-"TÜRKİYE BÖLGESİNDE BÜYÜK GÜÇ" ANKARA (A.A) - 16.06.2011 - International Herald Tribune gazetesinde Stephen Kinzer imzasıyla yayımlanan makalede, seçimin sonuçlarının Türkiye'nin "şaşılacak derecedeki yükselişinin göstergesi" olduğu yorumu yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilk 80 yılında generallerin hakim olduğunu ve dünyada neredeyse hiçbir rol almadığını savunan Kinzer, bugün ise Türkiye'nin canlı bir demokrasi, Ortadoğu, Kafkaslar, Kuzey Afrika, Balkanlar ve ötesinde büyük bir güç olduğunu vurguladı. Seçimin, önemli bir değişime öncülük eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için zafer olduğunu ifade eden Kinzer, seçimlerin Erdoğan'ı yarım asırdan uzun süredir üst üste üç kez seçilen ilk lider durumuna getirdiğine dikkati çekti. Stephen Kinzer, Başbakan Erdoğan'ın doğal olarak bu zaferi kendi projelerini hayata geçirmede kullanacağını, ancak bunun tersini yapması gerektiğini savunarak, Erdoğan'ın ayrımcı söylemlerine hakim olması, otoriter tarzına çeki düzen vermesi, Türkiye'yi güçlendirecek projelere daha geniş destek arayışında olması ve dünyanın neredeyse en istikrarsız bölgesinde sükunetin sağlanmasına yardımcı olması gerektiği görüşünü dile getirdi. Kinzer, ülkelerindeki olaylar yüzünden Türkiye'ye gelen Suriyelilerin Erdoğan'ın önündeki en acil sorun olduğunu da yazdı. Türkiye'nin sadece güvenli bir barınak değil, aynı zamanda pek çok Arap'ın gözünde bir model olduğunu belirten Kinzer, İslam gelenekten, ancak aynı zamanda demokrasi, serbest girişim, Avrupa ve ABD ile iyi ilişkilere bağlı bu modelin milyonlarca Tunuslu, Libyalı, Mısırlı, Yemenli, Suriyeli, Ürdünlü ve Filistinli'nin hayalini temsil ettiğini kaydetti. Ortadoğu'da istikrar için çözüm bulunmasını Türkiye'nin en önemli görevi olarak nitelendiren Kinzer, Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmak isteyen Erdoğan'ın bunu ancak Ortadoğu'da barışın tesisi ve bölgenin iş dünyasına açılmasıyla sağlayabileceğini ifade etti. Türkiye'yi bekleyen diğer sorunları Kıbrıs meselesi, Ermenistan konusu ve İsrail ile ilişkilerin yeniden tesisi şeklinde sıralayan Kinzer, dış politika meselelerinin Erdoğan'ın seçim sonrası gündeminin sadece bir parçası olduğunu, Başbakanın Türk demokrasisini derinleştirmesi gerektiğini yazdı. Kinzer, Türkiye'nin gelecek birkaç yıldaki en büyük projesinin yeni anayasa olduğuna da değindi, ancak Erdoğan'ın anayasayı değiştirecek çoğunlukta sandalye kazanamadığı için ulusal uzlaşma ihtiyacına işaret etti. Stephen Kinzer, bunun da ancak anayasada ifade özgürlüğü konusunda güçlü teminatlar, kadın hakları, bağımsız yargı, tüm etnik ve dini gruplar için kültürel özgürlüğün yer almasıyla mümkün olabileceği görüşünü savundu. Kinzer, Türkiye'nin 21. yüzyılın en başarılı ülkelerinden, İslam dünyasında demokrasiye model ve bölgesel barış için etkili bir güç olmaya hazır olduğunu vurguladı, ancak bu potansiyelin değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin Erdoğan'ın bu yeni dönemindeki politikalarına bağlı olduğunu kaydetti. -ANAYASAYI DEĞİŞTİRECEK ÇOĞUNLUK - International Herald Tribune'un başyazısında ise Türkiye'de geçen pazar günü yapılan seçimlerin sonucunda, "demokrasi sayesinde" iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tek başına anayasayı yapamayacağına vurgu yaptı. Gazetenin dünkü başyazısında, seçmenlerin kabaca yarısının AK Parti'ye oy ve parlamentoda önemli bir çoğunluk verdiği, ancak bunun AK Parti'nin tek başına anayasa yapmaya yetecek üçte iki çoğunluğu karşılamadığı hatırlatıldı ve bu gelişme, "Türkiye demokrasisi açısından iyi haber" olarak nitelendirildi. Başbakan Erdoğan'ın son dönemde "daha otoriter ve hassas bir tutum içinde olduğu" iddia edilen başyazıda, iktidar partisinin, Erdoğan'ın başbakanlık görev süresinin dolmasından sonra da iktidarı devam ettirebileceği güçlü bir yeni başkanlık yönetimi kurmasının beklendiği kaydedildi. Başyazıda, Erdoğan'ın "giderek agresifleşen" dış politikasının sandıkta işe yarayabileceği, ancak ülkenin çıkarlarına pahalıya mal olduğunun kanıtlandığı öne sürüldü. Gazetenin başyazısında, Türkiye'nin İsrail ile bir dönem yapıcı olan ilişkilerinin yerini kısasa kısasa bıraktığı, İran ile samimi ilişkilerinin sadece İran'ın nükleer heveslerini artırdığı ve Arap Baharına karşı çelişkili tutumunun Arap ülkelerindeki yozlaşmış yöneticileri ve canileri mazur gösteriyor gibi bir durum ortaya koyduğu görüşleri savunuldu. Başyazının sonunda Ankara'nın, sınırlarına dayanan demokrasi hamlelerinin kendisi için tarihi bir fırsat olduğunu anlaması gerektiği belirtildi.