-4 MİLYON KADIN OKUMA-YAZMA BİLMİYOR ANKARA (A.A) - 31.01.2011 - Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce hazırlanan Türkiye'de Kadının Durumu Aralık 2010 raporuna göre, halen 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmiyor. Bunların 2,5 milyonu 50 ve üzeri yaş grubunda bulunurken, 6-24 yaş arasında 220 bin kadın okuma yazma bilmiyor. Kadınlar için pozitif ayrımcılık maddelerinin getirildiği yasal düzenlemelere yer verilen raporda, eğitim alanında kadınların durumu ortaya koyuldu. Raporda, Türkiye nüfusunun yüzde 8'ini oluşturan okuma-yazma bilmeyenlerin büyük kısmını kadınların oluşturduğu belirtildi. Yaş faktörü dikkate alındığında toplumsal cinsiyet uçurumunun azaldığı belirtilen raporda, 2006 yılında, 15-24 yaş arası kadınların okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 5.9 iken, bu yaş grubundaki erkeklerin okuma yazma bilmeyenlerin oranının yüzde 1.6 olarak kaydedildiği vurgulandı. Genele bakıldığında, okuma yazma bilmeme oranının her 2 cinsiyet içinde ''genç yaş gruplarından ileri yaş gruplarına'', ''kentsel nüfustan kırsal nüfusa'' ve ''Batı bölgelerden Doğu bölgelerine'' gidildiğinde, artış sergilediği, ancak, bu değişkenlerin her koşulda kadınlar üzerindeki etkisinin erkekler üzerindeki etkisinden daha büyük olduğu vurgulandı. Raporda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 verilerine de yer verildi. Buna göre, okuma yazma bilmeyen 4 milyon 672 bin 257 kişinin 3 milyon 757 bin 203'ü kadın. Okuma yazma bilen fakat bir okuldan mezun olmayan kadınların sayısı ise 6 milyon 933 bin 483. Bu grupta da 6 milyon 583 bin 731 erkek yer alıyor. İlkokul mezunu kadınların oranı ise erkeklerden fazla. Türkiye'deki ilkokul mezunu 18 milyon 523 bin 823 kişinin 9 milyon 586 bin 552'si kadın. Erkek ilkokul mezunları ise 8 milyon 937 bin 271. Ortaokulu bitiren 1 milyon 9 bin 764 kadın, 1 milyon 786 bin 153 erkek, lise ve dengi okullardan mezun olan 4 milyon 376 bin 541 kadın, 6 milyon 2 bin 688 erkek bulunuyor. Yüksekokul veya fakülte mezunu 4 milyon 320 bin 813 kişinin bulunduğu nüfusun 1 milyon 786 bin 379'unu kadınlar, 2 milyon 534 bin 434'ünü erkekler oluşturuyor. Yüksek lisans mezunları arasında 112 bin 983 kadının, 166 bin 285 de erkeğin yer aldığı görülürken, doktora mezunlarının 34 bin 201'ini kadınlar, 61 bin 301'ini de erkekler teşkil ediyor. Nüfusun 3 milyon 32 bin 457'sinin nereden mezun olduğu ise bilinmiyor. -ÜST POZİSYONLARDA ERKEK EGEMENLİĞİ DEVAM EDİYOR- İsteğe bağlı okul öncesi eğitimde 2009-2010 öğretim yılında 980 bin 654 çocuk bulunuyor. Bu çocukların 469 bin 527'sini (yüzde 47.9) kız çocukları oluşturuyor. Rakamlarına göre, 3-5 yaş grubu okullaşma oranı toplamda yüzde 26.9. Bu yaş grubunda kız çocuklarının yüzde 26.5'i, erkek çocukların ise yüzde 27.3 okullaşmış durumda. 4-5 yaş grubunda toplamda yüzde 38.5 olan okulöncesi oranı; kız çocukları için yüzde 37.9, erkek çocukları için ise yüzde 39.2 olarak gerçekleşti. İlköğretim kademesinde toplam okullulaşma oranı son 10 yılda artış gösterdi. 1997-1998 öğretim yılında ilköğretim kademesi net okullaşma oranı toplamda yüzde 84.7 iken, erkek ve kız çocukları için bu oran sırasıyla yüzde 90.3 ve 79 olarak kaydedildi. 