Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun AKP Genel Başkanlığı
ve buna bağlı olarak Başbakanlık
görevinden ayrılacağı haberinin Avrupa'daki yankıları sürüyor.
Avusturya'da yayımlanan Die Presse gazetesinin Türkiye Başbakanı Davutoğlu'nun vedası ile ilgili
yorumu şöyle:
“Almanya Başbakanı Angela Merkel'in mevkidaşı Ahmet Davutoğlu'nu ziyaretinin üzerinden henüz iki
hafta geçti. O zaman bir binanın 3 katını kaplayacak büyüklükteki gösterişli resimlerinin duvarlarını
süslediği Türkiye Başbakanı'na artık ihtiyaç duyulmuyor. Erdoğan'ın Davutoğlu cephesine ihtiyacı
kalmadı. Genellikle zarif bir imaj çizen profesörü küçümsememek gerekir zira kendisi sıkı bir fikir
adamıdır.
Erdoğan'la kıyaslandığında daha güler yüzlü bir yapıya sahip olan Davutoğlu Brüksel'le de daima iyi
ilişkiler kurmaya gayret etti. Ancak “Sultan'ın” başkanlık yolundaki iktidar fantezilerine boyun eğmedi.
Erdoğan otoriter tavırlarını artık saklamaya dahi gerek duymadığı göz önünde bulundurulursa,
Davutoğlu'nun gidişinin zamanı çoktan gelmişti denebilir. Söylediği her şeye evet diyen yeni bir
başbakanın Erdoğan'a daha çok zarar vereceği ortada lakin
bunu anlayacak bir öngörü mevcut
değil.”
Avusturyalı Der Standard da Türkiye'deki durumu taşımış yorum sütunlarına:
“Bir sonraki Türkiye Başbakanı görünmez
olacak. Erdoğan taraftarları burda Başbakan, şurda
cumhurbaşkanı şeklindeki iki başlı yönetimin artık ortadan kalkması gerektiği görüşünde. Öncelik
yeni anayasada. Buna da referandumla ulaşılacak. Şayet bunun için yeterli milletvekili sayısına
ulaşılamazsa o zaman sonbaharda erken genel seçime gidilecek. AKP taraftarlarına göre Kürt yanlısı
azınlıktaki HDP ya da MHP meclise girmeyi başaramayacak ve o zaman da AKP anayasa değişikliği için
gerekli üçte iki çoğunluğu elde etmiş olacak. Yeni anayasa olmazsa seçmen Erdoğan'ın hesabını
yarı yoldan döndürüp, Başbakan ve hükümeti muhalefet partilerinden seçebilir. İşte bu da
Erdoğan'ın kâbusu olur”.
Hollanda'da yayımlanan De Telegraaf ise Türkiye'nin vize serbestisi için gerekli tüm koşulları yerine
getirmesi gerektiği görüşünde:
“Türklerin Temmuz ayından itibaren AB'ye vizesiz seyahat edebileceği düşüncesi rahatsız edici bir
hissiyat uyandırıyor. Gerçi bu serbesti bazı şartlara bağlanmış durumda ama AB Komisyonu ve üye
ülkeler Ankara’nın bu şartları ne denli yerine getirdiği konusunda ne de derece ısrarcı
olacak o meçhul.
Vize serbestliği AB’nin, sığınmacı akımını
frenlemesini öngördüğü Türkiye ile imzalandığı anlaşmanın
bir parçası. Bu yüzden Hollanda Parlamentosu'nun muhalif kanadının endişeleri
AB'nin şartlarının
yerine getirilmesinde çok da ısrarcı olmayacağı yönünde. Bu endişeler zaman baskısı ve mevcut
çıkarlar göz önünde bulundurulursa aslında çok da yersiz sayılmaz. Ancak hem Brüksel hem de
Avrupalı hükümet başkanları vize muafiyeti için öne sürülen tüm koşulların yerine getirilmiş
olmasında diretmeli. Zira ancak bu sayede AB güvenilir bir ortak olabilir.”
Alman Rheinpfalz gazetesi de Ahmet Davutoğlu'nun istifasıyla ilgili şu yorumda bulunuyor:
“Davutoğlu'nun istifası, bir yandan yıllardır Erdoğan'a kendi partisi içinde de muhalif seslerin olduğu
yönündeki söylentileri beslemiş oldu. Diğer yandan
Davutoğlu'nun gidiş yöntemi Erdoğan'ı devirme
hayallerini daha da zorlaştırıyor denebilir. Zira Davutoğlu
dünkü açıklamasında adeta bir kul gibi 'onun
ailesi benim ailemdir' dedi. 14 yıldır süregelen Erdoğan
dönemi devam ediyor.”
Berlin'de yayımlanan Neues Deutschland gazetesi de Türkiye ve Erdoğan iktidarını sorguluyor:
“Türkiye'nin güçlü adamı
tek başına en güçlü kişi olduğu düşüncesinde. Kendisi mültecileri
Avrupa'dan uzak tutma pazarlıklarında da ukala, tavizsiz ve elindeki
gücü sonuna kadar kullanan bir
tavır sergileyerek acımasızca ülkesinin AB'ye yakınlaşmasını sağladı. Avrupalı yeni takım arkadaşları
vize serbestliği karşılığında ne ülkesinde Kürtlere karşı sürdürülen savaşı, ne demokratik temel hak
ve özgürlüklerle basın özgürlüğünü ne de insan hakları ihlallerini sorgulayabildi. Erdoğan bu denli bir
imajı ne ülkesinin Başbakanına ne kendi halkına karşı ne de dünyaya karşı kaybetmek istemiyor.”