sözlerle paylaştı:
"Ziyarete açıldığı 10 Ekim 2018 tarihinden yıls onuna kadar yaklaşık 25 bin kişi ziyaret etti. 2019 yılının ilk dört ayında ise yaklaşık 20 bin kişi müzemizi ziyaret etmiştir. Müzemizin açıldığı günden bu yana yaklaşık 50 bin ziyaretçiye ulaştık diyebiliriz. Troya Ören Yeri’ni daha çok Uzak Doğu, Asya Ülkeleri Çin ve Japonya’dan ziyaretçilerimiz gezerken burada daha çok Avrupa kökenli vatandaşların geldiğini görüyoruz. Gelen ziyaretçiler henüz tur operatörleri ile değil daha çok kendi imkânlarıyla gelmektedir. Bu önümüzdeki süreçte ziyaretçi sayımızın çok daha fazla olacağına ilişkin beklentilerimizi güçlenmektedir.”
Kaçırılan eserlere, müzede özel tasarım
Müzede yurt dışına kaçırılan eserlerle ilgili alan dikkat çekiyor. Troya Müzesi'nin Mimarı Ömer Selçuk Baz, Yitik Miras Bölümü adını verdiği alanı şu sözlerle anlattı:
"Yitik Miras Bölümü, Troya bölgesinden dünyanın 40 farklı müzesine kaçırılan eserlerin tekrar yurt içine dönmesi için tasarladığımız bir bölüm. Müzenin hakim gri tonlarından farklı olarak simsiyah bir yüzey olarak tasarlandı. Ziyaretçiler bu bölüme geldiklerinde tülsü bir ekranın arkasında kaçırılan eserleri var ile yok arasında görebiliyorlar. Bir dürbün içerisinden bakarak çok uzaklarda müzeden kaçırılan eserleri izleyebiliyorlar. Bu mimariyle farkındalık yaratmayı hedefledik. Aynı zamanda tüm müze içerisinde hiçbir kopya eser kullanmadık. Bu eserlerin tekrar ülkelerine dönmesi için bir imkan olarak bu fırsatı değerlendirmek istiyoruz."