2009-2010 öğretim yılına gelindiğinde ise, net okullaşma oranı yüzde 98.17'ye yükseldi. Erkek ve kız çocukları için net okullulaşma oranı sırasıyla yüzde 98.47 ve 97.84 olarak gerçekleşti. -EN DÜŞÜK OKULLAŞMA BİTLİS'TE- İlköğretimde kız çocuklarının okullaşma oranının en düşük olduğu iller Bitlis (yüzde 84.27), Van (yüzde 84.57) ve Hakkari (yüzde 85.05), en yüksek olduğu iller ise Ankara (yüzde 99.31), İzmir (yüzde 99.18) ve Mersin (yüzde 99,01) olarak belirlendi. Geç kayıtlar, bitirmeden ayrılanlarla başta kızlar olmak üzere kırsal kesimdeki çocukların eğitime erişimindeki sorunlar, okullaşma oranının istenilen düzeyde artmasını engelledi. Özellikle okul terklerinin kız çocukları arasında erkek çocuklarına göre daha yüksek olduğu, 5. ve 6. sınıflarda bu oranın yoğunlaştığı görülüyor. Ortaöğretimde 2009-2010 öğretim yılında net okullaşma oranı yüzde 64.95 iken, bu oran erkekler için yüzde 67.55, kızlar için yüzde 62.21 olarak hesaplandı. Buna göre, ortaöğretime devam eden 4 milyon 240 bin 139 öğrencinin yüzde 45.7'sini kız çocukları oluşturuyor. 2009-2010 yılı itibariyle 3 milyon 529 bin 334 üniversite öğrencisinin yüzde 44'ü (1 milyon 566 bin 701), yüksek lisans ve doktora programlarına devam eden öğrencilerin ise yüzde 46.8'sı kız öğrenci. Mesleki kursları bitirenlerin yüzde 54.2'sini, sosyo-kültürel kursları bitirenlerin yüzde 53'ünü ve okuma-yazma kurslarını bitirenlerin de yüzde 67.5'ini kadınlar oluşturuyor. -KADIN AKADEMİSYEN ÇOK, YÖNETİCİ YOK- Akademik personelde ise kadının durumuna bakıldığında Profesör, Doçent, Yardımcı Doçent, Öğretim Görevlisi, Araştırma Görevlisi ve Okutman kadroları içinde kadın oranının birçok ülkeden daha yüksek olduğu (yüzde 38,7) görülüyor. Raporda, bu oranın çok önemli olmasına karşın rektör (yüzde 5.2) ve dekanlık (yüzde 15.3) gibi üst pozisyonlarda erkek egemenliğinin devam ettiğine işaret ediliyor. -OKUL ÖNCESİ EĞİTİM VE İLKÖĞRETİM ÖĞRETMENLİĞİNDE KADIN AĞIRLIĞI- 2009-2010 öğretim yılında, okulöncesi eğitimde çalışan 42 bin 716 öğretmenin yüzde 95'i (40 bin 647), ilköğretimde çalışan 485 bin 677 öğretmenin yüzde 52'si (252 bin 729), ortaöğretimde çalışan 206 bin 862 öğretmenin ise yüzde 41.9'u (86 bin 688) kadınlardan oluşuyor. Öte yandan, eğitim yöneticisi konumundakiler arasında kadınların oranı çok düşük olduğu vurgulanan raporda, okullarda yönetim kadrolarında bulunan 58 bin 835 kişiden sadece 5 bin 298'inin (yüzde 8.98) kadın, 53 bin 537'sinin ise (yüzde 91.02) erkek olduğu kaydedildi. -SAĞLIKTA HİZMET AÇIĞI ERKEKLERE GÖRE DAHA FAZLA- Ergenlik çağından başlayarak her dönemde daha fazla sağlık hizmetine gereksinim duyan kadınlar için hizmet açığının erkeklere göre daha fazla olduğuna işaret edilen raporda, özellikle üreme sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi gerektiği vurgulandı. -100 KADINDAN 12.8'İ KENDİ HESABINA VE İŞVEREN KONUMUNDA- Raporo göre, 100 kadından sadece 12.8'i kendi hesabına ve işveren konumunda bulunurken, 51.1'i herhangi bir ücret ya da yevmiye karşılığında, 34.8'i de ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir unsuru olan kadınların işgücüne katılım oranlarının düşük olduğuna işaret edilen raporda, ayrıca katılım oranlarının yıllara göre azalma gösterdiği belirtildi. Kanunlardaki eşitlikçi yapıya rağmen, kadının niteliksel gelişimini ve işgücü piyasasına girişini sağlayacak gerekli mekanizmaların oluşamamasının bu düşüşün önemli nedenlerinden biri olduğuna dikkati çekilen raporda, Türkiye'de kadın istihdamının temel sorun alanlarından biri olarak varlığını sürdürdüğü ifade edildi. Raporda, kadınların işgücüne katılma oranının 1990'da yüzde 34.1, 2002 yılında yüzde 26.9, 2004 yılında yüzde 25.4, 2009 yılı için yüzde 26 olarak gerçekleştiği kaydedildi. Rapora göre, kentteki kadınlara oranla (yüzde 22.3) kırsal alanda daha çok kadın işgücüne katılıyor (yüzde 34.6) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84'ü tarım kesiminde ve bunların yüzde 77'si herhangi bir ücret almaksızın ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Sanayi sektörü, özellikle imalat sanayi halen kadın işgücünün oldukça sınırlı olduğu bir sektör olma özelliğini koruyor. Bu na karşılık, tekstil, gıda, hazır giyim gibi emek yoğun sanayi dalları için kadınlar tercih edilen işgücü konumunda. Rapora göre, istihdamda yer alan 100 kadından 58'i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmaksızın çalışıyor, bunların da yüzde 56'sını ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturuyor. Ücretli veya yevmiyeli çalışan kadınların yüzde 26.6'sı, işveren kadınların yüzde 31.2'si, kendi hesabına çalışan kadınların yüzde 91.2'si herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmaksızın görev yapıyor. -KAYITDIŞI ÇALIŞMA- Rapora göre, kayıtdışı çalışma Türkiye genelinde yüzde 43.8 oranında. Kayıtdışı çalışma kırsal yerlerde yüzde 68 (kadın yüzde 87.6, erkek yüzde 57.3) ve kentsel yerlerde yüzde 30.9 (kadın yüzde 34.8, erkek yüzde 29.7). Bu oran tarımsal faaliyetlerde yaklaşık yüzde 85.7 iken, tarım dışı faaliyetlerde yaklaşık yüzde 30. Bu durum, kayıtdışılığın daha çok kırsal bölgelerde tarımsal faaliyetlerle uğraşanlarda özellikle de ücretsiz aile işçilerinde yoğunlaştığını gösteriyor. Kayıtdışı olarak ücretsiz aile işçisi konumunda tarımsal faaliyetlerle uğraşanların yüzde 21.9'unu erkekler, yüzde 78.1'ini kadınlar oluşturuyor. -''SİYASETE KATILIM KADININ STATÜSÜ İÇİN GEREKLİ''- Günümüzde kadın siyasal katılımının hala erkeklerle eşit düzeye gelemediğine işaret edilen raporda, özellikle seçilme hakkından yararlanma ve siyasal karar mekanizmalarında yer alma konusunda cinslerarası eşitsizliğin çok belirgin bir biçimde varlığını sürdürdüğü ve kadınların erkeklerin çok gerisinde kaldığı vurgulandı. Kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik temsilinin, demokrasinin anlamına uygun bir biçimde çalışmasına imkan bırakmadığı, ''yönetime katılma'' konusunda da cinslerarası eşitsizlik sorununu gündeme getirdiği belirtilen raporda, ''Kadınların karar alma süreçlerine eşit katılımı sadece adalet ve demokrasi talebi olmakla kalmayıp aynı zamanda kadının statüsünün geliştirilmesinin de gerekli bir koşuludur. Kadının her düzeyde yönetime faal katılımı sağlanmadan ve karar almanın bütün düzeylerine eşitlikçi toplumsal cinsiyet ana yaklaşımı yerleştirilmeden kalkınma ve çağdaşlık hedeflerine ulaşılamayacaktır'' görüşüne yer verildi. Kadınların siyasal karar mekanizmalarında eksik temsilinin bir başka olumsuz sonucunun da kadın statüsü konusunda kendisini gösterdiğine işaret edilen raporda, kadının yer almadığı karar mekanizmalarında kadın sorunlarına duyarlılığın yeterince oluşmadığı, dolayısıyla kadın statüsünü yükseltecek yeterli çözümlere ulaşılamadığı ifade edildi. Yerel yönetimlerde kadın temsilinin sınırlılığına da işaret edilen raporda, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde, 44 kadının il belediye başkanlıklarına, 321 kadın da ilçe ve belde belediye başkanlıklarına aday gösterildiği, Türkiye genelindeki toplam 2 bin 948 belediye başkanının sadece 27'sinin (yüzde 0.9) kadın olduğu hatırlatıldı. Bu kadınlardan sadece 2'sinin il belediye başkanı olduğuna değinilen raporda, 31 bin 790 Belediye Meclis üyesininse bin 340'ının (yüzde 4.21) kadınlardan oluştuğu belirtildi.